Perspektif

Ülkü Ocakları’nın eski lideri Sinan Ateş’in öldürülmesi neye işaret ediyor?

Faşist Milliyetçi Hareket Partisi’ne (MHP) bağlı Ülkü Ocakları’nın eski genel başkanı ve Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sinan Ateş’in 30 Aralık’ta Ankara’nın göbeğinde uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetmesi önemli soruları gündeme getiriyor.

Sinan Ateş. [Fotoğraf: @sinanates16 Twitter] [Photo: @sinanates16]

2019 yılında, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin talimatıyla, “Bozkurtlar” olarak da bilinen Ülkü Ocakları’nın genel başkanı olan Ateş, 2017 yılında MHP’nin bölünmesiyle İYİ Parti’nin kurulması sürecinde Bahçeli’ye sadık kalanlar arasındaydı. Ateş, 2 Nisan 2020 tarihinde Bahçeli’nin talimatı ile genel başkanlık görevinden istifa ederek Hacettepe Üniversitesi Tarih Bölümü’nde çalışmaya başladı.

Ateş’in görüş ayrılıkları nedeniyle görevi bırakmak zorunda kaldığı iddia edilmekle birlikte, Twitter’dan yaptığı istifa açıklamasında Ateş aşırı sağcı liderine bağlılığını ifade etmişti: “Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı, ömür boyu taşıyacağım en kutsal ünvan olacaktır. Ülküdaşlarım haklarını helal etsinler. Bu can bu bedende oldukça Liderim Sayın Devlet Bahçeli’nin ve davamın emrinde olacağım.”

Cinayetten sonraki günlerde azmettirici olduğu iddia edilen “Dodo” lakaplı faşist mafya lideri Doğukan Çep, bir MHP İstanbul il yöneticisi, iki özel harekat polisi dahil ondan fazla kişi gözaltına alındı. Çep, 2013’te İstanbul’daki bir uyuşturucu karşıtı gösteride solcu genç Hasan Ferit Gedik’in vurularak öldürülmesinden aldığı ceza nedeniyle yıllardır aranıyordu.

Bu arada, Ateş cinayetiyle bağlantılı olup olmadığı henüz bilinmemekle birlikte, geçtiğimiz hafta Kastamonu’nun Taşköprü ilçesinde MHP’nin kadın kolları eski başkanı Gizem Memioğlu da evinde ölü bulundu. Memioğlu Aralık 2021’de görevinden istifa etmişti.

Haberler, Ateş cinayetinde MHP ve devlet içindeki unsurların rolü sorusunu gündeme getiriyor. Motosikletli iki suikastçının özel harekât polisleri eşliğinde bir araçla İstanbul’dan Ankara’ya transfer edildiği söyleniyor. Ayrıca bir şüphelinin MHP’li bir milletvekilinin bulunduğu bir evden gözaltına alındığı ve daha sonra serbest bırakıldığı belirtiliyor. Cinayetin tetikçisi olduğu iddia edilen kişi ise halen firarda.

Geçtiğimiz Mart ayında da Mersin’deki Ülkü Ocakları’nın eski lideri Çağrı Ünel bir grubun saldırısına ateş açarak yanıt vermiş ve MHP’li olduğu söylenen iki kişiyi öldürmüştü. Ünel, Ateş’e yakın isimlerden biri olarak gösteriliyor.

İYİ Parti bağlantılı Yeniçağ gazetesinin yazarı Yavuz Selim Demirağ, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada şunları ifade etti: “Sinan Ateş suikastı siyasi cinayettir. Azmettirenler kriminal çeteyi taşeron olarak kullanmıştır. Bunu Adli vaka diye yutturmaya kalkışabilirler. Polisin üzerinde yoğun baskı iddialarını ciddiye almalıyız.”

Demirağ’a göre Ateş, aşırı sağcı ülkücü camiada sevilen biriydi ve Bahçeli sonrası MHP’nin olası liderlerinden biri olarak görülüyordu.

Ateş, öldürülmeden önce, Ülkü Ocakları tarafından tepki ile karşılanan siyasi gezilere çıkmıştı. Ülkenin dört bir yanında valilikleri, emniyet müdürlüklerini, belediyeleri, şeyhleri, aşiret liderlerini ve önde gelen faşistleri ziyaret eden Ateş, ölümünden kısa bir süre önce Iğdır tabelası önünde Bozkurt işareti yaparak sosyal medyada şöyle yazmıştı: “Türkiye’nin en güneyinden ve en kuzeyinden sizlere selam göndermiştim. Şimdi ise en doğudan, yani Iğdır’dan selam gönderiyorum.”

Ateş’in öldürülmesine neden olan olaylar konusunda çeşitli spekülasyonlar var. Kimi, Ateş’in parti içinde Bahçeli’ye karşı bir oluşum içinde olduğunu iddia ediyor. Kimi İYİ Parti’yle son dönemlerde yakınlaştığını iddia ederken, özellikle MHP içindeki bazı unsurlar onun ABD’de bulunan ve NATO destekli 15 Temmuz darbesinin başında olmakla suçlanan Fethullah Gülen ile ilişkili olduğu iddialarını yayıyor. Kesin olan ise, Ateş’in öldürülmesinin ardından tutuklanan şüphelilerin MHP’yle ve onunla irtibatlı faşist mafya çeteleriyle bağlantılı olduğudur.

Bu durum Ateş’in MHP içinde bir iktidar mücadelesinde öldürülmüş olabileceği ihtimalini yükseltiyor. Cenaze törenine, İYİ Parti’nin yanı sıra MHP’nin ittifak içinde olduğu AKP’den temsilciler ve binlerce kişi katıldı. Bununla birlikte cenaze törenine Ateş’in üyesi olduğu MHP’yi temsilen kimse katılmadı. Ayrıca MHP veya Ülkü Ocakları, dikkat çekici bir şekilde, cinayetin ardından uzun süre bir açıklama yapmadı.

Sinan Ateş’in, MHP’nin lideri olma olası hedefinin yanı sıra İYİ Parti’nin önde gelenleri ile sosyal medyaya yansıyan dostluğu da MHP önderliği ile artan çatışmasına işaret ediyor.

Erdoğan hükümetinin müttefiki MHP’nin ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) önderliğindeki burjuva muhalefet bloğunun parçası olan İYİ Parti’nin siyasi suikastlar konusunda son derece kirli bir sicili bulunmaktadır. 1960’ların sonundan itibaren devlete yardımcı paramiliter bir güç işlevi gören ülkücü faşistler, grevci işçilere ve protestocu öğrencilere yönelik sayısız saldırıdan, gazetecilerin öldürülmesinden, solculara, Alevilere ve Kürtlere yönelik birçok saldırıdan ve katliamdan sorumludur.

İYİ Parti, 2017 yılında, MHP’nin AKP hükümetine giderek daha fazla entegre olmasından ve Ankara’nın ABD önderliğindeki NATO müttefikleriyle artan çatışmalarından memnun olmayan egemen sınıf kesimlerinin bir diğer sözcüsü olarak ortaya çıkmıştı. İYİ Partiyi kuran Meral Akşener önderliğindeki hizip, MHP içinde uzunca bir süre olağanüstü kongre toplamaya çalışmış ancak bu girişimleri başarısızlığa uğramıştı. Muhalif hizip, MHP’nin AKP ile açık ittifaka girdiği 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında, özellikle de 16 Nisan 2017 başkanlık referandumu sürecinde MHP önderliği ile ipleri tamamen kopardı.

2023 Haziran ayında ya da daha önce yapılması beklenen cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerine giderken, 20 yıldır ülkeyi yöneten Erdoğan hükümeti, artan toplumsal eşitsizlik ve hayat pahalılığı ve pandemi süresince uyguladığı “halk sağlığından önce kâr” politikaları nedeniyle ciddi bir itibar kaybetmiş durumda ve ilk defa iktidarı kaybetmeye bu kadar yakın.

Bu süreçte AKP’nin başını çektiği Cumhur İttifakı’nın ortağı olan MHP’nin gireceği bir iç iktidar mücadelesi, Erdoğan hükümeti açısından istenmeyen bir durum olacaktır. Anketler MHP’nin oyunun yüzde 7’lik seçim barajı civarında olduğunu gösteriyor ki, Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı seçiminde bir şansı olması için MHP’nin desteği kritik önem taşıyor. Bu koşullarda, cinayetin köklerinin MHP yönetimiyle olası bağlantısının tespit edilmesi, Cumhur İttifakı için ciddi sorunlar doğuracaktır.

Nitekim Erdoğan hükümeti, polis ve yargı üzerindeki denetimi aracılığıyla olayı basit bir cinayet gibi ele alıp kapatmak istiyor. Ateş suikastına ilişkin operasyon, apaçık bir siyasi cinayet olmasına rağmen organize suçlar bürosu tarafından değil, Ankara Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı cinayet büro tarafından yürütülüyor. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Ankara’nın göbeğinde gerçekleşen bu siyasi suikasta ilişkin günlerce açıklama yapmadı.

Faşist bir politikacının öldürülmesine yönelik bu resmi kayıtsızlık, emekçiler tarafından bir uyarı olarak görülmelidir. Yaklaşan seçimler öncesinde büyüyen siyasi kriz ve gelişen sınıf mücadeleleri koşullarında, devletle bağlantılı aşırı sağcı ve faşist unsurlar, kendi içlerindeki çatışmalar ne olursa olsun, asıl olarak işçi sınıfına ve Kürt halkına yönelik bir tehdit olmayı sürdürmektedir.

Loading