Pandemiden her gün yaklaşık 200 kişi ölürken hükümet geri kalan önlemleri kaldırıyor

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hükümeti Çarşamba günü COVID-19 pandemisinin yayılmasını önlemeye yönelik geri kalan tedbirleri de kaldırırken, Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve halk sağlığı uzmanları alınan kararlara sert tepki gösterdi.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, hükümetin “Bilim Kurulu” toplantısının ardından yaptığı açıklamada alınan kararları duyurdu. “Şu anda coronanın Türkiye’yi daha az etkilediğini söylemek istiyorum” diyen Koca, “Bir süredir sizlere coronanın gündemden kalktığını duyurmuştuk. Salgının biteceğini anladığımızda bazı kısıtlamaları kaldırdık,” diye ekledi.

Ankara, Kızılay Meydanı'nda yürüyen insanlar, 16 Haziran 2020. (AP Photo/Burhan Ozbilici)

Bu açıklama ve alınan kararlar, bilime ve halk sağlığını korumaya değil, kapitalist egemen sınıfın kâr çıkarlarına dayanmakta ve halkın dikkatini aralıksız devam eden kitlesel enfeksiyon ve ölümlerden başka yöne çevirmeyi amaçlamaktadır.

Dünya çapındaki benzer adımları takip eden Erdoğan hükümetinin “koronavirüsün gündemden kalktığını” ilan ettiği sırada, günlük resmi vaka sayısı 60.000’in üzerinde. Günlük ölüm sayısı ise bir ayı aşkın süredir 200’ün altına inmemişti.

Pandeminin başından beri gerekli halk sağlığı önlemlerinin alınmasıyla önlenebilir olan toplam resmi ölüm sayısı 95.000’i geçerken, TTB Pandemi Çalışma Grubu üyesi Güçlü Yaman’ın hesaplamasına göre fazladan ölüm sayısı 269.000’e ulaştı. Bu kitlesel enfeksiyon ve ölüm politikasının başlıca siyasi sorumluluğu hükümete ait olmakla birlikte, bu politikayı destekleyen burjuva muhalefet partileri ve sendikalar da sorumluluğu paylaşmaktadır.

Hükümetin “pandeminin sona erdiği” ilanı, Rusya’nın Ukrayna’yı istilası ettiği ve NATO’nun Rusya’ya karşı savaşa doğru ilerlediği bir sırada geliyor. Her iki ülkeyle de komşu olan Türkiye, hem NATO üyesi olması hem de boğazlar üzerindeki kontrolü nedeniyle hızla savaşın içine çekilebilir.

Hükümet, savaş krizinin yanı sıra içeride durmadan artan hayat pahalılığına ve toplumsal eşitsizliğe karşı büyüyen bir işçi sınıfı muhalefetiyle karşı karşıya bulunuyor. Şubat ayı itibarıyla resmi yıllık enflasyon yüzde 54’e ulaşırken, bağımsız Enflasyon Araştırma Grubu (ENAGrup) gerçek oranın yüzde 123 olduğunu duyurdu. Bu yıl yaklaşık 25.000 işçinin katıldığı onlarca fiili grev patlak verirken, doktorlar ve diğer sağlık emekçileri ücret ve sosyal hak talepleri için tekrar tekrar greve gitti. Sağlıkçılar, 14, 15 ve 16 Mart’ta yine ülke genelinde greve gidecekler.

Yeni kararlara göre açık havada maske zorunluluğu kaldırılırken “kapalı ortamda havalandırma yeterliyse ve mesafe varsa maske takmak artık şart değil.” Bakanın açıklamasına göre kapalı alanlarda maske takma zorunluluğu sadece uçak, otobüs, tiyatro, sinema, sağlık kuruluşları ve okullarla sınırlı olacak. Havalandırmaya yönelik herhangi bir resmi denetim söz konusu değilken, bu adım tüm kapalı ortamlarda maske zorunluluğunu fiilen kaldırmanın önünü açıyor.

Koca ayrıca Hayat Eve Sığar (HES) kodu uygulamasının kaldırıldığını ve hastalık belirtisi göstermeyen kişilere test yapılmayacağını duyurdu. Buna göre artık hiçbir yerde HES kodu kontrolü yapılmayacak. Dolayısıyla, temaslı veya enfekte kişiler tamamen serbestçe dolaşabilecek.

Okullarda da geri kalan önlemler kaldırılarak çocuklar daha fazla riske atılıyor. Koca’nın açıklamasına göre “Okullarda 2 vaka çıkması halinde sınıfın kapatılması şeklindeki uygulamaya gerek görülmemektedir. Pozitif çıkan öğrenci izole edilecek ve eğitim devam edecek.” Ölümcül bir pandeminin ortasında okulların açık tutulması, ebeveynlerin her ne pahasına olursa olsun fabrikalara ve işyerlerine giderek şirket ve finans seçkinleri için kâr yaratmaya devam etmesi açısından kritik önemde görülüyor.

Koca ayrıca tüm nesnel bilimsel gerçeği ve Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) pandeminin devam ettiği tespitini inkâr ederek şunları söyledi: “Bir kişi salgın bitmedi ya da salgın bitti dediğinde somut gerçek değişmiyor. Salgın etkisini yitirdi, gözle görülür gerçek budur. Salgını günlük hayatın ana kriteri olmaktan çıkarmalıyız.”

Koca, “Salgınla toplum olarak kısıtlamalar aracılığı ile mücadele etme döneminden hastalıktan bireysel olarak korunma aşamasına geçmeliyiz” diyerek, hükümetin pandemiyle mücadele ediyormuş gibi yapmayı tamamen bıraktığını ilan etti.

TTB, Perşembe günü düzenlediği basın toplantısıyla hükümetin yeni pandemi kararlarını sert bir şekilde kınadı. “Açıklanan kararlar, daha fazla hastalık ve ölüm habercisidir” diyen TTB, “Bu adım, siyasi iradenin salgının başından bu yana halk sağlığını göz ardı eden, fakat ekonomik kaygıları önceleyen politikaların devamıdır,” diye ekledi.

Açıklamada, Şubat ayında gerçeğin oldukça altında olan resmi verilere göre COVID-19’dan günde ortalama 251 kişinin hayatını kaybettiğine dikkat çekilirken, iki yıllık pandemide Türkiye’deki tüm ölümlerin yüzde 40’ının son altı ayda meydana geldiği vurgulandı.  

TTB, Bakan Koca’nın COVID-19’a karşı “aşıyla mücadele” etme iddiasına karşılık, günlük aşılama oranlarının en düşük seviyelere indiğini (günde 100.000’den az) belirterek şu soruyu sordu: “Yeterli aşı korumasına dahil olmayan ülkemizde kaç yurttaşımızın önlenebilir nitelikte ölümünün göze alınabildiği yanıtlanmalıdır.”

Türkiye’de nüfusun yalnızca yüzde 32’si hatırlatma dozunu yaptırmış durumdayken, 12 yaş altı çocuklar için halen aşı izni çıkmış değil.

TTB, “Sağlık Bakanlığı’nın aldığı kararlar ile yaşam hakkını ihlal ettiğini” vurgulayarak, toplumu aşılarını tamamlamaya, maske, mesafe ve havalandırma önlemlerini almaya ve “bilime uygun adımlar atılması için taleplerini yükseltmeye” davet etti.

Sağlık Bakanı Koca’nın açıklamasının ardından, Enfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan da Twitter’da şunları belirtti: “Salgınla mücadelede yeni bir yol deniyoruz: Önlemsiz dönem. 3. doz aşılama oranımız yüzde 32, aktif vaka sayımız (bulaştırma potansiyeli olan kişi sayısı) 616.964.” Ceyhan, günlük vaka sayısının 60.000 olduğunu ancak tarama testi yapılmadığı için vakaların sadece yüzde 10’unun saptanabildiğini ifade etti.

Ceyhan dün de Twitter’da, ortadan kaldırma stratejisinin uzun bir süre başarılı bir şekilde uygulandığı Yeni Zelanda’da önlemlerinin kaldırılmasının giderek bir halk sağlığı felaketine yol açtığına dikkat çekerek şöyle yazdı: “Yeni Zelanda. Bir ada ülkesi. Çok sıkı önlemlerle COVID’i en iyi kontrol eden ülkelerden biriyken, önlemleri gevşettiler. Sonuç: Her gün yeni vaka rekorları kırıyorlar.”

5 milyon nüfuslu Yeni Zelanda’da 3 Mart’ta 23.000’den fazla vaka tespit edilirken, hâlihazırda en az 146.000 kişi enfekte durumda. Yeni Zelanda hükümetinin halk sağlığı önlemlerini kaldırmaya başladığı Ekim 2021’e kadar toplam vaka sayısı 4.300’ü geçmemişti ve toplamda sadece 27 kişi hayatını kaybetmişti. 3 Mart itibarıyla toplam vaka sayısı 166.000’i geçerken ölü sayısı 63’e ulaştı.

Bu durum, Yeni Zelanda’da ortadan kaldırma stratejisinin sona erdirilmesine karşı çıkan ve dünya çapında bir Sıfır COVID stratejisinin hayata geçirilmesini savunan Dünya Sosyalist Web Sitesi’nin ilkeli tavrının doğruluğunu kanıtlamaktadır.

Sosyalist Eşitlik Grubu’nun (Yeni Zelanda) Ekim ayında yaptığı açıklamada belirttiği gibi, “Ortadan kaldırma politikası uğruna mücadele artık doğrudan doğruya bir işçi sınıfı hareketinin geliştirilmesine bağlıdır. İşçi sınıfı, sonu gelmeyen ölümler pahasına kapitalist kârların savunulmasında çıkarı olmayan tek toplumsal güçtür… İşçiler, egemen seçkinlerin cinayet politikalarına karşı küresel bir mücadele örgütlemek için kendi denetimleri altında yeni örgütler inşa etmeliler.”

Loading