Bolşevik-Leninistlerin Genç Muhafızları’nın yıldönümü toplantısına tebrik mesajı

Aşağıda, Dünya Sosyalist Web Sitesi Uluslararası Yayın Kurulu Başkanı David North’un, Rusya ve eski Sovyetler Birliği’nde Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’ne siyasi desteğini ilan etmiş Troçkist bir örgüt olan Bolşevik-Leninistlerin Genç Muhafızları’nın (YGBL) kuruluşunun beşinci yıldönümünü kutlamak üzere düzenlenen çevrimiçi toplantıda yaptığı konuşma yer alıyor.

***

Sevgili Yoldaşlar,

Bolşevik-Leninistlerin Genç Muhafızları’nın kuruluşunun beşinci yıldönümü vesilesiyle sizlere Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’nin ve dünyanın dört bir yanındaki şubelerinin devrimci selamlarını iletmeme izin verin.

Bu yıldönümü kutlanmaya değerdir. YGBL’nin tarihi, örgütün Troçkizme doğru ilerleyişini kaydetmektedir; bu ilerleme geçtiğimiz yıl Uluslararası Komite ile yoldaşça ilişkilerin ve yakın siyasi işbirliğinin kurulmasıyla doruğa ulaşmıştır. Bekleneceği üzere, YGBL’nin gerçek devrimci Marksizme giden yolu karmaşık ve çelişkili olmuştur. Hegel, anıtsal eseri Tinin Fenomenolojisi’nin Önsöz’ünde, bilimsel hakikate giden sorunsuz bir yol olduğu yönündeki pragmatik anlayışı küçümsemişti. Hegel’in yüzeysel ve sıradan olanla yetinen bayağı düşünceye yönelik eleştirisi siyaset alanına da uygulanabilir. Amacı işçi sınıfının eğitilmesi ve kapitalist sistemi yıkıp yerine dünya ölçeğinde sosyalizmi getirebilecek siyasi bir güç olarak örgütlenmesi olan Marksist bir parti, bütün bir çağın tarihsel sorunlarının sistematik bir şekilde çalışılması ve açıklığa kavuşturulması yoluyla gelişir.

Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi, Rusya’da Troçkist hareketin ortaya çıkışının muazzam öneminin farkındadır. Troçkist hareketin kökenleri göz önüne alındığında, “Rus Sorunu” olarak bilinen şey –yani Marksizmin Stalinist çarpıtmasına ve Ekim Devrimi’ne ihanete karşı mücadelenin gündeme getirdiği temel tarihsel ve programatik meseleler– Dördüncü Enternasyonal’in tarihinde zorunlu olarak merkezi bir rol oynamıştır.

Dördüncü Enternasyonal'in kurucusu Lev Troçki

Dördüncü Enternasyonal içindeki çatışmalar, şu ya da bu biçimde, Sovyet devletinin sınıfsal doğası, Stalinizmin tarihsel rolü ve Sovyetler Birliği’nin kaderi ile onun dünya sosyalist devrimiyle ilişkisi üzerine konuları her zaman gündeme getirmiştir. Dördüncü Enternasyonal içinde 1939-40 yıllarındaki ilk büyük mücadele, Max Shachtman ve James Burnham’ın başını çektiği ve Hitler Almanya’sıyla bir savaşta bile Sovyetler Birliği’nin savunulmasını reddeden bir hizbin ortaya çıkmasıyla tetiklenmişti. Bu hizip, SSCB’nin yozlaşmış bir işçi devleti olarak tanımlanmasının artık geçerli olmadığını ve Sovyetler Birliği’nin Marksistler tarafından öngörülmemiş yeni bir sömürücü “devlet kapitalisti” toplum biçimini temsil ettiğini savunuyordu.

Devlet kapitalizmi kuramının teorik ve siyasi özü, takip eden yıllarda detaylandırılmasında da açıkça ortaya konduğu gibi, sosyalizmin işçi sınıfının devrimci rolüne dayanan tüm tarihsel perspektifinin yanlış olduğuydu. Başta Shachtman ve Burnham olmak üzere, bu demoralize perspektifi ileri sürenlerin neredeyse tamamı kısa süre sonra emperyalist karşıdevrim kampına geçti.

Anti-Marksist ve anti-Troçkist revizyonun bir sonraki büyük biçimi Michel Pablo ve Ernest Mandel tarafından geliştirildi. Pablo ve Mandel, 1951-1953 yılları arasında, giderek büyüyen bir ısrarla, Troçki’nin İhanete Uğrayan Devrim’de ileri sürdüğü analizin ve Dördüncü Enternasyonal’in programının aksine, Stalinizmin hâlâ devrimci bir rol oynayabileceğini öne sürdü. Pablo ve Mandel, Stalinist partilerin önderliğindeki devrimlerin yüzyıllarca sürecek “deforme işçi devletleri” yaratacağını iddia edecek kadar ileri gitti!

Pablo ve Mandel’in teorisi Shachtman ve Burnham’ınkinin tam zıddı gibi görünse de her iki anlayış da Stalinist bürokrasiye ve onun siyasi partiler ağına belirleyici bir tarihsel rol atfediyordu. Shachtmancılar Stalinist bürokrasiyi yeni bir sınıflı toplum biçimine dönüştürürken, Pablocular bürokrasiyi kapitalizmi yıkacak belirleyici devrimci güç olarak yücelttiler. Her iki revizyonist eğilim de işçi sınıfının devrimci potansiyelini ve eşsiz tarihsel rolünü reddetti.

Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’nin kuruluşu, Sosyalist İşçi Partisi (SWP) lideri James P. Cannon’ın Kasım 1953’te yazdığı Açık Mektup ile başlar. Açık Mektup, Marksizmin Pablocu revizyonlarını teşhir etti ve Stalinizme yönelik Troçkist analizi, işçi sınıfının devrimci rolünü ve Dördüncü Enternasyonal’in işçi sınıfı içinde sosyalist bilincin geliştirilmesi ve devrimci önderlik krizinin çözülmesi mücadelesindeki belirleyici önemini savundu.

James P. Cannon

Neredeyse tam 70 yıl önce yazılan bu tarihi belgede Cannon, dünya sosyalist devriminin zaferinin önündeki “başlıca engel” diye yazıyordu,

1917 Ekim Devrimi’nin saygınlığını sömürerek işçilerin sempatisini kazanan, ardından da onların güvenine ihanet ederek ya Sosyal Demokrasinin kollarına ya duyarsızlığa ya da kapitalizme ilişkin yanılsamalara savuran Stalinizmdir. Bu ihanetlerin cezası, faşist ve monarşist güçlerin sağlamlaşması ve kapitalizm eliyle hazırlanıp teşvik edilen yeni savaşların patlaması biçiminde, işçi sınıfı tarafından ödenmektedir. Dördüncü Enternasyonal, ortaya çıktığı ilk günden beri, Stalinizmin SSCB’nin içinde ve dışında devrimci yoldan alaşağı edilmesini başlıca görevlerden biri olarak belirlemiştir.

Sonraki on yıllarda, Stalinizmin karşıdevrimci rolüne ilişkin bu analiz, Uluslararası Komite tarafından Kremlin bürokrasisine ve “reel sosyalizm”in sayısız destekçisine karşı savunuldu. Bu destekçilere, bürokrasinin prestijini yükseltmek ve ona karşı mücadeleyi saptırmak için ellerinden geleni yapan Pablocular da dahildi.

Uluslararası Komite içinde bile 1970’lerin ortalarından 1980’lerin başlarına kadar Britanya şubesi İşçilerin Devrimci Partisi (WRP) liderliğinde Stalinizme giderek artan bir uyum söz konusu oldu. Bu siyasi gerileme muhalefete neden oldu ve 1985-86’daki bölünmeye yol açan çatışmayı kışkırtıp yoğunlaştırmada önemli bir rol oynadı. İşçiler Birliği (ABD’deki Sosyalist Eşitlik Partisi’nin önceli) ile WRP arasındaki siyasi çatışmanın 1982-1985 yılları arasında, yani Sovyet bürokrasisinin Gorbaçov’un göreve gelmesiyle birlikte SSCB’nin dağıtılmasını ve kapitalizmin restorasyonunu hızlandıracak bir politikaya doğru kararlı bir şekilde kayarak son krizine girdiği yıllarda ortaya çıkması tesadüf değildir.

Bölünmenin hemen ardından, İşçilerin Devrimci Partisi’nin başlıca üç lideri Troçkizmi reddetti. WRP Genel Sekreteri Michael Banda, Troçki’yi kınadı ve kendisini Stalin’in ateşli bir hayranı ilan etti. Moskova Duruşmalarına tepki olarak 1937’de Britanya Komünist Partisi’nden kopan ve 1953’te Açık Mektup’un ilk imzacılarından biri olan Gerry Healy, Gorbaçov’un politikalarını “SSCB’de siyasi devrimin başlangıcı” olarak sahiplendi. Cliff Slaughter’a gelince, onun hizbi hızla Ekim Devrimi’nin anti-komünist düşmanlarına ve emperyalizmin destekçilerine dönüştü.

Uluslararası Komite, bu dönek hizipleri kararlı bir şekilde yenilgiye uğratarak, Dördüncü Enternasyonal’in programını ve ilkelerini koruyup geliştirdi. DEUK’un, 1986 ile 1991 yılları arasında, Gorbaçov’un perestroykasınıngerçek yüzünü ortaya çıkardığı ve bunun SSCB’nin dağılmasına ve kapitalizmin restorasyonuna yol açacağı konusunda defalarca uyarıda bulunduğu tarihsel kayıtlara geçmiştir.

DEUK, bu kritik yıllarda, sosyalizmi ile Ekim Devrimi’nin mirasını desteklemeyi sürdüren Sovyet işçilerini ve aydın kesimleri uyarmak için elinden geleni yaptı. 1989’da ve 1991’de Sovyetler Birliği’ni ziyaret ederek önemli sayıda işçi, öğrenci ve aydınla konuşma fırsatı buldum. Bu tartışmalarda, gerici Stalinist kapitalist restorasyon politikasına karşı direnişin Ekim Devrimi tarihinin ve sonrasındaki tarihin neredeyse hiç bilinmemesi nedeniyle zayıfladığı açıkça ortaya çıkmıştı. Stalinist rejim tarafından Sovyet tarihinin 60 yılı aşkın bir süredir sistematik olarak tahrif edilmesi, Gorbaçov ve Yeltsin destekçileri tarafından istismar edilen bir siyasi kafa karışıklığı ortamı yaratmıştı. Onlar Ekim Devrimi’nin feci bir hata olduğu ve sosyalizmin ya bir suç girişimi ya da ütopik bir hayal olarak görülmesi gerektiği konusundaki iddialarını bu ortamda ileri sürebildiler.

Ekim Devrimi ve sosyalizme yönelik bu suçlamaların dayandığı temel tahrifat, devrim sonrasında rejim tarafından izlenen politikalara karşı herhangi bir alternatifin var olduğunun inkâr edilmesiydi. 1917’den 1991’e uzanan yol, felakete doğru kaçınılmaz ve duraksız bir yoldu. Onlara göre, Stalinizm Ekim 1917’den bir sapma, bir çarpıklı ve ihanet değil, Ekim’in kaçınılmaz ve zorunlu bir sonucuydu.

Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi, bu yanlış anlatının çürütülmesinin yalnızca eski SSCB’de değil, tüm dünyada Marksizmin yeniden canlanması için kritik bir görev olduğunun farkındaydı.

Tam 30 yıl önce bu ay, Şubat 1993’te, tarihçi ve sosyolog Vadim Rogovin ile ilk kez Kiev’de tanıştım. Kendisi birkaç yıldır Uluslararası Komite tarafından yayımlanan Dördüncü Enternasyonal Bülteni’ni (Bulletin of the Fourth International) okuyordu. Sonunda, Rogovin DEUK ile temas kurmayı başardı ve Uluslararası Komite’nin tarihi üzerine konferanslar vereceğim Kiev’de buluşmayı ayarladık. Birkaç gün süren tartışma sırasında, tarihin tüm temel sorunları üzerinde hemfikir olduk. Her şeyden önce, Uluslararası Komite’nin, programının gerçekleştirilmesinin bağlı olduğu en büyük görevinin, Ekim Devrimi’nin ve sonrasının tarihinin açıklığa kavuşturulması olduğu konusunda anlaşmıştık. Bu, en başta, 1923’ten beri bürokrasi tarafından Lev Davidoviç Troçki’ye ve Sol Muhalefet’e karşı yöneltilen tüm yalanların çürütülmesini gerektiriyordu. Troçki ve Sol Muhalefet’in Stalinizme karşı devrimci sosyalist ve enternasyonalist bir alternatifi temsil eden bir program ileri sürdüğü ve bunun için mücadele ettiği gösterilmeliydi.

Vadim Rogovin (Ocak 1998). [Photo: David North/WSWS]

Sovyetler Birliği’nin dağıtılmasının ardından, Rusya ve Batı’daki tarihçiler, Stalinist rejimin eski yalanlarını tekrarlamakla kalmayıp yenilerini de icat ederek Troçki’ye ve Troçkizme yönelik ilginin yeniden canlanmasını önlemeye çalıştılar. Hem eski hem de yeni, tüm yalanları çürütmek gerekecekti. Ve böylece, Rogovin yoldaş, Kiev’de, tüm entelektüel enerjisini, Sovyet Sonrası Tarihsel Tahrifat Okulu’na karşı dünya çapında bir kampanyada Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi ile birlikte mücadele etmeye adama kararı verdi.

Bunu izleyen beş yıl içinde Vadim yoldaş, 1994’te ilk teşhisi konan ve Eylül 1998’de hayatını kaybetmesine yol açan ölümcül hastalığına rağmen, Uluslararası Komite tarafından düzenlenen toplantılarda dünyanın dört bir yanında konferanslar verdi, Sol Muhalefet ve Dördüncü Enternasyonal’in Stalinizme karşı mücadelesi üzerine çığır açan yedi ciltlik eserini yazdı. “Stalinizme bir alternatif var mıydı?” sorusuna kesin bir yanıt verdi.

Bolşevik-Leninistlerin Genç Muhafızları’nın kuruluşunun beşinci yıldönümünü kutlarken, kadrolarının hem bu büyük Troçkist ve devrimci tarihçinin anısına saygılarını sunmaları hem de tarihsel gerçek uğruna mücadelenin Rusya’da ve eski SSCB’de Dördüncü Enternasyonal’in inşasında en kritik görev olmaya devam ettiğini farkında olmaları önemlidir.

Sovyet Sonrası Tarihsel Tahrifat Okulu’na karşı günümüzdeki mücadele şimdi, SSCB’nin dağıtılmasının ve kapitalizmin restorasyonunun feci sonuçlarını açığa çıkaran bir savaş koşullarında gelişiyor. YGBL ile Uluslararası Komite arasındaki siyasi temasın Ocak 2022’de, Ukrayna’da savaşın patlak vermesinin hemen arifesinde başladığı belirtilmelidir. DEUK ile Ritski ve Roerih yoldaşlar arasındaki kapsamlı yazışmalar, yaklaşan savaşın gölgesinde başladı ve çatışmanın tırmandığı yıl boyunca devam etti.

Büyük olaylar siyasi eğilimleri test eder. YGBL’nin hem Rusya hem de Ukrayna’daki yoldaşlarının NATO emperyalizmine ve Rus ulusal şovenizmine karşı çıkarak verdiği tepki, Troçkist enternasyonalizmin temel ilkelerine bağlılığınızı kanıtlamaktadır. Putin rejiminin pervasız ve umutsuz politikalarına karşı uzlaşmaz tutumunuzun haklılığı olaylar eliyle kanıtlanmıştır. Putin’in 21 Şubat’ta savaş üzerine yaptığı konuşma, yalnızca siyasi yanlış hesaplarının değil, aynı zamanda rejiminin tarihsel perspektifinin iflasının da acınası bir ifşasıdır.

Hayal kırıklığına uğramış ve reddedilmiş bir aşığın dilini kullanan Putin, artık emperyalistlere kur yapma çabalarının başarısız olduğundan şikâyet etmektedir. “Batılı ortakları” tarafından acımasızca ihanete uğramıştır. Onlar Putin’in barış arzusunu paylaşmamışlar. Putin şöyle yakınıyor:

Batılı yöneticilerin vaatleri, Donbass’ta barış istediklerine dair güvenceleri, şimdi gördüğümüz gibi, bir sahtekârlığa, acımasız bir yalana dönüşmüştür. Onlar sadece zamanı uzattılar, bir sürü korkaklık yaptılar, siyasi cinayetlere, Kiev rejiminin istenmeyenleri bastırmasına, inananlara zorbalık etmesine göz yumdular ve Ukraynalı neo-Nazileri Donbass’ta terör eylemleri düzenlemeleri için giderek daha fazla teşvik ettiler. Milliyetçi taburların subayları Batı’daki harp okullarında eğitildi ve kendilerine silah tedarik edildi.

Tolstoy’un Anna Karenina’sının aldatılan kocası Aleksey Karenin’ine bile rakip olabilecek bir sabırla Putin, çok sevdiği Batılı ortaklarının sözlerine inanmış ama ihanete uğramıştı.

Donbass yanarken, kan dökülürken, Rusya samimiyetle –bunu vurgulamak istiyorum– barışçıl bir çözüm ararken, insanların hayatlarıyla oynadıkları, aslında, herkesçe malum çevrelerde söylendiği gibi, bölünmüş kartlarla oynadıkları ortaya çıktı.

Bu iğrenç aldatma yöntemi daha önce de birçok kez denenmiştir. Yugoslavya’yı, Irak’ı, Libya’yı, Suriye’yi yok ettiklerinde de aynı vicdansız, ikiyüzlü şekilde davrandılar. Bu utançtan kendilerini asla arındıramayacaklar. Şeref, güven, namus kavramları onlara göre değil.

Ve son bir kederle Putin, şok edici keşfini açıklar:

Uzun yüzyıllar süren sömürgecilik, diktatörlük, hegemonya döneminde her şeye izin verilmesine, tüm dünyanın umurlarında olmamasına alıştılar. Kendi ülkelerinin insanlarına da aynı küçümseme ve haysiyetsizlikle davrandıkları ortaya çıkmaktadır. Barış arayışı ve Donbass’la ilgili BM Güvenlik Konseyi kararlarına bağlılık gibi masallarla onları da sinik bir şekilde kandırdılar. Gerçekten de Batılı seçkinler, ilkesiz yalanların sembolü haline gelmiştir.

Emperyalistler, emperyalistler gibi davranmışlar. Ne şok edici bir sürpriz! Putin, Lenin ve Troçki’nin emperyalizm konusundaki yazılarını incelemiş olsaydı, bu aydınlanmanın yarattığı travmadan kurtulabilirdi. Ancak konuşmasında açıkça belirttiği gibi, Putin ilhamını Ekim Devrimi’nin parlak Marksist liderlerinden değil, Çarlık karşıdevriminin mimarı Pyotr Stolıpin’den almaktadır. Ancak talihsiz Çarlık başbakanının perspektifi, 21. yüzyılda devrim güçleriyle mücadelede, 100 yıldan uzun bir süre önce yaklaşan devrime direnme konusunda olduğundan daha etkili olamayacaktır.

Bolşevik-Leninistlerin Genç Muhafızları’nın çalışmaları büyük bir tarihsel öneme sahiptir. Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’nin bir şubesini inşa etme görevini ileriye taşırken, tarihi “Rus sorunu”nu teorik ve pratik olarak çözüyorsunuz.

Yoldaşınız,

David North

Loading