Batı destekli yönetim Ukraynalı işçiler için ne planlıyor?

Bu yazı ilk kez 15 Mart 2015’te yayımlandı.

Ukrayna’da kısa süre önce kurulan bankalar, faşistler ve oligarklar hükümeti, “demokratik devrim”e yapılan sürekli göndermelerin ardında, sert kemer sıkma önlemleri hazırlıyor.

Hazırlanan planlar açıkça “Yunan modeli”, yani Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Avrupa Birliği (AB) tarafından Yunanistan’a dayatılan ve Yunanistan ekonomisinin beş yıl içinde yaklaşık yüzde 25 daralmasına yol açan ve işsizlikte ve yoksullukta kapsamlı bir artış yaratan acımasız kesinti programı olarak betimleniyor. 

Ukraynalı askerler, Kharkiv şehir merkezindeki bir Rus saldırısı sırasında patlamalarla birlikte saklanmak için koşuyor, 17 Nisan 2022 Pazar. (Kaynak: AP Photo/Felipe Dana)

Bununla birlikte, Ukrayna’nın durumunda, bu toplumsal yıkım, şimdiden kapitalist restorasyonun yıkım ekonomisine maruz kalmış bir ülkeye karşı başlatılacak. Ukrayna, daha son olaylardan önce, kişi başına gayrisafi yurtiçi hasıla bakımından Irak’ın, Tonga’nın ve Bosna-Hersek’in gerisinde, dünyanın en yoksul 80. ülkesiydi.

Ukrayna’nın nüfusunun dörtte birinden fazlası (11 milyon insan), ayda 385 TL olarak belirlenen resmi yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Milyonlarca insan da yalnızca ortalama 395 TL ya da 2,5 TL’den düşük saat ücretiyle, asgari geçim düzeyinin biraz üstünde yaşamını sürdürüyor.

Yüzde 7,5 resmi işsizlik oranı, çok sayıda kayıtsız ve eksik istihdam edilen işçileri gizlemektedir. Dahası, işsizlik oranı, iş arayışı içinde ülkeden kaçan on binlerin söz konusu olduğu yüksek göç eliyle bastırılıyor. Ukrayna’nın nüfusunun yüzde 15’i, ona ülke dışındaki en büyük ulusal kökenli grubu kazandıracak şekilde ülkeyi terk etmiş durumda. Ukrayna’nın nüfusu, Sovyetler Birliği’nin dağıldığı 1991 ile 2010 yılları arasında, 51,7 milyondan 45,9 milyona indi.

Göçün yanı sıra, bu nüfus azalması, Ukrayna’nın azalan doğum oranının bir sonucu. Ülkedeki doğum oranı, dünyadaki en düşük oranlardan biri. Ülke, aynı zamanda, trajik biçimde, Avrupa’daki en yüksek anne ölümleri oranına sahip. Bu, 2012’de günde 57 yeni olayın belirlendiği HIV/AIDS vakalarının salgın boyutlarına varmasında görülen sağlık sektörü krizinin bir parçasıdır.

HIV/AIDS’in özellikle koşulların bunalıma benzer olduğu doğudaki ve güneydeki eski ağır sanayi bölgelerinde yayılmasında başlıca rolü yoksulluk oynamaktadır.

Yoksulluğun ardından, uyuşturucu kullanımından ve alkolizmden fuhuşa kadar (her altı fahişeden birinin reşit olmadığı tahmin ediliyor) her türlü toplumsal hastalığın patlaması geldi. Ukrayna, hem cinsel sömürü hem de zorla çalıştırma amacıyla gerçekleşen insan kaçakçılığının önemli bir aktarma merkezi olduğu için, fahişelere ilişkin bu tahmin eksiktir.

Bu koşullar, Stalinist bürokrasinin karşı-devrimci rolünün ve Ekim 1917 Devrimi’ne ihanetinin doğrudan sonuçlarıdır ki bu ihanet, Sovyetler Birliği’nin yıkımı ve kapitalizmin restorasyonuyla doruk noktasına ulaşmıştı.

Sonuçta, Ukrayna, ABD’nin ve Avrupalı emperyalistlerin Rusya üzerindeki planlarında bir piyon konumuna indirgenmiştir. Ukrayna’yı Rusya’dan uzaklaştırma yönündeki Batı destekli çabalar, iç savaş ve küresel askeri çatışma tehlikelerine ek olarak, ilk olarak 2004’teki sözde “Turuncu Devrim”in sonrasında ve 2008’deki küresel kapitalist çöküşün ardından kitleler için her zamankinden büyük toplumsal sefalete yol açmıştır.

Örneğin, 2008-2009 arasında, Ukrayna’nın gayrisafi yurtiçi hasılası yüzde 15,1 gerilemiş, işsizlik ise üç kat artarak yüzde 9,4’e ulaşmıştı. Eski devlet mülkiyetini çalarak zenginleşmiş eski Stalinist bürokratlar ve mafya oligarklar, her zaman, devlet varlıklarını yağmalamaya ve hatta daha fazla kişisel servet biriktirmeye devam ettiler.

Daha kötüsü gelecek. Ukrayna’nın toplam borçlarının 80 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor. Ukrayna’nın borcu, parasının bu yılın başından beri dolar karşısında yüzde 20 değer kaybetmesiyle, tükenen döviz rezervleriyle ve artan sermaye çıkışıyla birlikte, hızla her zamankinden fazla artacak.

IMF’nin ve AB’nin, tam 15 milyar dolarlık bir “kurtarma” paketi üzerinde çalıştığı söyleniyor. Bunun büyük bölümü Batılı bankalara olan borç ödemelerine ayrılmış olmakla kalmıyor; bu paket, aynı zamanda emeklilik maaşlarında ve yakıt sübvansiyonlarında büyük çapta kesintilerle ilişkilendirilmiş durumda. Ukrayna, 1998’den beri, sonuçları toplumsal olarak fazlasıyla patlayıcı olarak değerlendirildiği için bir yıl içinde hepsinden vazgeçilmek zorunda kalınan çeşitli IMF “yapısal reform” programlarına tabi tutulmuştur.

Önceki başbakan Mikola Azarov, hükümetin AB-Ukrayna Ortaklık Anlaşması’nı imzalamayı ertelemesine yol açan şeyi, geçtiğimiz yıl 20 Kasım’da ileri sürülen yeni bir IMF kredisine ilişkin “son derece ağır koşullar” olarak betimlemişti. O karar da, ABD-AB destekli protestoların ve sonrasındaki darbenin bahanesi haline gelmişti.

Batılı güçler, şimdi, düzenlemek için çok uğraştıkları anı yakalamaya kararlılar. Şubat ayında Financial Times’ta yazan Ukrayna hükümetinin eski danışmanlarından Anders Aslund, Batı destekli darbeyi, kemer sıkma önlemlerini uygulamak için bir fırsat olarak memnuniyetle karşıladı. Aslund, Ukrayna’daki krizde, bir “radikal reform programına girişmenin, geçmişte benzeri krizlerle karşılaşmış olan birçok ülkeden daha kolay olacağı” anlamına geldiğini yazmıştı.

Amerikan emperyalizminin sözcüsü New York Times, Cuma günü yayımlanan “Ukrayna Ekonomisini Düzeltme: Ülkenin önderlerinin yanlış enerji ve döviz kuru politikalarını reformdan geçirmesi gerekiyor” başlıklı bir başyazıda kamçı şaklattı. Başyazı, “savurgan enerji sübvansiyonları”nı açıkça suçluyor ve Batılıların kurduğu kukla hükümetin “tüketicilerin çoğu için perakende gaz fiyatlarını arttırma” işine koyulmasını talep ediyordu.

Geçtiğimiz iki haftadır enerji ve kömür bakanıyla ve Ukrayna Ulusal Bankası’nın ve gaz dağıtım şirketi Naftogaz’ın temsilcileriyle buluşan bir IMF heyeti, şimdiden iş başında. Heyet, işin “iyi yürüdüğünü” ve yeni yetkililerin kendilerini “ekonomik reform”a adamış olduklarını bildiriyor.

Bu “reformlar”, paranın daha fazla değer kaybını, kamu harcamalarında ve emekli maaşlarında büyük kesintileri ve hava sıcaklığının eksi 20 derecelere düşebildiği bir ülkede bir ölüm-kalım meselesi olan enerji sübvansiyonlarına son verilmesini kapsıyor.

Financial Times, “çeşitli AB ülkelerinden 60 devlet dairesinin, şimdiden, Ukraynalı mevkidaşlarının imajını değiştirmeyi amaçlayan sözümona eş anlaşmalar yapmış durumda” olduğu haberini veriyor.

Gayrısafi yurtiçi hasılada yüzde 10’luk bir düşüş ekonomistler tarafından alenen konuşuluyor. Seçilmiş devrik devlet başkanı Viktor Yanukoviç’in yerini almak için Washington tarafından özenle seçilmiş başbakan Arseniy Yatsenyuk, sözünü esirgemeden, “ülkenin tarihindeki en hoşlanılmayan başbakan olacağını belirtti. 

Kısa süre önce Donbass bölgesinin valiliğine atanmış oligark Sergei Taruta, bu önlemlerin uygulanması için bir zaman dilimine işaret etti. Kendisini bir “anti-kriz yöneticisi” olarak betimleyen Taruta, bu görevi “yalnızca altı ay ya da bir yıl için” üstleneceğini söyledi ve ekledi: “Bu sürede, güçlü insanların yönetime gelmesini istiyorum; ardından yönetimi onlara bırakacağım.”

Onun sözleri, ABD’nin ve AB’li büyük güçlerin neden faşistlerin ve aşırı sağcı paramiliter unsurların olduğu bir hükümete onay verdiklerini aydınlatıyor. Perşembe günü, Ukrayna parlamentosu, Rusya karşıtı protestolardaki eylemcilerden ve askeri akademilerden toplanacak 60.000 kişilik bir Ulusal Muhafız’ın kurulmasını kabul etti.

Bu güç, yeni güvenlik şefi faşist Svoboda partisinden Andriy Parubiy tarafından denetlenecek. Parubiy, 1990’ların başlarında, neo-Nazi Ukrayna Toplumsal-Ulusal Partisi’nin kurucusuydu. Onun yardımcısı Dmitro Yaroş, paramiliter Sağ Sektör’ün önderi. Bu, Hitler’in Fırtına Birlikleri’nin Ukrayna’daki karşılığıdır.

Bu unsurların başlıca sorumluluğu, Moskova karşıtı provokasyonlarında Batı’ya yardımcı olmaya ek olarak, uluslararası sermayenin emriyle Ukrayna işçi sınıfına karşı toplumsal bir saldırı gerçekleştirmek olacaktır.

Loading