Avrupa hükümetleri üçüncü COVID-19 enfeksiyonu ve ölüm kışına hazırlanıyor

Avrupa siyaset kurumunun ve burjuva medyasının propagandasının aksine COVID-19 pandemisi sona ermiş değil. Avrupa’da her hafta binlerce insan virüs nedeniyle ölüyor ve yeni bir kış dalgası, diğer solunum yolu hastalıkları ve artan yoksullukla birlikte kıtada yüz binlerce fazladan ölüme yol açacak.

COVID-19’dan kaynaklanan kitlesel enfeksiyon ve ölümler ile geçecek bir başka kışın yaşanması, öncelikle Avrupa egemen sınıfının virüsün nüfus içinde serbestçe yayılmasına izin verme kararının bir ürünüdür. “Sadece aşı” stratejisi ve virüsün yayılmasını kontrol altına almak için asgari önlemlerin bile neredeyse tamamen terk edilmesiyle, epidemiyologlar bu kış aşıya dirençli iki yeni varyantın ölümcül etkide bulunacağı konusunda uyarıyorlar.

Avrupa’da son iki hafta içinde, virüsün sekizinci dalgasının yavaş yavaş geri çekilmesiyle vakalar biraz azaldı. Son yedi günde Avrupa genelinde 1 milyonun biraz üzerinde vaka görülürken, bu rakam bir önceki hafta 1,5 milyondu. Bir önceki hafta 5.449 olan ölüm sayısı, geçen hafta 4.216 olarak kaydedildi.

Ancak bilim insanları, bağışıklığı aşan yeni varyantların Avrupa’da hızla yayılmasının, geçen kış yaşanan Omicron dalgası ölçeğinde büyük bir salgın dalgasına yol açacağı konusunda uyarıda bulunuyor. Omicron Avrupa’da ilk kez 19 Kasım 2021’de tespit edildi ve o tarihten bu yana Avrupa’da 600.000’den fazla COVID-19 ölümünün çoğuna o ve onun alt varyantları neden oldu.

Cuma günü Avrupa Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi (ECDC), BA.5’i hedef alan antikorlardan bağışıklık kaçışı olan BQ.1.1 varyantının yayılması konusunda uyarıda bulundu. BA.5 ve BA.4, Avrupa genelinde COVID-19’un yaz dalgalarına yön verdi.

BQ.1.1 halihazırda Fransa’da baskın durumda ve Birleşik Krallık’taki enfeksiyonların yüzde 40’ından fazlasını oluşturuyor. ECDC, onun Kasım ayı ortalarında kıta genelinde baskın hale geleceğini öngörüyor. Bu aynı zamanda BA.1, BA.4 ve BA.5’e karşı koruma sağlayan yeni bivalan aşıların Avrupa pazarına sunulacağı zamandır. Bu bivalan aşıların ve eski muadillerinin BQ.1’e karşı etkinliği, henüz ne ölçüde olduğu bilinmemekle birlikte, azalacak.

Avrupa İlaç Ajansı (EMA) aşı stratejisi başkanı Marco Cavaleri 26 Ekim’de düzenlediği basın toplantısında, EMA’nın XBB varyantının Avrupa’daki ilerlemesini de takip ettiğini belirtti. Çok sayıda protein spike mutasyonu nedeniyle “kâbus varyantı” olarak adlandırılan bu varyant şu anda Singapur ve Hindistan’da artışa neden oluyor. XBB ile ilgili ilk çalışmalar, onun aşılardan gelen bağışıklıktan önemli ölçüde kaçtığını ve anti-viral tedavilerin etkisiz hale geldiğini gösteriyor. Çin’deki bir laboratuvardan gelen bir ön baskı çalışması, varyantı “BA.5’i çok aşan, test edilenler arasında antikorlardan en çok kaçan tür” olarak tanımlıyor.

Aşıya dirençli BQ1.1 ve XBB varyantlarının arka arkaya ya da eş zamanlı dalgalara yol açması mümkün. İsviçre’deki Basel Üniversitesi’nde hesaplamalı biyolog olan Cornelius Roemer, Nature dergisine şunları söyledi: “Sonunda XBB’nin küresel olarak baskın olacağı ortaya çıkarsa, Avrupa ve Kuzey Amerika’da bir tür çifte dalga görebiliriz.”

Ayrıca, iki varyantın genetik olarak o kadar farklı olması muhtemeldir ki, BQ1.1 tarafından gelen enfeksiyona dayalı bağışıklık XBB tarafından atlatılabilir (veya tam tersi). Bu arada, aşının sağladığı bağışıklık seviyesi de Avrupa nüfusu arasında azalıyor. Yeni aşı dozları eskisine göre çok daha yavaş bir oranda alınıyor ve önceki dozlardan kazanılan bağışıklık seviyesi sürekli olarak azalıyor. Bu faktörler kış boyunca enfeksiyon ve ölüm sayısını önemli ölçüde artıracaktır.

Büyük bir COVID-19 dalgasında, grip gibi diğer solunum yolu hastalıklarının yanı sıra artan yoksulluk ve potansiyel enerji kıtlığının etkileriyle birlikte, birçoğu zaten kapasiteye yakın veya kapasitenin üzerinde olan hastanelerdeki sağlık hizmetlerinin gelen hastaların yoğunluğu altında çökmesi muhtemeldir.

Virüsün 2020’nin başlarındaki ilk dalgasını saymazsak, bu kuzey yarımkürenin üçüncü, aşıların geliştirilmesinden bu yana ise ikinci kitlesel enfeksiyon ve ölüm kışı olacak.

Gerçekten de son üç yılın her birinde, hayat kurtaran aşıların geliştirilmesine rağmen Avrupa’daki ölümlerin seviyesi sabit kalmıştır. 1 Mart 2020 pandeminin başlangıcı olarak kabul edilirse, ilk 12 ayda Avrupa’da yaklaşık 845.000 kişi öldü. Bir sonraki yıl, aşılar geliştirildikten sonra, 1 Mart 2021 ile 1 Mart 2022 arasında 905.000 Avrupalı öldü. 1 Mart 2022’den bu yana 220.000 kişi öldü ve bu rakam kış dalgasından öncedir.

Bu sabit ölüm seviyesi ve her zaman mevcut olan hastalık tehdidi, egemen sınıfın pandemiye verdiği yanıtın canice karakterinin altını çizmektedir. Fransa’da, Emmanuel Macron’un ilk cumhurbaşkanlığı dönemindeki önemli isimlerin dahil olduğu bir dava, Fransız hükümetinin 2020 başlarında COVID-19’un yayılmasını durdurmak için önlem almayarak yasaları çiğnediğine dair önemli kanıtlar ortaya koyuyor. Bu politika Çin dışında tüm Avrupa’da ve dünyada tekrarlandı.

Tedbirler ancak Mart 2020’de İtalya’da başlayan ve kısa sürede tüm Avrupa’ya ve ABD’ye yayılan fiili grev dalgasının ardından hükümetler tarafından isteksizce uygulamaya konuldu. Ancak bu sırada kapitalist hükümetler virüsü ortadan kaldırmaya değil, kâr elde etmeye devam etmek için işçileri mümkün olan en kısa sürede işyerlerine geri dönmeye zorlamaya karar verdiler.

Aşıların geliştirilmesinin ardından hükümetler, işçi sınıfı için ölümcül olduğu kanıtlanmış bir “sadece aşı” politikası izlediler. Bu aşılar son derece etkiliydi ve enfekte kişilerin ciddi şekilde hastalanma ya da ölüm oranını büyük ölçüde azalttı. Ancak enfeksiyon oranları astronomik seviyelere yükselmişti, öyle ki hayat kurtaran ilk aşılar Aralık 2020’de Avrupa’da kullanıma sunulduktan sonra bile, egemen sınıfın kötü niyetli ihmali nedeniyle yaklaşık 1,5 milyon Avrupalı COVID-19’dan öldü.

Uygulanan bu politikayla, pandeminin nüfus üzerindeki etkisi hafifletilmiyor, aksine daha da kötüleşme tehdidi oluşturuyor. Aynı 26 Ekim tarihli basın toplantısında Cavaleri, yeni COVID-19 varyantlarının aşıların geliştirilmesinden daha hızlı evrimleştiği uyarısında bulundu. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, şu anda dünya çapında 300’den fazla Omicron alt varyantı takip ediliyor.

Nature dergisindeki bir makaleye göre, giderek daha fazla varyantın serbestçe yayılmasıyla virüsün mutasyon oranı katlanarak artıyor, bu da varyantları izlemeyi ve risklerini belirlemeyi zorlaştırarak “varyant çorbası” olarak tanımlanan bir duruma yol açıyor. Dolayısıyla “sadece aşı” stratejisi, her yıl kitlesel enfeksiyon ve ölümlerin yaşanmasını kesinleştiriyor. Ayrıca, epidemiyologların varyantları doğru bir şekilde takip etme becerisi de, Avrupa hükümetlerinin pandeminin sona erdiğini ilan etmesinden bu yana test altyapısının ve raporlamanın neredeyse tasfiye edilmesiyle sistematik olarak zayıflatılmış durumda.

Fransız hükümetinin Mart 2020’de pandemiye verdiği canice yanıt bir istisna değil, Avrupa’daki pandemi müdahalesi için bir kuraldı. Mümkün olan her noktada hükümetler virüsün yayılmasını engellemek için alınan tedbirleri kaldırdı.

Avrupa’daki ve başka yerlerdeki egemen sınıf bunu ancak virüs ve virüsün insan bedeni üzerindeki yıkıcı etkisine ilişkin bilimsel bilgiyi başarılı bir şekilde gizleyebildiği ölçüde uygulayabilmiştir. Bu durum, milyonlarca insanın hayatını kurtaran ve virüsü küresel olarak ortadan kaldırmanın mümkün olduğunu gösteren Çin’in Sıfır COVID politikasının durmadan kınanmasıyla devam etmektedir.

Buna karşı işçi sınıfı, Avrupa ve dünya genelinde kapitalist sınıfın suç oluşturan ve bilim karşıtı politikasına karşı aktif bir şekilde mücadele etmelidir.

İşçilere ve gençlere virüs hakkında bilimsel bir anlayış kazandırmak ve aynı zamanda kapitalist hükümetlerin pandemi boyunca işledikleri suçları ifşa etmek amacıyla WSWS tarafından başlatılan Küresel İşçi Soruşturması, bunun kritik bir aracıdır. Soruşturmaya deneyimlerini ya da uzmanlıklarını katmak isteyen işçiler ve bilim insanları bugün WSWS ile iletişime geçmelidir.

Loading