Sri Lanka devlet başkanı vekili orduya “düzeni sağlama” talimatı verdi

Devlet Başkanı Gotabhaya Rajapakse, 13 Temmuz sabahının erken saatlerinde askeri bir uçakla ülkeden kaçarken, Sri Lanka halkına karşı siyasi bir komplo kurarak, Başbakan Ranil Wickremesinghe’yi resmen devlet başkanı vekili olarak atadı.

Wickremesinghe derhal ülkenin yürütme başkanlığının geniş yetkilerini kullanarak ada çapında olağanüstü hal ilan etti. Ayrıca Kolombo ve çevresindeki illerde 24 saatlik sokağa çıkma yasağı ilan etti ve bunu uygulamak üzere asker ve polisleri seferber etti. Daha sonrasında da sokağa çıkma yasağı ada çapında genişletildi.

Ne var ki, son üç ayda defalarca olduğu gibi, hükümet karşıtı protestocular yasağa meydan okuyarak sokaklara döküldü. Binlerce göstericinin başbakanlık ofisini ele geçirmesini engellemek için başarısız bir girişimde polis ve askerin göz yaşartıcı gaz ve tazyikli su kullanması üzerine şiddetli çatışmalar yaşandı. Çatışmalarda çok sayıda kişi yaralanırken en az 84 kişi hastaneye kaldırıldı.

Devlet Başkanlığı Sekreterliği önündeki kalabalıktan bir kesit, 13 Temmuz 2022 (WSWS Medya)

Wickremesinghe televizyonda yaptığı bir açıklamada, orduya ve polise “düzeni sağlamak için ne gerekiyorsa” yapmaları talimatını verdiğini duyurdu. Talimatlarını yerine getirmek üzere Genelkurmay Başkanı, Kara, Hava ve Deniz Kuvvetleri Komutanları ile Polis Genel Müfettişinden oluşan bir komite atadı.

Güvenlik güçlerinin protestocuları göz yaşartıcı gaz ve tazyikli suyla durdurmayı başaramadığı göz önüne alındığında, başkanlık kararnamesinin tek anlamı, polise ve orduya silahsız sivilleri vurma emri vermek olabilir.

Wickremesinghe “Anayasamızı yırtıp atamayız. Faşistlerin yönetimi ele geçirmesine izin veremeyiz. Demokrasiye yönelik bu faşist tehdide son vermeliyiz” dedi. Wickremesinghe, protestocular tarafından işgal edilen resmi binaların devlet kontrolüne geri verilmesi gerektiğini de sözlerine ekledi.

Ne iğrenç bir iftira! Daha birkaç gün önce, yüz binlerce kişinin katıldığı büyük bir hükümet karşıtı protestonun ardından Rajapakse Çarşamba günü istifa edeceğini açıklamıştı. Wickremesinghe de tüm partilerden oluşan geçici bir hükümet kurulur kurulmaz istifa edeceğini belirtmişti.

Ancak perde arkasında her iki adam da iktidarda kalmak için silahlı kuvvetlerle dolap çevirdi. Rajapakse, Kolombo Uluslararası Havaalanı’ndaki göçmenlik yetkililerinin ticari bir uçuşla ülkeyi terk etme girişimini engellemesinin ardından, ordunun yardımıyla bir suçlu gibi ülkeden kaçtı. Maldivler’de bulunan Rajapakse, Singapur’dan sığınma talebinde bulundu ve henüz istifasını sunmadı.

Rajapakse’nin suç ortağı Wickremesinghe’nin ne başbakanı ne de kabinesi var. Kendisine bağlı Birleşik Ulusal Parti’nin tek seçilmiş milletvekili olan Wickremesinghe’nin devlet başkanlığına geçme teklifi Pazar günü yapılan tüm partiler toplantısında parlamentodaki partilerin ezici çoğunluğu tarafından reddedilmişti.

Ranil Wickremesinghe [Kaynak: Birleşik Ulusal Parti Facebook] [Photo: United National Party Facebook]

Wickremesinghe’nin hararetle savunduğu anayasa, bir otokratın yetkilerine sahip bir devlet başkanlığını kutsayan tamamen anti-demokratik bir belgedir. Bakanları ve hükümetleri atamak ve görevden almak, bakanlık görevlerini üstlenmek, olağanüstü hal uygulamak ve orduyu göreve çağırmak bu yetkiler arasındadır.

Hor görülen Rajapakse-Wickremesinghe ikilisi askeri diktatörlüğe doğru büyük bir adım atarken, devlet başkanı vekili Nazilerin öncülüğünü yaptığı “Büyük Yalan” tekniğini kullanarak, “demokrasiyi” “faşistlere” karşı savunduğunu ilan ediyor. Gerçekte ise son üç aydır Rajapakse’nin istifasını ve karşı karşıya oldukları sosyal felakete son verilmesini talep ederek sokaklara dökülen milyonlarca işçi, kır emekçisi, genç ve meslek sahiplerine karşı mücadele ediyor.

Emekçi kitleler, yükselen enflasyon, gıda, yakıt ve ilaç gibi temel ihtiyaç maddelerinde yaşanan kıtlık ve her gün yaşanan uzun elektrik kesintileri gibi tahammül edilemez koşullarla baş etmek zorunda kalıyor. Açlık oldukça yaygın ve birçok insanı daha açlık tehlikesi bekliyor. Kamu sağlık sistemi de çökmüş durumda.

Dahası Wickremesinghe, acil durum finansmanı karşılığında Uluslararası Para Fonu (IMF) tarafından talep edilen sert kemer sıkma önlemlerini uygulamaya kararlı. Daha fazla özelleştirme ve kamu harcamalarında sert kesintiler içeren bu politikalar, nüfusun büyük çoğunluğunun karşı karşıya olduğu toplumsal krizi keskin şekilde kötüleştirecektir.

Samagi Jana Balawegaya (SJB), Janatha Vimukthi Peramuna (JVP) ve Tamil Ulusal İttifakı (TNA) dahil olmak üzere tüm muhalefet partileri, ülkenin derin ekonomik krizinin yükünü emekçi halkın sırtına yıkmak için IMF’nin kemer sıkma gündemini destekliyor. Kitlesel ayaklanmayı engelleme ve onu tüm partilerden oluşan geçici bir hükümetin siyasi maskaralığının arkasına yönlendirme çabaları Rajapakse-Wickremesinghe komplosuna kapı açtı.

Wickremesinghe devlet başkanlığı koltuğunda otururken, geçici hükümetin şeklini ve politikalarını da belirleyecek. Rajapakse’nin istifasını sunmaması nedeniyle, bu hafta başında meclis başkanı tarafından önümüzdeki Çarşamba günü yeni bir devlet başkanı seçmek için ilan edilen gündem şu anda tartışmalı duruma geldi. Wickremesinghe parlamentoyu tüm partilerin kabul edebileceği bir başbakan atamaya çağırdı.

Muhalefet liderleri, yeni bir kitlesel protesto ve grev dalgası başlatmaktan en az onun kadar korktukları için Wickremesinghe’nin devlet başkanı vekili olarak atanmasına karşı cılız protestolarda bulundular. Sağcı SJB lideri Sajith Premadasa attığı bir tweette şöyle yazdı: “Tek sandalyeli bir milletvekili başbakan olarak atanmıştı. Şimdi aynı kişi devlet başkanı vekili olarak atandı... Ne saçmalık. Ne büyük bir trajedi.”

JVP lideri Anura Kumara Dissanayake ise, Wickremesinghe’yi eylemlerinin “benzeri görülmemiş bir krizi” tetikleme tehdidi taşıdığı konusunda uyardı. Dissanayake, emekçilere herhangi bir eylem çağrısında bulunmak bir yana, Rajapakse-Wickremesinghe komplosunu kolaylaştıran kuruma, yani orduya çağrıda bulundu.

Dissanayake, “Üç askeri kuvvete ve polise insanları dinlemeleri çağrısında bulunuyoruz” dedi ve ekledi: “Güvenlik güçlerinin, iktidara tutunmaya kararlı bir kliği korumak için silahlarını kullanmak yerine halkın yanında yer alacağını umuyoruz.”

Sinhala topluluk siyasetine saplanmış bir parti olan ve geçmişte doğru olmayan bir şekilde devrimci ve Marksist olduğunu iddia eden JVP, şimdi var gücüyle burjuva egemenliğini desteklemeye çalışıyor. Dissanayake, büyük şirketlerin ve ülkenin uluslararası kreditörlerinin çıkarlarını savunmak için kendini geçici bir hükümetin lideri olarak öne çıkarıyor.

Sri Lanka’daki Sosyalist Eşitlik Partisi (SEP) sürekli olarak işçi sınıfını ipleri kendi ellerine almaya ve mücadelelerini engelleyen ve onlara ihanet eden tüm kapitalist partilerden ve sendikalardan bağımsız olarak fabrikalarda, banliyölerde ve plantasyonlarda demokratik olarak seçilmiş eylem komiteleri kurmaya çağırmıştır.

SEP, kapitalist bir geçici hükümete verilecek her türlü desteği kesin bir dille reddetmiştir. Böyle bir hükümet emekçilerin karşı karşıya olduğu acil sorunların hiçbirini çözemez ve diktatörce yönetim biçimlerinin önünü açacaktır. Çözüm; işçi sınıfının kendi sınıf çıkarları doğrultusunda sosyalist bir perspektif temelinde mücadele etmek üzere müdahale etmesinden geçmektedir. Parti, böyle bir siyasi mücadelenin temeli olarak, tüm dış borçların reddedilmesi, bankaların ve büyük şirketlerin kamulaştırılması ve milyarderlerin servetlerine el konulması da dahil olmak üzere bir dizi politika öne sürmektedir.

Mevcut dayanılmaz krize kapitalizm ve ulus devlet çerçevesinde ilerici bir çözüm bulunmadığı konusunda ısrar eden SEP, kendisini uluslararası sosyalizm mücadelesinin bir parçası olarak sosyalist bir programı uygulayacak bir işçi-köylü hükümeti için mücadeleye dayandırmaktadır.

Loading