Türkiye’nin Irak harekâtının ardındakiler

Türkiye, geçtiğimiz hafta, Kürdistan Bölgesel Yönetimi (KBY) kontrolü altındaki kuzey Irak topraklarında Kürt milliyetçisi Kürdistan İşçi Partisi’ni (PKK) hedef alan “Pençe Kilit” kod adlı bir harekât başlattığını duyurdu. Hava saldırılarının yanı sıra özel harekat güçleriyle karadan yürütülen operasyonda Türkiye şimdiye kadar 50’den fazla PKK militanının öldürüldüğünü duyururken, PKK yaklaşık 30 Türk askerini öldürdüğünü iddia etti.

Harekât, ABD önderliğindeki NATO güçlerinin Ukrayna’da Rusya’ya karşı vekil savaşını tırmandırdığı, hızla artan enerji ve gıda fiyatlarının her ülkede işçi sınıfının öfkesini yoğunlaştırdığı bir ortamda düzenleniyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hükümeti, görülmemiş bir ekonomik ve toplumsal krizin yanı sıra giderek militanlaşan bir işçi sınıfıyla karşı karşıya bulunuyor.

Suriye’nin Menbiç kasabası dışında devreye gezen Türk askerleri. (Wikimedia Commons)

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, 18 Nisan’da yaptığı açıklamada, hava kuvvetlerinin “barınak, sığınak, mağara, tünel, mühimmat depoları ile sözde karargâhlardan oluşan hedefleri” vurduğunu söyledi. Bakanın açıklamasına göre ATAK helikopterleri, İHA ve SİHA’larla desteklenen komandolar ve bordo bereliler Metina, Zap ve Avaşin-Basyan bölgelerine girdi.

Bu istila, Türk ordusunun Irak’ın Duhok ilindeki PKK mevzilerine karşı 2019’dan beri düzenlediği bir dizi “Pençe” harekâtının parçasını oluşturuyor. Türkiye cumhurbaşkanlığının 2020’de yaptığı bir açıklamaya göre, Türk Silahlı Kuvvetleri 2016’dan beri bölgede 35’ten fazla askeri noktada kalıcı askeri varlığa sahip durumda.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaptığı açıklamada, “yakında Kandil diye bir yer” kalmayacağını ilan ederken, PKK liderlerinden Murat Karayılan, bunun bir “operasyon değil büyük bir savaş, ölüm kalım savaşı” olduğunu söyledi. Bir diğer PKK lideri Duran Kalkan ise hükümeti Türkiye’deki tüm şehirleri “savaş alanına” dönüştürmekle tehdit etti. Bu tehdidin ardından İstanbul’da ve Bursa’da iki ayrı saldırı meydana gelirken, İçişleri Bakanlığı saldırılardan PKK ile müttefiklerini sorumlu tuttu.

Devlete ait TRT World, bir makalede Türkiye’nin Irak’taki son harekâtının KBY Peşmergelerinin doğrudan desteğiyle yürütüldüğünü iddia ederek şöyle yazdı: “Operasyonun başlamasıyla birlikte, hatta günler öncesinden, Kürt Peşmerge güçleri, yolları kesmek ve PKK’nin Kürt köy ve kasabalarına saklanmasını engellemek için bölgeye konuşlandırıldı.”

Yazı ayrıca “Harekât, Kürt Başbakanı Mesrur Barzani’nin geçtiğimiz hafta Ankara’yı ziyaret etmesinden birkaç gün sonra başladı,” diye ekliyordu. Bu ziyaretten hemen önce, 13 Nisan’da, ABD Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Joey Hood, Erbil’de Mesrur Barzani ve KBY Başkanı Neçirvan Barzani ile bir araya gelmişti.

Öte yandan Bağdat, Türkiye’nin Irak topraklarına yönelik yasa dışı istilasını sert biçimde kınadı. Irak Dışişleri Bakanlığı, 19 Nisan’da, Türkiye’nin Bağdat büyükelçisini çağırarak kendisine “kesin bir dille yazılmış bir protesto notası” verdi. Türkiye’nin “provokasyon eylemlerine ve kabul edilemez ihlallere son vermesini” isteyen Iraklı yetkililer, Erdoğan’ın Bağdat’ın harekatı desteklediği iddiasını resmen yalanladılar.

Türkiye’nin Irak harekâtına, Suriye’deki ABD destekli Halk Savunma Birlikleri’ne (YPG) karşı düzenlenen operasyonlar eşlik ediyor. Milli Savunma Bakanlığı, Halep’in kuzeyinde, Afrin’in doğusunda bulunan Mare kasabasında 50 YPG milisinin öldürüldüğünü öne sürerken, Kürt güçleri de kasabada 10 Türk özel harekât polisinin hayatını kaybettiğini iddia etti. Türk ordusu, Türkiye’nin güney sınırında YPG önderliğinde bir Kürt oluşumunu engellemek için 2016’dan beri Suriye’nin kuzeyindeki çeşitli bölgeleri işgal etmiş durumda.

Türkiye’nin Irak istilası, Avrupa’nın Rusya’ya olan enerji bağımlılığını azaltmak için ABD’nin desteğiyle çok sayıda planın yapıldığı koşullarda gerçekleşiyor. Haberlere göre, İsrail’in de desteğiyle Irak Kürdistanı’ndaki doğalgazın Türkiye üzerinden Avrupa’ya satılması da bu planlar arasında yer alıyor.

Irak Kürdistanı Başbakanı Barzani, geçtiğimiz hafta Salı günü Londra’da Boris Johnson ile bir araya geldi. Johnson’ın başbakanlık ofisinden yapılan açıklamaya göre, “Başbakan Barzani, Avrupa’ya enerji ihraç etme arzusundan bahsetti ve Başbakan [Johnson], Barzani’nin Batı’nın Rus petrol ve doğalgazına bağımlılığını azaltmaya yardımcı olma çabalarını övdü.”

Şu anda Türkiye ile Irak arasında bir doğalgaz boru hattı bulunmuyor. Anadolu Ajansı’nın (AA) bir haberine göre, bir boru hattı inşası yönündeki çalışma, 2017’deki Kürdistan bağımsızlık referandumu krizinin ardından durdu. AA, Şubat ayındaki haberinde, bir Iraklı yetkilinin “KYB 2025’te Türkiye’ye doğalgaz satmaya başlayacak,” dediğini aktardı.

Bununla birlikte, Irak Federal Yüksek Mahkemesi, geçtiğimiz Şubat ayında, Erbil yönetiminin Bağdat’tan bağımsız petrol ve doğalgaz ihraç edemeyeceğine hükmetti. Bu, Bağdat’ın da planlara dahil edilmesi gerektiği anlamına geliyor.

Irak Kürdistanı’nda yayımlanan Rudaw’ın haberine göre, “Kürdistan Bölgesi Enerji Bakanlığı, doğalgaz boru hattı ağının Türkiye sınırına doğru genişletilmesi için Aralık 2021’de KAR Group ile mühendislik, satın alma ve inşaat sözleşmesi imzaladı.” Kürdistan doğalgaz boru hattı böylece Türkiye sınırının 35 kilometre yakınına kadar ulaşacak.

Ankara’nın Irak’taki PKK militanlarını çıkarmak istediği bölge, görünüşe göre, planlanan doğalgaz boru hattı açısından kritik önem taşıyor.

Bununla birlikte, NATO’nun, Ukrayna’da Rusya’ya karşı yürüttüğü vekil savaşını tırmandırırken aynı anda Rus ekonomisini felç etme hedefi, Avrupa’ya Rusya’dan petrol ve gaz ithalatını daha erken bitirmesi için baskı oluşturuyor. Bu, ABD Dışişleri Müsteşarı Victoria Nuland’ın Nisan ayı başında Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs’a yaptığı ziyaretlerde başlıca konulardan biriydi.

Nuland, ziyareti sırasında, Yunanistan, Kıbrıs ve İsrail arasında planlanan ve Türkiye’yi dışlayan EastMed boru hattı projesine Washington’ın verdiği desteği çektiğini yineledi. Yunan Kathimerinigazetesine konuşan Nuland, bu boru hattı “çok pahalı olacak ve inşa etmesi 10 yıl sürecek. Herkesin enerjiye, gaza, elektriğe şimdi ihtiyacı var. İşte bu yüzden artık odak noktamızı LNG’ye doğru değiştiriyoruz,” dedi ve şunları ekledi: “Dünyanın bu bölgesi, Kuzey Avrupa için bir enerji motoru olabilir.”

Nuland ayrıca Dedeağaç’ta yapılan Yüzer LNG Terminali’ne atıfla şunları söyledi: “Bu, Yunanistan’ın sadece kendi ihtiyaçları için değil, aynı zamanda kritik zamanda tüm Güneydoğu Avrupa için bir enerji merkezi olmasını sağlar.” Terminalin Yunan sahibi olan Gastrade şirketinin açıklamasına göre, terminal 2023 sonunda faaliyete geçecek.

Nuland, Türkiye’yi ziyareti sırasında, Washington ile Ankara arasındaki ikili ilişkileri geliştirmeyi ve sorunları çözmeyi amaçladığı söylenen “Stratejik Mekanizma”yı başlattığını ilan etti. Hürriyet Daily News’e konuşan Nuland, Türkiye-İsrail ilişkilerinin Doğu Akdeniz’den potansiyel enerji tedariki projeleri çerçevesinde devam eden normalleşmesine atıfta bulundu.

“Her şeyden önce, iyi ve güçlü ilişkilere, ticari ilişkilere, enerji ilişkilerine sahip olmanın güçlü bir şekilde bizim çıkarımıza, hem İsrail'in hem de Türkiye’nin çıkarına olduğuna inanıyoruz,” diyen Nuland şunları ekliyordu: “Bu savaşın gösterdiği şeylerden biri de, Rusya’dan halen yüksek miktarda petrol ve gaz ithalatı bulunan tüm ülkelerin hızla [tedarik kaynaklarını] çeşitlendirme yollarını bulma ihtiyacıdır.”

Mart ayı sonunda Erdoğan, Avrupa’ya gaz satışı için İsrail’den Türkiye’ye bir doğalgaz boru hattının gündemde olduğunu açıklamıştı. İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, Mart ayı başlarında Ankara’ya resmi bir ziyaret gerçekleştirdi. Bu, 2007’den beri ilk kez üst düzey bir İsrailli yetkilinin Türkiye ziyaretiydi. Erdoğan, olası Türk-İsrail doğalgaz işbirliğinin ikili ilişkiler açısından atılabilecek en önemli adımlardan biri olduğunu söyledi.

Reuters’ın haberine göre, Doğu Akdeniz’deki Leviathan sahası, “hâlihazırda İsrail, Ürdün ve Mısır’a tedarik sağlıyor. Sahanın sahipleri olan Chevron ve İsrailli firmalar NewMed Energy and Ratio Oil, üretimi yılda 12 milyar metreküpten 21 milyar metreküpe çıkarmayı planlıyor. Buna karşılık, Avrupa Birliği geçtiğimiz yıl tüketiminin yaklaşık yüzde 40’ını karşılayan 155 milyar metreküp Rus gazı ithal etti.”

Reuters, İsrailli yetkilileri kaynak göstererek, Türkiye ile İsrail arasındaki olası bir denizaltı boru hattının 500–550 kilometre uzunluğunda olacağını ve 1,5 milyar avroya mal olacağını yazdı (EastMed boru hattı 6 milyar avroya mal olacaktı). Ne var ki, böyle bir boru hattı, Kıbrıs ve Suriye’deki NATO önderliğindeki rejim değişikliği savaşı gibi uzun zamandır devam eden sorunları ve yeni potansiyel çatışmaları gündeme getirecek. Reuters’ın belirttiği gibi, çünkü boru hattının “Kıbrıs ya da Suriye sularını geçmesi gerekecek. Kıbrıs’ı tanımayan Ankara’nın Suriye ile hiçbir diplomatik ilişkisi bulunmuyor ve Şam’daki hükümete karşı savaşan isyancıları destekliyor.”

Loading