WRP Troçkizme Nasıl İhanet Etti?

WRP’nin Ortadoğu’daki Politikasının Evrimi

Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’nin (DEUK) Britanya şubesi İşçilerin Devrimci Partisi (WRP), 1985’te, uzun süreli bir yozlaşma sürecinin ardından Troçkizmden kesin olarak koptu. DEUK, Mayıs-Haziran 1986’da bir araya gelerek WRP’nin çöküşüyle ilişkili teorik, siyasal ve tarihsel meselelere yönelik geniş kapsamlı ve ayrıntılı bir çözümleme yaptı. “İşçilerin Devrimci Partisi Troçkizme Nasıl İhanet Etti 1973-1985”, hareketi yeniden silahlandırıp işçi sınıfı içinde devrimci bir önderlik inşa ederken kendisini bekleyen siyasi mücadelelere hazırlama yönünde atılan büyük bir adımdı. Bu dersler, uluslararası ölçekte DEUK’un yeni şubelerinin gelişmesi açısından yaşamsaldır.

Aşağıdaki “WRP’nin Ortadoğu’daki Politikasının Evrimi” başlıklı yazı, Dördüncü Enternasyonal dergisinin 13. cildinin 1. sayısının 18. bölümüdür. Dördüncü Enternasyonal’in tarihine ilişkin kapsamlı bir inceleme için ayrıca David North’un Savunduğumuz Miras eserine bakılabilir. Bir önceki bölüm için bkz. “WRP Geri Kalmış Ülkelerdeki Proletaryayı Terk Ediyor”.

İhanete Uğrayan Sürekli Devrim

18. WRP’nin Ortadoğu’daki Politikasının Evrimi

İşçilerin Devrimci Partisi’nin (WRP) Sürekli Devrim teorisini terk etmesi bir gecede olmadı. Tersine; WRP önderliğindeki Healy, Banda ve Slaughter, Arap burjuva rejimleriyle ilişkiler kurmak için geliştirdikleri bir dizi pragmatik (faydacı) manevra yüzünden, ilkeli siyasi değerlendirmelere gittikçe daha az önem verdiler. WRP’nin hiçbir zaman Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’ni inşa etme hedefinden yola çıkmayan Ortadoğu’daki faaliyeti, sözde kalkış noktasından –FKÖ’yü ve Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkını savunma noktasından– gitgide uzaklaşarak, Ortadoğu’daki tüm rejimlerle fırsat çıktıkça ittifak geliştirmeye doğru yöneldi.

WRP, durmadan artan bir sinizmle, FKÖ ile ilişkisini Arap burjuva önderleri ile pazarlık gücünü arttırmak için kullandı. Bu sürece uygun olarak WRP, pratik oportünizmini Troçkizme yönelik apaçık programatik revizyonlara dönüştürmek zorunda kaldı ve Stalinizmi tekrarlayarak, Arap ve yarı sömürge burjuvazilerine emperyalizme karşı mücadelede önderlik rolü bahşetti. Bu revizyonlar da, 1979’dan itibaren tamamen grotesk karakterde siyasi ihanetlere zemin hazırladı.

İşçilerin Devrimci Partisi, 29 Nisan 1976’da Libya hükümeti ile bir anlaşma imzaladı. Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’ne (DEUK) bu belgenin şartları da varlığı da hiçbir zaman bildirilmedi. DEUK belgeyi ilk kez Kasım 1985’te; WRP’nin siyasi yozlaşmasını soruşturmak için kurdurduğu Kontrol Komisyonu tarafından ortaya çıkarılınca öğrendi.

Demokratik merkeziyetçiliğin bu eşi görülmemiş ihlali, Britanya şubesinin Ortadoğu’daki pratiğinin tamamen Uluslararası Komite’nin siyasi kontrolünün dışında olduğu anlamına geliyordu. Bu tür gizli anlaşmaların yapılması, DEUK’un 1976’da Suriye’nin Lübnan’ı istila etmesini ve Tel Zaatar katliamını kınamasında olduğu gibi, Ortadoğu’daki siyasi duruma ilişkin şeklen doğru açıklamalarla bir süre örtbas edildi. DEUK, Kasım 1976’da, taslağı WRP Siyasi Komitesi tarafından hazırlanan ve partinin Ortadoğu’ya yönelik son Troçkist bildirilerinden biri olan bir açıklama yayımlayarak şunları belirtti:

“Bu saldırgan komployu yenilgiye uğratmak, Yahudi ve Arap işçilerin sorumluluğudur. Yeni bir savaş tehdidini ancak Arap halklarının Siyonizme karşı koşulsuz zaferi, ırkçı İsrail devletinin yıkılması ve demokratik sosyalist bir Filistin’in kurulması sona erdirebilir. Bu mücadelede Arap egemen sınıfı, emperyalizm ile Arap işçi ve köylüleri arasında kararsız kalarak hain ve korkak bir rol oynayacaktır. Suriye’nin Lübnan’ı istila etmesinin tartışmasız dersi budur…

“Arap ulusunun emperyalizmden kurtuluşu ve Siyonizmin kesin yenilgisi, gerici Arap kapitalistlerine ve toprak ağalarına emanet edilemez. Bu görev, Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’nin önderliği altında Arap ve Yahudi işçiler tarafından yerine getirilebilir ve getirmelidir.” (News Line, 13 Kasım 1976, s. 9)

Bu açıklama, “tüm Arap ülkelerinde ve İsrail’de” DEUK şubeleri inşa etme çağrısıyla sonuçlanıyordu.

WRP, Temmuz 1977’de Libya hükümeti ile ortak bir bildiriye imza attı. DEUK bunu metin WRP’nin News Line gazetesinde yayımlandıktan sonra öğrendi. Bu, Albay Kaddafi’ye yönelik küçük burjuva bir dalkavukluk politikasını başlatıyordu. Bunu ileride daha fazla belgeleyeceğiz.

Sonraki yıl WRP, Ortadoğu’nun diğer ülkelerindeki faaliyetlerini çarpıcı biçimde genişletti ve hem Suriye hem de Irak Baasçıları ile ilişkilerini ilerletti. Iraklı Baasçılar o sırada Irak Komünist Partisi’ne (ICP) karşı şiddetli bir hizip mücadelesine kilitlenmiş olduğu için, onlarla kurulan ilişkinin zamanlaması özellikle kötüydü. WRP, bu mücadeleyi kendi yararına kullanmak için, korkunç bir şekilde, bir işçi sınıfı partisinin üyelerinin idam edilmesine desteğini sundu.

News Line, 2 Şubat 1979’da yayımlanan “Bir Komplo Açığa Çıkarıldı” başlıklı yazıda, “silahlı kuvvetler içinde yasadışı hücreler kurma” gerekçesiyle ICP’nin 21 üyesinin idam edilmesini onaylayarak haber yaptı. 8 Mart 1979’da ise News Line, bu sınıfsal ihaneti protesto eden bir okurun mektubuna verdiği yanıtta, tam sayfa imzalı bir açıklamayla idamları savundu.

Açıklama, “Arap Baas Sosyalist Partisi Ortadoğu’da Stalinizmden yüz kat daha ilerici bir rol oynamıştır,” diye ilan ediyor; böylece siyasi eğilimleri değerlendirmede sınıfsal kriterleri bırakıyor ve Ortadoğu’da Stalinizme yönelik Troçkist eleştirinin her zaman Stalinizmin burjuva milliyetçileri ile ilkesiz ve oportünist ilişkilerine odaklanmış olduğunu unutuyordu. Uluslararası Komite, 1971’de Sudan Komünist Partisi’nin (SCP) önderlerinin cellat Numeyri tarafından idam edilmesini protesto ederken, SCP’yi bu yüzden eleştirmişti. Fakat 1979’da WRP, ICP’yi kınıyor ve tam tersi bir nedenle –Stalinistler ile Baasçılar arasındaki oportünist bir anlaşmanın şartlarına tamamen uymadığı için!– üyelerinin öldürülmesini meşrulaştırıyordu.

“Gerçek şu ki Irak Komünist Partisi (ICP) üyeleri, ICP’nin tartıştığı, onayladığı ve uygulanmasını kabul ettiği askeri kanunlara göre idam edildiler. ICP bugün bile ordu içinde gizli hücreler kurmayı yasaklayan askeri yasaların feshedilmesi çağrısı yapmamaktadır. ICP, tutuklanan subayların kendilerine yöneltilen suçlamalardan suçlu [!] olduklarına hiçbir zaman itiraz etmemiştir.

Moskova, tam olarak rejimin altını oyma amacıyla Irak silahlı kuvvetleri içinde hücreler kurmaya çalışıyordu. Bunun sonuçlarına katlanmalıdır…

“İşçileri Stalinist, revizyonist ya da sosyal demokrat olmalarına bakmadan kapitalist devletin saldırıları karşısında savunmak, Troçkistler için bir ilkedir.

Fakat olguların gösterdiği gibi, bunun Irak’taki olaylarla hiçbir ilgisi yoktur.” (s. 10)

Bu kadarı yetmezmiş gibi, açıklama, idamları protesto eden mektubu yazan okuru şöyle uyarıyordu: “Stalinistlerin ve emperyalistlerin Ortadoğu’daki sinik komplosunun bir piyonu haline gelmek istemiyorsa, bu devrimci değerlendirmelerden yola çıkmalıdır.” (s. 10)

Loading