Kriz içindeki Rusya savaş seferberliğiyle ilgili yeni yasayı onayladı ve Doğu Ukrayna’da referandum hazırlıkları yapıyor

Rus ordusunun Ukrayna’nın kuzeydoğusunda büyük bir askeri bozguna uğramasından ve askerlerin Rusya’nın işgal ettiği toprakların yaklaşık onda birinden kaçmasından on gün sonra, Kremlin’in çatışmayı önemli ölçüde tırmandırmaya hazırlandığına dair işaretler var.

Dün canlı yayınlanan bir oturumda, Rus parlamentosunun (Duma) ezici çoğunluğu, ilk kez “seferberlik”, “sıkıyönetim” ve “savaş zamanı” terimlerini Rus ceza kanununa dahil edecek yeni bir yasa tasarısını hem ikinci hem de üçüncü okumalarda onayladı.

Tasarıya göre, sıkıyönetim koşulları altında, yedekte bulunan Ruslar artık askerlik hizmetinden kaçmaları veya firar etmeleri halinde cezai kovuşturmaya tabi olacaklar. Siviller için ise tasarı, “seferberlik döneminde veya sıkıyönetim koşullarında [ve] savaş zamanlarında” işlenen herhangi bir suça yeni bir ağırlaştırıcı durum ekliyor.

Ayrıca tasarı, gönüllü şekilde savaş esiri olarak teslim olan askerlerin hapis cezalarını önemli ölçüde artırırken (3 ile 10 yıl arasında hapis cezası), savaş sırasında yağma yapanlar 15 yıla kadar hapis cezasına çarptırılacaklar. Savaşta komutanlarının emirlerine uymayan askerler 2 ile 3 yıl arasında hapis cezasına çarptırılacak. Savunma üretimine yönelik devlet emirlerinin yerine getirilmemesi ve devlet sözleşmelerinin ihlal edilmesi 10 yıla kadar hapisle cezalandırılacak.

Tasarı ilk olarak 19 Eylül Pazartesi günü iktidardaki Birleşik Rusya Partisi, aşırı sağcı Liberal Demokrat Parti, “Yeni Halk” partisi ve iki ana sadık muhalefet partisi olan Sadece Rusya ve Stalinist Rusya Federasyonu Komünist Partisi milletvekillerinden oluşan bir koalisyon tarafından sunuldu.

Rusya Federal Konseyi tasarıyı 21 Eylül Çarşamba günü oylayacak ve ardından Devlet Başkanı Vladimir Putin’e gönderilerek birkaç gün içinde yasalaşması sağlanacak.

Yasa tasarısı Rus yorumcular tarafından Kremlin’in sıkıyönetim ve seferberlik ilanına hazırlandığının bir işareti olarak yorumlandı. Putin’in ilk başkanlık döneminde çalışmış olan siyaset uzmanı Dmitriy Juravlev, tasarının “çok yakın bir gelecekte seferberlik ilan edileceğini” gösterdiğini söyleyerek, “Milletvekillerinin tasarının hem ikinci hem de üçüncü okumasında değişiklikleri hemen kabul etmesi de acele ettiklerini gösteriyor,” dedi.

Seferberlik sadece Rusya Devlet Başkanı tarafından ilan edilebilir ve ülkenin tamamına ya da sadece bir kısmına uygulanabilir.

Şubat ayında Ukrayna’nın istila edilmesinden bu yana Kremlin, Rus kamuoyunun önünde yaşananların bir savaş değil, “özel bir askeri operasyon” olduğu konusunda ısrar etti. Ukrayna topraklarında NATO ile Rusya arasında giderek daha açık ve doğrudan bir savaşa dönüşen çatışmayla ilgili olarak medyada ve kamuoyunda “savaş” teriminin kullanılması yasaklandı. Rus ordusunun sadece küçük bir bölümü Ukrayna’ya konuşlandırıldı ve Kremlin başından beri savaşanların hepsinin gönüllü olarak orada bulunduğunu vurguladı.

Ancak Ukrayna’nın kuzeydoğusunda Rus savunmasının çökmesinin ardından geçen hafta oligarşi içinde sert çatışmalar patlak verdi. Petersburg’daki ABD yanlısı liberal politikacılar Putin’in “ulusal ihanet” gerekçesiyle görevden alınması için bir imza kampanyası başlatırken, Rusya Federasyonu Komünist Partisi Başkanı Gennady Zyuganov gibi Kremlin yanlısı önde gelen politikacılar da seferberlik ilan edilmesi ve bir savaşın yaşandığının kamuoyu tarafından kabul edilmesi çağrısında bulundu. Buna karşılık Kremlin, genel bir seferberliğin hükümet içinde tartışma konusu bile olmadığında ısrar etti.

Ancak o zamandan bu yana Rus medyası genel bir seferberliğin neleri kapsayacağına dair makalelerle doldu. Bazı bölge valileri de Kuzey Kafkasya Bölge Başkanı Ramzan Kadirov’un “öz seferberlik” önerisini desteklediklerini ifade ettiler.

Moskova’nın çatışmanın önemli ölçüde genişlemesine hazırlandığının bir başka göstergesi olarak, tasarıya ilişkin haberlerin ortaya çıkmasından kısa bir süre sonra Kremlin, 23-27 Eylül tarihleri arasında Ukrayna’nın doğu ve güneydoğusunda işgal edilen Lugansk, Donetsk, Zaporijya ve Herson bölgelerinde Rusya Federasyonu’na katılma konusunda referandumlar düzenleyeceğini duyurdu.

Referandumların kısmen Kremlin’in Şubat ayından bu yana elde ettiği askeri kazanımları pekiştirme ve Rus birliklerinin sarsılan moralini güçlendirme çabası olduğuna şüphe yok.

Eski Devlet Başkanı ve Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Dmitriy Medvedev, Telegram kanalında yaptığı açıklamada, referandumların bu bölgeleri Rusya topraklarının bir parçası haline getireceğini söyledi. Bu durumda saldırıya uğramaları halinde Rus ordusu nükleer silah kullanma hakkını saklı tutacak.

Kremlin oligarşisinin iflas etmiş hesabı, bu adımların Ukrayna’daki emperyalist vekâlet savaşı ordusunu saldırmaktan caydırabileceğidir. Ancak bu adımların Batı emperyalizmi ve onun Ukrayna oligarşisi ve ordusundaki yardakçıları tarafından savaşı daha da tırmandırmak için kullanılacağına dair çok az şüphe var.

Hem ABD hem de Kiev, referandumların yapılmasını derhal kınayarak bunları “düzmece referandumlar” olarak nitelendirdi. Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitriy Kubela ise “Ukrayna’nın topraklarını özgürleştirmek için her türlü hakka sahip olduğunu ve Rusya ne derse desin özgürleştirmeye devam edeceğini” vurguladı.

Kremlin’in son hamleleri, her şeyden önce, sadece Putin rejiminin değil tüm Rus egemen sınıfının derin bir siyasi krize girdiğinin işaretleridir. Kremlin’de hâkim olan kafa karışıklığının çarpıcı bir göstergesi olarak, Putin’in referandumlarla ilgili ulusa sesleniş konuşması Moskova saatiyle Salı gecesi aniden duyuruldu ve ardından yine aniden Çarşamba sabahının erken saatlerine ertelendi.

Rus oligarşisinin krizi, tıpkı savaşın kendisi gibi, nihayetinde Sovyetler Birliği’nin, içinden egemen oligarşinin çıktığı Stalinist bürokrasi tarafından felaket getirecek şekilde dağıtılmasının ürünüdür. Oligarşinin tüm hizipleri, dış politika konusunda sert anlaşmazlıklarla parçalanmış olsalar da, nihayetinde emperyalizme bağımlıdır ve en çok işçi sınıfı içinde bir hareketin ortaya çıkmasından korkmaktadır.

Kremlin’in Ukrayna’ya yönelik gerici istilası, Putin rejiminin emperyalist güçleri müzakere masasına oturmaya zorlamak için yaptığı umutsuz bir girişimdi. Bu girişim feci bir şekilde geri tepti. Kremlin’in bu savaşı dayandırdığı tüm “ulusal savunma” stratejisi, savaşın inanılmaz derecede saldırgan bir şekilde tırmandırılması ve tüm emperyalist güçler tarafından doğrudan müdahale edilmesiyle paramparça oldu.

Geçen hafta Hindistan Başbakanı Narenda Modi’nin savaşla ilgili sitemine cevaben savaşın hiç de planlandığı gibi gitmediğini ilk kez kamuoyu önünde kabul eden Putin, “Bunu mümkün olan en kısa sürede durdurmak için elimizden geleni yapacağız,” dedi. Putin, “maalesef karşı tarafın, Ukrayna yönetiminin” hedeflerine “askeri yollarla ulaşmaya” kararlı olduğunu ve müzakerelere karşı çıktığını da sözlerine ekledi.

Ancak Kiev’in arkasındaki ana güç ve bu çatışmada Rusya’nın rakibi, elbette, NATO’dur. Kuzeydoğudaki saldırı doğrudan NATO tarafından önerilmiş ve hazırlanmıştır. Bunu gerçekleştiren Ukrayna birlikleri Washington tarafından silahlandırılmış, eğitilmiş ve yönlendirilmiştir. Saldırı tam da şu anda devam etmekte olan savaşın genişlemesini provoke etmeyi amaçlıyordu. Financial Times’ın ifadesiyle, söz konusu saldırı “Kremlin’i zor durumda bıraktı ve Rusya devlet başkanını işgal başladığından beri kaçınmaya çalıştığı seçeneklere zorladı.”

Emperyalist güçlerin stratejisi, Putin rejiminin düşmesini ve hatta Rusya’nın parçalanmasını sağlamak amacıyla savaşı genişletmek ve tırmandırmak için ellerinden gelen her şeyi yapmaktır. Bu, pervasızlığıyla akıllara durgunluk veren bir stratejidir ve doğrudan nükleer silahlarla yapılacak topyekûn bir dünya savaşı riskini taşımaktadır.

Son iki haftada yaşananlar, Putin rejiminin ve dayandığı çeşitli oligarşik ve milliyetçi güçlerin bu tehlikeye karşı hiçbir ilerici yanıtı olmadığını açıkça ortaya koymuştur. Emperyalizm tarafından köşeye sıkıştırılan Rus oligarklarının temel kaygısı nükleer imha tehdidi değil, toplumsal devrim olasılığıdır. Onlar, asıl düşmanlarını emperyalizmde değil, işçi sınıfında görmektedirler.

Doğrusu, uluslararası işçi sınıfı bu feci savaşa son verebilecek tek toplumsal güçtür. İşçi sınıfı, mücadelesini devrimci, sosyalist ve enternasyonalist bir temelde, emperyalizme ve Rusya ve Ukrayna’dakiler dahil olmak üzere tüm kapitalist hükümetlere karşı yürütmelidir.

Loading