Deprem felaketinin ardından sınıf mücadelesi yoğunlaşıyor

Türkiye’yi ve Suriye’yi sarsan 6 Şubat depremlerinde toplam can kaybı 51 bini geçerken, dün deprem bölgesindeki Malatya’da meydana gelen 5,6 büyüklüğündeki sarsıntı geniş bir alanda hissedildi ve yıkımlara neden oldu. Haberlere göre bir kişi hayatını kaybederken yüzden fazla kişi yaralandı. Uzmanlar bölgede artçı sarsıntıların bir yıl kadar sürebileceğini ifade ediyor.

Yıkıcı depremde evlerini kaybeden insanlar, Türkiye'nin güneyindeki İskenderun kentinde geçici bir kampta, çadırlarının dışında oturuyor, 14 Şubat 2023. [AP Photo/Hussein Malla]

İşyerleri dahil sayısız binanın hasarlı olduğu ve işçilerin düzgün barınma gibi temel ihtiyaçlardan yoksun olduğu koşullarda kapitalist sınıf, üretimin durmaksızın devam etmesini talep ederek deprem bölgesindeki işçileri çalışmaya zorluyor. Buna karşılık işçiler iş bırakma eylemleriyle bu saldırıya direnmeye çalışıyorlar. Milyonlarca işçi, daha deprem felaketinden önce resmi enflasyonun yüzde 80’i geçtiği olağanüstü bir hayat pahalılığıyla mücadele ediyordu.

Deprem bölgesine yakın Mersin’deki Akkuyu Nükleer Güç Santrali inşaatında çalışan yaklaşık 600 işçi, geçtiğimiz hafta ücret zammı talebiyle iş bıraktı. Rusya tarafından yapılan ve Türkiye’nin ilk nükleer enerji santrali olacak tesisin inşaatında çalışan işçiler, yüzde 30’luk ücret artışı talepleri kabul edilmeyince iş bıraktılar.

Öte yandan aynı şantiyede faaliyet gösteren bir başka şirket olan İntens İnşaat, işçilerin zam talebine deprem bölgesine yardıma giden işçileri işten çıkararak cevap verdi.

Deprem bölgesine dayanışma ve arama kurtarma çalışmalarına katılma amacıyla giden işçiler, döndüklerinde giriş kartlarının basmadığını ve hiçbir yetkilinin kendilerine açıklama yapmadığını belirttiler. Sol Haber’in aktardığına göre bir işçi “deprem için ekipman istedik verilmedi, şimdi de yardıma gittik diye işten çıkarıyorlar,” dedi.

Bir başka işçi ise “Ana firmanın çağrısı ile deprem bölgesine gittiler. Deprem bölgesine devletten önce varıyorlar ama işten çıkarılıyorlar. Bu hak mıdır?” diye sordu.

Deprem bölgesinde işçiler giderek mücadelenin içine çekiliyor. Kahramanmaraş’ın Dulkadiroğlu ilçesinde bir İskur İplik işçisi, Evrensel’e verdiği demeçte “Fabrikada yıkılan yerler sebebiyle yangın çıktı. Civardaki diğer fabrikalarda da yıkım oldu ancak bu sebeple can kaybı yok,” dedi.

İşçi, deprem koşullarında, dayanıksız fabrika binalarında çalışmaya zorlandıklarını söylüyordu: “Her taraf zangır zangır sallanıyor. Yeni bir depremde orada üstüme beton blok düşse ne olacak? Benim kolum bacağım gitse adam diyecek ki benim sorunum değil, kendi çıkmış oraya. Kim hakkımı verecek benim?  Daha önce de hakkımı verin dedim diye sen niye ortalığı ayağa kaldırıyorsun dediler. Provokatör olmakla suçlandım.”

İskur İplik’te çalışan işçinin bu uyarısının ardından dün aynı ilçede bulunan ağır hasarlı bir metal fabrikasında çalışmaya zorlanan bir işçi meydana gelen çökme sonucu hayatını kaybederken dört işçi de yaralandı. Haberlere göre, şirket patronu işçileri fabrika içinde kalan ürünleri dışarı çıkarmaya zorlamıştı.

Deprem bölgesindeki bir sanayi şehri olan Gaziantep’te Haliloğlu Gold Dokuma fabrikasında çalışan 23 yaşındaki bir işçi, Gerçek Gündem’e yaptığı açıklamada, 20 Şubat’ta Hatay’da yaşanan 6,4 şiddetindeki depremden sonra amirin kendilerine “Artık bu depremlere alışın, makinenizin başına dönün” dediğini anlattı.

Gaziantep’te Şireci Tekstil fabrikasından bir işçi ise, çalıştığı fabrikanın kolonlarının çatladığını ama çatlakların sıvayla kapatılıp işçilerin işe çağrıldığını söyledi. Fabrika, işe gelmek istemeyen işçileri ikna etmek için 2 bin lira yardım vaat ettiği bir mesaj göndermişti.

Bir başka Şireci Tekstil işçisi “Bizim fabrika Rusya’ya ihracat yapıyor. TIR’lar kapıda bekliyor. Onların da iş devam etsin hırsı var… Patronlar için sıkıntı yok… Askerde piyadeleri öne sürerler ya, onun gibi, ‘bu savaşı kazanalım da ne olursa olsun,’” diyordu.

Malatya’da ise Mil-May Tekstil işçilerinin büyük çoğunluğu fabrika yönetiminin tehdidine rağmen iş yerine gitmediler. Şirket 16 Şubat’ta işçilere mesaj atarak işe devam etmemeleri durumunda tazminatsız olarak işten çıkarılacakları tehdidinde bulundu. Adıyaman’daki tekstil fabrikalarında da işçiler, çalıştıkları şirketler tarafından arandıklarını ve geri dönüp dönmeyeceklerinin sorulduğunu söylüyorlar.

Birçok yerde işçiler, deprem sonrası yıkım koşullarının ve yeni artçı sarsıntıların ortasında çalışmayı reddederek iş bıraktılar. Şireci Tekstil, Kaplanser Halı ve Gür İplik işçileri bunlar arasındaydı.

İşçilerin büyüyen tepkisinin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan 22 Şubat’ta deprem bölgesi için işten çıkarma yasağı ve kısa çalışma ödeneği getiren bir kararname yayımladı. Bu kararnamenin deprem bölgesinde “işten çıkarma”yı yasakladığı ileri sürülse de, şirketler bir brüt asgari ücret para cezası ödeyerek işçileri işten çıkarabiliyor.

Kısa çalışma veya işsizlik ödeneğinden yararlanmayan ve işsiz kalanlar için de OHAL süresini aşmamak kaydıyla İşsizlik Sigortası Fonu’ndan günlük sadece 133 TL (aylık yaklaşık 4000 TL) gibi son derece yetersiz bir ödeme yapılacak ve işçiler Genel Sağlık Sigortası kapsamında sayılacak. Oysa dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı 30 bin lirayı geçmiş durumda.

Bu kararname aslında şirketlerin elini güçlendiriyor. Benzer bir kararname pandemi döneminde de çıkarılmıştı. Bir iş güvencesi sağlamayan “işten çıkarma yasağı”, İş Kanunu’ndaki “ahlak ve iyi niyet kurallarına uymamak”, “işyerinin kapanması” gibi sebepleri istisna tutuyor.

Dahası, uydurma gerekçelerle işçiler ihbar ve kıdem tazminatları bile olmadan işten çıkarılabiliyor. Ayrıca kısa çalışma ödeneğinin yetersiz kalması ve deprem bölgesi dışında bir yaşam kurmak için yeni bir iş bulabilenler yıllardır birikmiş kıdem tazminatından yararlanamıyor.

Kapitalist sınıf ve siyaset kurumu, büyük bir yıkıma ve can kaybına yol açan deprem felaketinin üretim çarklarını durdurmasına ve dolayısıyla kâr üretiminde uzun süreli bir aksamaya neden olmasına izin vermek istemiyor. Bu yüzden, şirketler, emekçi kitlelerin karşı karşıya olduğu toplumsal yıkımdan çok işgücü kaybından endişe ediyor. Deprem bölgesindeki 11 ilden 3 veya 4 milyon kişinin göç ettiği tahmin ediliyor.

Ekonomim.com’un aktardığına göre, depremin en sert vurduğu yerlerden biri olan Antakya’nın Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Hikmet Çinçin, “İşletmeleri ayakta kalması için asgari insan kaynağını koruması gerekiyor. Sağlıklı erkek nüfusun şehri terk etmemesi gerektiğini düşünüyorum,” diye konuştu.

Loading