Duisburg’daki Thyssenkrupp çelik fabrikasında genç bir geçici işçi öldü: Protestocular olayın aydınlatılmasını talep ediyor

23 Ekim Pazar günü Duisburg’un kuzeyindeki Thyssenkrupp fabrikası önünde düzenlenen protesto gösterisinde binden fazla kişi 26 yaşındaki Refat Süleyman’ın ölümünün soruşturulması ve “adalet” sağlanması talebiyle yürüyüş yaptı. Bulgar işçi önceki hafta Pazartesi günü Almanya’nın en büyük çelik şirketinin cüruf havuzunda ölü bulunmuştu.

Refat, 14 Ekim Cuma sabahı molaya gönderildiğinde şantiye temizlikçisi olarak geçici işinin ilk günlerindeydi ve molasını şirket araçlarının birinde geçirdi. Bu onun canlı olarak görüldüğü son andı. Thyssenkrupp ve polisin iddialarına göre, Refat’ı arama çalışmaları o sabah fabrika itfaiyesinin termal görüntüleme kameralarını kullanmasıyla başladı. Buna ek olarak, birkaç saat sonra polis, arama köpekleri, bir helikopter ve insansız hava araçlarıyla devasa bir büyüklüğe sahip çelik fabrikası sahasını aramaya başladı. Refat hâlâ kayıptı.

Dört gün sonra, ertesi Pazartesi günü tesadüfen bulundu. Cansız bedeni cüruf havuzunun doldurulması sırasında kıyıya vurmuştu. Otopsi sonucuna göre, 26 yaşındaki gencin kaybolduğu gün birkaç metre derinliğindeki cüruf havuzunda boğulduğu saptandı.

Havuz, yüksek fırınlardan yaklaşık 100 metre uzaklıkta, birkaç çitle korunan kapalı bir güvenlik alanında yer alıyor. Duisburg kriminal polisine göre Refat o gün havuzun hemen yanında temizlik işi yapıyordu, dolayısıyla genç işçinin havuza girme yetkisi vardı.

Refat’ın cüruf, çamur ve atık suyla dolu derin bir havuza neden ve nasıl düştüğü hâlâ belirsizliğini koruyor. Refat’ın bir iş arkadaşı Dünya Sosyalist Web Sitesi’ne, geçici işçiler olarak fabrika sahasında her zaman çiftler halinde dolaşmaları gerektiğini ifade etti. Refat’ın cüruf havuzunda tek başına çalışıp çalışmadığı ve eğer öyleyse bunun nedeni de belirsizliğini koruyor.

Polis tüm ipuçlarını her yönden araştırdıklarını ancak herhangi bir cinayet bulgusuna rastlamadıklarının teminatını vererek ortamı sakinleştirmeye çalıştı.

Refat’ın dostları ve akrabaları olayın peşini bırakmayı reddediyor ve ölüm nedeninin derhal soruşturulmasını talep ediyorlar. Sosyal medyada acil olarak cevaplanması istenen sorular hızla yayılıyor, “cinayet” ve olası bir “örtbas” tahminlerinden söz ediliyor.

Bulgar haber portalı Filibeliler bu sorulardan bazılarını derledi:

  • Refat sözleşmesinin daha ikinci gününde neden son derece tehlikeli bir faaliyet olan endüstriyel cüruf havuzunu temizlemekle görevlendirilmiştir?
  • Refat bu görevi neden tek başına ve amirinin gözetimi olmaksızın yerine getirmiştir?
  • Refat kendisine temizlik görevi verilmeden önce tehlikeli bir ortamda çalışma konusunda gerekli eğitimi almış mıdır?
  • Yerel makamlar ve işveren neden başlangıçta Refat’ın fabrika sahasında trafik işaretlerini temizlemek ve yerleştirmek üzere işe alındığını iddia etmiştir?
  • Sözleşmede tanımlanan görevler ile Refat’ın yaptığı asıl iş arasında bir tutarsızlık var mıdır?

Bu tutarsızlıklar nedeniyle, Süleyman’ın cesedinin Pazartesi günü bulunmasının hemen ardından, arkadaşları ve ailesinin daha fazla bilgi talep etmek üzere Thyssenkrupp fabrikasının önünde toplanmasıyla ilk kendiliğinde protestolar meydana geldi. Türkçe konuşan polis memurları tarafından kalabalığa sakin olmaları ve polis soruşturmasını beklemeleri söylendi.

Ancak Bulgar işçinin ailesinin yerel alanda görevli olan memurlar ve yetkililerle yaşadıkları deneyimler, polisin genç Refat’ın ölümünü çözmekle ilgilendiğinden şüphe duymalarına neden oluyor.

Refat’ın yakınları ve arkadaşları bu nedenle bir sonraki Pazar günü bir gösteri düzenledi. Duisburg ve çevresinden 1.000’den fazla kişi, Refat’ın ailesine acılarında destek olmak ve aynı zamanda olayın aydınlatılmasını talep etmek için gösteriye katıldı. Yüzlerce kişi de merhumu anmak için Bulgaristan’daki memleketi Filibe’de toplandı.

Duisburg’da pankartlar ve sloganlarla Refat’ın ölüm nedeninin açıklığa kavuşturulması talep edildi. Bir pankartta “Gerçeğin ortaya çıkarılmasını istiyoruz”, bir diğerinde ise “Gizlenmesin, örtbas edilmesin” yazıyordu.

Göstericiler aynı zamanda yüksek sesle Filibe sakinlerinin akıcı bir şekilde konuştuğu Türkçedeki adıyla “Adalet” talep ettiler. Göstericiler, mağduru oldukları ve belki de Refat’ın ölümüne neden olan eşitsiz muamele ile feci yaşam ve çalışma koşullarından dolayı öfkeliydiler.

Bu nedenle Pazar günkü gösterinin talepleri, arkadaşlarının ve akrabalarının ölümüne ilişkin ayrıntıların acil bir şekilde aydınlatılmasının çok ötesine geçmektedir. Bu talepler daha geniş bir toplumsal arka plana dikkat çekiyor. Onlar, sadece “Thyssenkrupp işçileri için güvenlik ve ölen Bulgar genç için adalet” talep etmiyorlar. Tüm geçici istihdam sisteminin kaldırılması gerektiğini söylüyorlar. Tüm geçici işçiler ve taşeronlar tarafından istihdam edilen meslektaşları Thyssenkrupp tarafından işe alınmalı ya da transfer edilmelidir. Bu şekilde, fabrikadaki kadrolu ve taşeron işçiler arasındaki iki sınıflı toplum ortadan kaldırılacaktır.

İnsanlar merhum Refat’ın Bruckhausen semtindeki evinden yakındaki Thyssenkrupp fabrikasının kapısına kadar yürüdü. Burada özellikle güçlü bir şekilde “Adalet” çağrısı yapıldı. Bulgar toplumundan ve Refat’ın akrabalarından konuşmacılar fabrika kapısının önünde açıklamalar yaptılar ve bunun son protesto olmayacağını duyurdular.

Ölümün kesin nedenleri henüz açıklığa kavuşturulmamış olsa bile, kesin olan bir şey var: Almanya’daki geçici çalışma sistemi pek çok işçi için ölümcüldür. Geçici çalışmanın modern bir köle işçi sistemine dönüşmesi, 2003 yılında Sosyal Demokratlar (SPD) ve Yeşiller Partisi koalisyon hükümetinin Federal Ekonomi ve Çalışma Bakanı Wolfgang Clement (SPD) tarafından başlatıldı. “Gündem 2010” ekonomik planının bir parçası olarak, alternatif bir mevzuat sunmaksızın geçici çalışma için çeşitli yasal çerçeve koşulları oluşturuldu. Clement daha sonra doğrudan büyük geçici istihdam bürolarına hizmet etmeye başladı ve bunun için aldığı maaşını cebine indirdi.

O zamandan bu yana şirketler, önceki kuşakların mücadeleleriyle kazanılmış olan ücretler ile işçi sağlığı ve iş güvenliği alanındaki iyileştirmeleri baltalamak için taşeronları ve alt taşeronları kullandılar. Bu süreçte büyük şirketlerdeki sendikalar ve onların işyeri konseyleri ikiyüzlü bir rol oynuyorlar. Onlar, kamuoyu önünde bu acımasız sömürü sistemini kınıyorlar. Ancak gerçekte, örneğin geçici işlere ilişkin toplu sözleşmeler yoluyla, sefalet ücretlerini ve çalışma koşullarını düzenliyorlar.

Örneğin Refat, geçici istihdam bürosu Eleman tarafından geçici istihdam bürosu Buchen Umweltservice'e kiralanmış. Bu şirket Duisburg'daki Thyssenkrupp çelik fabrikasında bir iş sözleşmesi kapsamında temizlik işleri yapıyor.

Refat, Duisburg’daki yaklaşık 12.000 Bulgar göçmenden biriydi. Bu işçilerin çoğu Türkçe konuşulan bir-iki bölgeden geliyor. Duisburg’un kuzeyinde Almanca bilmeden de yaşayabiliyorlar. Ancak aynı zamanda onlar için evlerden işlere ve sosyal yardımlara kadar her şeyi kontrol eden ve buna göre pay alan vicdansız vurguncuların insafına kalmış durumdalar. Bulgar işçilerin zaten düşük olan ücretleri büyük ölçüde bu vurguncuların cebine giriyor.

İşgücü piyasasında, büyük sanayi şirketlerine geçici istihdam sağlayan firmalar, özellikle Bulgar işçileri en tehlikeli ve fiziksel olarak en zor işlere gönderiyorlar. Onlar, şirketlere modern köleler gibi satılıyorlar. İşçilere genellikle –en iyi ihtimalle– asgari ücret ödeniyor. Çoğu zaman işçiler dil ve iş kanunlarını bilmedikleri için ücretlerinden mahrum bırakılıyorlar. Geçici istihdam büroları ise işçiye ödenen ücretin kat kat fazlasını tahsil ediyor. Böylece şirketler ve kurumlar geçici işçilerin sırtından kâr ediyor. Ciddi yaralanmaların ve ölümlerin ise bir önemi yok.

Her yıl 400 ila 500 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybediyor. Geçtiğimiz yıl bu sayı 510’du ve en çok ölüm yüzer kişiyle Kuzey Ren-Vestfalya ve Bavyera’da meydana geldi. Emek cephesindeki bu ölümler, şirket hissedarlarının ve geçici iş sektöründeki ortaklarının zenginleşmesinin kurbanlarıdır.

Dolayısıyla bu ölümlerin aydınlatılması ne şirketin kendisinden ne geçici istihdam bürolarından ne de sendikalardan beklenemez. Meslektaşları ve arkadaşlarından oluşan bağımsız bir taban komitesi Refat’ın ölümünü çevreleyen olayları yeniden soruşturmalı ve şirketler arasındaki yasal ve sözleşmeye dayalı anlaşmaları açıklığa kavuşturmalıdır. Refat Süleyman’ın tüm iş sözleşmelerinin açıklanması talebi, ölümünden sorumlu olanların tespit edilmesi ve “işçi kiralama” olarak adlandırılan modern köleliğin sonunu getirme mücadelesindeki temel taleplerden biridir.

25 Ekim 2022

Loading