Suriye’ye harekât hazırlığının ortasında Kürt basınına ve siyasetçilere yönelik baskı artıyor

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hükümetinin basın özgürlüğüne yönelik artan saldırılarının bir parçası olarak, 8 Haziran’da Diyarbakır’da gözaltına alınan 20 Kürt gazeteciden 16’sı Perşembe günü tutuklanarak cezaevine gönderildi.

Dünya Sosyalist Web Sitesi, bu saldırıları kınamakta ve tüm gazetecilerin serbest bırakılmasını talep etmektedir. Durmadan artan enflasyon ve yoksullukla beraber işçi sınıfı içinde büyüyen bir muhalefet ve grev hareketiyle karşı karşıya bulunan Erdoğan hükümeti, sınıf mücadelesini bastırmak ve temel demokratik hakları hedef almak için militarizmi ve şovenizmi kullanmaya çalışıyor.

Kürt basınından tutuklanan gazeteciler. [Kaynak: Mezopotamya Ajansı]

Tutuklanan gazeteciler arasında Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eş Başkanı Serdar Altan, Xwebûn Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Mehmet Ali Ertaş, JinNews Müdürü Safiye Alagaş, JinNews Editörü Gülşen Koçuk, Mezopotamya Ajansı (MA) Editörü Aziz Oruç bulunuyor.

Gazeteciler, Kürdistan Topluluklar Birliği’ne (KCK) “üye olmak” suçlamasıyla tutuklandılar. Türkiye’de yasa dışı olan KCK; Kürdistan İşçi Partisi’ni (PKK), Suriye’deki Demokratik Birlik Partisi’ni (PYD), İran’daki Kürdistan Özgür Yaşam Partisi’ni (PJAK) ve Irak’taki Kürdistan Demokratik Çözüm Partisi’ni (PÇDK) içeren Kürt milliyetçisi bir şemsiye örgütüdür. “Üye olma” biçimindeki bu sözde suçlama, Türk devletinin onlarca yıldır tutuklamalar için kullandığı bir bahanedir.

Mezopotamya Ajansı’nın haberine göre, gizli ve açık tanıkların ifadelerine dayanarak oluşturulan soruşturmada, gazetecilerin KCK yöneticilerinin verdiği röportajları “talimat” olarak kabul edip buna göre program yaptıkları öne sürülüyor. Yurt dışındaki Kürt televizyon kanallarına program yapılması suçlamalar arasında yer alıyor.

Tutuklanan gazetecilerden Elif Üngür’e yöneltilen suçlamalardan biri, tutuklu Kürt sanatçı Nûdem Durak için başlatılan ve Roger Waters gibi sanatçıların da destek olduğu özgürlük kampanyası hakkında program yapması bulunuyor. Üngür ayrıca bir programda Suriye’nin kuzeydoğusunda YPG’nin kontrolünde bulunan Qamışlo’nun görüntülerini göstermekle suçlanıyor.

JinNews Editörü Gülşen Koçuk’a sorgusunda cezaevindeki hasta tutuklular için yapılan Adalet Nöbeti eylemini takip edip etmediği sorulurken, gazeteci Lezgin Akdeniz’e haber kaynaklarıyla yaptığı telefon görüşmeleri ve JİTEM’in 1990’lardaki cinayetleriyle ilgili yaptığı program soruldu. Resmi olarak ilan edilmeyen JİTEM’in, devletin 1990’larda PKK ile savaşı sırasında Kürt illerinde gerçekleşen çok sayıda faili meçhul cinayetten sorumlu olduğu iddia ediliyor.

Gazetecilerin tutuklanma gerekçesi olarak, haberlerinin “Türk Ordusunun hareket tarzından örgütü haberdar ettiği, örgütün cebir şiddet eylemelerini övdüğü, özendirdiği” iddia edildi. Gazetecilerin avukatlarından Resul Temur, BirGün gazetesine verdiği röportajda, bütün sürecin hukuksuzluk ve usulsüzlüklerle dolu olduğuna ifade etti.

Temur, gazetecilerin gözaltında kaldığı 8 gün boyunca kendilerine dosya hakkında bilgi verilmediğini, gözaltı ve gizlilik kararının dahi gösterilmediğini söyledi. Temur ayrıca şunları belirtiyordu: “Savcılık, ‘Kürt sorunundan bahsetmişsiniz, Kürtlerin ne tür sorunu var ki’ gibi bir beyan bile kullandı. Zapta geçirmedi. Soruşturma kapsamında 80 saatlik bir içerik vardı, bunu göremedik… Aslında gözaltına alınmalarını gerektirecek bir sebep olmadığını görmüş olduk.”

Gazetecilerin tutuklanması, Halkların Demokratik Partisi (HDP) ve onunla bağlantılı siyasi gruplara yönelik artan polis baskınlarının ardından geliyor. Bu ay başlarında Tekirdağ Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında HDP’nin de üyesi olduğu bir şemsiye örgütü olan Halkların Demokratik Kongresi’nin (HDK) 29 yöneticisi, “KCK üyesi olmak” ve “örgüt propagandası yapmak” suçlamalarıyla tutuklandı.

Perşembe günü polisin İstanbul’da yaptığı ev baskınlarında aralarında Demokratik Modernite dergisinden gazeteci Saliha Aras ile HDP il ve ilçe yöneticileri ile üyelerinin bulunduğu 12 kişi gözaltına alındı.

Geçtiğimiz hafta HDK ve çeşitli örgütler, 1999’dan beri hapiste olan PKK lideri Abdullah Öcalan’a uygulanan tecridi protesto etmek için ülkenin çeşitli yerlerinden Öcalan’ın İmralı Adası’nda tutulduğu Gemlik’e yürüyüş düzenlemeye çalışmıştı. Öcalan, avukatlarıyla görüşme hakkını en son Ağustos 2019’da, telefonla görüşme yapma hakkını ise Nisan 2020’de kullanabildi.

İstanbul, Diyarbakır ve Van gibi şehirlerden Gemlik’e yapılmak istenen yürüyüşlere izin verilmezken, polisin protesto eylemlerine saldırısında onlarca kişi gözaltına alındı. Kadıköy’de gözaltına alınanlardan ikisi tutuklandı.

Kürt gazetecilere yönelik toplu tutuklama ve Kürt siyasetçilere artan baskı, Erdoğan hükümetinin Irak’ta PKK güçlerine karşı operasyonunun devam ettiği, Suriye’deki ABD destekli Halk Savunma Birlikleri’ne (YPG) karşı da bir askeri harekâta hazırlandığı koşullarda geliyor.

Erdoğan, 23 Mayıs’ta şu sözlerle askeri harekâtın sinyalini vermişti: “Güney sınırlarımız boyunca 30 kilometre derinliğinde güvenli bölgeler oluşturmak için başlattığımız çalışmaların eksik kalan kısımlarıyla ilgili yeni adımları da yakında atmaya başlıyoruz.”

ABD başta olmak üzere NATO müttefiklerinin Suriye’de YPG’yi vekil güç olarak kullanmaya son vermelerini talep eden Ankara, güney sınırlarında bir Kürt devletinin ortaya çıkmasını engellemek için 2016’dan beri Suriye’ye çok sayıda operasyon düzenledi. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ve İslamcı vekillerinin, şu anda Suriye’nin yaklaşık yüzde 10’unu kontrol ettiği ve buralarda 4,4 milyon kişinin yaşadığı ifade ediliyor.

Son harekât ilanı, Erdoğan’ın İsveç ve Finlandiya’nın Rusya’ya karşı NATO’ya üye olma talebini bu ülkelerin PKK ve YPG’yi destekledikleri gerekçesiyle veto etmetehdidinde bulunmasının ardından geldi.

Haziran ayı başında ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken, hükümetinin Suriye’deki ana vekillerini hedef alan böyle bir harekâta karşı olduğunu açıkça ifade etti. Blinken, “Kuzey Suriye’de herhangi bir tırmanışa karşı çıkacağız ve mevcut ateşkes hatlarının korunmasını destekliyoruz,” dedi.

Rus hükümeti de Erdoğan’ın planlarına karşı olduğunu açıkladı. Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova, “Suriye Arap Cumhuriyeti’nin meşru hükümetinin onayı olmadan böyle bir hareket, Suriye'nin egemenliğinin ve toprak bütünlüğünün doğrudan ihlali anlamına gelecektir,” dedi ve ekledi: “Ankara’nın Suriye’de zaten zor olan durumun tehlikeli bir şekilde kötüleşmesine yol açabilecek eylemlerden kaçınacağını umuyoruz.”

Ayrıca, 9 Haziran’da RT'ye konuşan Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad şunları söylüyordu: “Eğer bir istila olursa, ilk aşamada halk direnişi olacaktır... Elbette, Suriye ordusunun konuşlandığı yerlerde (Suriye’nin tüm bölgelerine konuşlanmış değiliz), askeri koşullar çatışmaya izin verdiğinde bunu yapacağız.”

Omurgasını YPG’nin oluşturduğu ABD destekli Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ise Türkiye’nin olası askeri saldırısına Şam hükümetinden askeri destek isteyerek yanıt vereceğini açıkladı. Oysa ABD ve Türkiye, 2011 yılından beri Esad hükümetine karşı, yüz binlerce insanın ölümüne, milyonlarcasının da sığınmacı haline gelmesine yol açan bir rejim değişikliği savaşı veriyor.

SDG komutanı Mazlum Abdi, 5 Haziran’da yaptığı açıklamada, Suriye hükümetinin Türk uçaklarına karşı hava savunma sistemlerini kullanması gerektiğini ve SDG’nin Türk güçlerine karşı Suriye ordusuyla birlikte çalışmaya “açık” olduğunu söyledi.

Bu açıklama, NATO üyesi Türkiye ile Rusya destekli Suriye kuvvetlerinin bir kez dahakarşı karşıya gelebileceği tehlikeli bir tırmanma olasılığına işaret etmektedir. Ankara’nın Suriye’ye harekât hazırlığı ve Kürt milliyetçilerinin ABD vekili olarak oynadıkları rol, her ikisi de emperyalizmle anlaşma peşinde koşan Türk ve Kürt milliyetçiliğinin iflasını ve gerici karakterini gözler önüne sermektedir.

Gazetecilerin toplu olarak tutuklanması, savaşa karşı çıkmadan demokratik hakların savunulamayacağının bir kez daha altını çizmektedir. Bu, işçi sınıfı içinde büyüyen hareketin, tüm burjuva partilerinden bağımsız olarak, militarizme ve şovenizme karşı sosyalist ve enternasyonalist bir program temelinde birleştirilmesini ve harekete geçirilmesini gerektirmektedir.

Loading