IYSSE’nin 10 Aralık savaş karşıtı toplantısının konuşmaları

Otuz yıllık emperyalist savaşın Ortadoğu ve Orta Asya üzerindeki etkisi

Aşağıda, 10 Aralık’ta düzenlenen “Ukrayna Savaşını Durdurmak İçin Kitlesel Bir Öğrenci ve Gençlik Hareketi İnşa Edelim!” başlıklı toplantıda Harun Akın’ın yaptığı konuşma yer almaktadır.

Akın, Türkiye’deki IYSSE’nin üyesidir. IYSSE’ye katılım hakkında daha fazla bilgi için iysse.com adresini ziyaret edebilirsiniz.

Bugün sizlere Ukrayna’nın sadece birkaç yüz kilometre güneybatısındaki İstanbul’dan sesleniyorum.

Türkiye’de nüfusun çoğunluğu Ukrayna’daki savaşa karşı. Balkanlar’dan Ortadoğu’ya ve Kafkasya’ya kadar uzanan bölgede onlarca yıldır kesintisiz süren savaş ve katliamlara tanıklık eden işçiler, daha fazla gereksiz acı ve ölüme karşı çıkıyor.

NATO üyesi diğer ülkelerde olduğu gibi Türkiye’deki işçi ve gençlik kitleleri de hayat pahalılığı, artan sömürü ve yoksulluk ile geleceksizlik sorunlarıyla karşı karşıya bulunuyor.

15-24 yaş arası her üç gençten biri işsiz. Bir araştırmaya göre aynı yaş grubundaki gençlerin üçte ikisi ülkenin geleceğini “iyi görmüyor.” Gençler savaş değil, düzgün bir iş ile güvenli ve umutlu bir gelecek istiyor. Ancak bunun için savaşa ve onun kaynağı olan kapitalist sisteme karşı bilinçli bir mücadele gerekiyor.

Rusya ve Çin toprakları başta olmak üzere Avrasya’daki emperyalist çıkarlarını ilerletmek için Ukrayna halkını bir top yemi olarak kullanan NATO güçleri, bu savaşın “Ukrayna halkının kendi kaderini tayin hakkı” ile ilgili olduğunu öne sürüyor.

Gerçekte ise Rus işçi sınıfı ile köklü kardeşlik bağları bulunan Ukraynalı emekçi kitleler, NATO’ya katılma ve ABD’ye tabi bir devlet olma uğruna böyle bir felaketle karşılaşmayı istemediler. Bunu isteyen, ABD önderliğindeki emperyalist güçler ve Ukrayna oligarşisiydi.

Dahası, bizzat Ukrayna ve eklemek gerekir ki Türkiye de dahil olmak üzere, bölgede kendi ulusal azınlıklarına baskı uygulamayan ve temel demokratik hakları hiçe saymayan tek bir ülke yoktur.

Emperyalist ve kapitalist güçlerin ulusal azınlıkların demokratik hakları konusundaki ikiyüzlülüğünün ve sahtekârlığının en açık örneklerinden biri, on yıllardır Siyonist İsrail rejiminin aralıksız baskısına maruz kalan Filistin halkının içinde bulunduğu durumdur.

Bizler, kendi hükümetlerinin suçlarından sorumlu olmayan Ukraynalı kitlelerle dayanışma içindeyiz. Ancak Filistinlilerin ya da diğer ezilen halkların durumuna gözlerimizi kapatmıyoruz.

Balkanlar’dan Karadeniz’e Kafkasya’ya ve Akdeniz’e kadar milyonlarca işçi ve gencin müttefikleri ve dostları kim? Jeopolitik hedefleri uğruna peşinde 100 yılı aşkın bir süredir bütün bu bölgeyi yakıp yıkan, bugün tüm dünyayı bir nükleer çatışmayla tehdit eden ABD ve Avrupa emperyalizmi mi?

Yoksa bu emperyalist sisteme tabi olan ve kendi egemen sınıflarının çıkarlarını gözeten Türkiye, Rusya, Mısır ya da Suudi Arabistan’daki gerici kapitalist rejimler mi?

Elbette hayır! Tüm bu rejimler, işçi sınıfının ve gençliğin amansız düşmanlarıdır.

Rusya dışındaki güçler, ABD emperyalizminin birinci Körfez Savaşı’ndan beri bölgeyi mahvetmesinin suç ortaklığını yapmıştır. Yugoslavya’dan Irak’a, Suriye’ye, Libya’ya ve Yemen’e kadar otuz yıldır devam eden emperyalist müdahaleler ve rejim değişikliği savaşları, milyonlarca insanın ölümüne, on milyonlarca insanın da yerinden yurdundan edilmesine neden olmuştur.

II. Dünya Savaşı’ndan bu yana en büyük sığınmacı krizinin kurbanı olan emekçiler ve gençler, kendilerini felakete sürükleyen aynı egemen seçkinler tarafından günah keçisi ilan ediliyorlar. Daha iyi bir gelecek umuduyla Avrupa’ya doğru yola koyulduklarında ise ya Akdeniz’de ve Ege’de ölüme gönderiliyor ya da Kuzey Afrika’da ve Yunanistan’da toplama kamplarına kapatılıyorlar.

Toplumsal Eşitlik İçin Uluslararası Gençlik ve Öğrenciler, göçmenler de dahil olmak üzere tüm işçileri ortak bir devrimci mücadelede birleştirmeye çalışıyor. Bu mücadelede, herkes için yurttaşlık hakkı da dahil eşit hakları savunuyoruz.

Ukrayna’daki savaş daha önce eşi görülmemiş bir kriz yaratarak pek çok ülkeyi çatışma girdabının içine çekiyor. Karadeniz, Akdeniz ve Kafkasya’da çeşitli devletler arasındaki rekabet ve sınır anlaşmazlıkları küresel bir boyut kazanma tehdidi içeren bölgesel savaş riskleri yaratıyor.

Kafkasya’da, SSCB’nin dağıtılmasının acı sonuçlarından biri olan Ermenistan-Azerbaycan çatışması tekrar tekrar alevleniyor.

Doğu Akdeniz’de ise Ukrayna’daki savaş ve bölgedeki hidrokarbon kaynaklarını kontrol etme mücadelesi eliyle şiddetlenen köklü tarihsel çatışmalar, NATO müttefikleri Türkiye ile Yunanistan’ı doğrudan silahlı bir çatışmaya doğru sürüklüyor.

NATO’nun Rusya ile vekil savaşında önemli bir ikmal üssü haline gelen Yunanistan, askeri olarak güçlendiriliyor. Hem Rusya hem de Ukrayna ile olan güçlü ekonomik ve siyasi bağlarından dolayı savaşta arabuluculuk rolü oynayan Türkiye ise, Atina’nın güçlendirilmesini kendisine yönelik bir tehdit olarak görüyor.

Her ikisi de derinleşen bir ekonomik, toplumsal ve siyasi krizle karşı karşıya bulunan Türk ve Yunan hükümetleri, kendi egemen sınıflarının gerici jeopolitik çıkarlarını savunmak ve içeride işçi sınıfını bastırmak için savaşa başvurabilir. Bu ciddi tehlike ancak Türkiye ve Yunanistan’daki işçilerin birleşik devrimci müdahalesiyle durdurulabilir.

Vurgulamak gerekir ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan hükümetinin Ukrayna’da arabuluculuk girişiminin “barışseverlik” ile ya da NATO’ya ve savaşa gerçek bir muhalefetle hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. Bu tavrın arkasında, esas olarak, NATO’nun Rusya’ya karşı savaşının feci sonuçlarının Türk burjuvazisine yarardan çok zarar getireceği düşüncesi yatmaktadır.

Buna karşılık, hem Erdoğan hükümeti hem de çeşitli sahte sol güçler tarafından desteklenen burjuva muhalefet, sadece Ege Denizi’nde Yunan adalarını işgal ederek savaş çıkarma tehdidinde bulunmakla kalmıyor. Aynı zamanda Suriye ve Irak’ta başta Kürtler olmak üzere geniş kitleler için feci sonuçları olacak yeni bir kara harekâtına hazırlanıyorlar.

Suriye’de Kürt milliyetçisi güçlerin, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, Suriye ordusunun yanı sıra ABD, Rusya ve İran birliklerinin bulunması, bölgesel bir çatışmanın hızla küresel bir yangını ateşleyebileceği tehlikesine işaret etmektedir.

Türk burjuvazinin yüzyıldır çözmekten aciz olduğunu kanıtladığı temel bir demokratik sorun olan Kürt sorunu, Ortadoğu’daki otuz yıllık emperyalist savaşla birlikte hiç olmadığı kadar uluslararası ve patlayıcı bir karakter edinmiş durumda.

Bizler, Türk egemen seçkinlerinin gerici savaş politikalarına ve her türlü ulusal baskıya ilkesel olarak karşı çıkarken, emperyalizmin vekil gücü haline gelen Kürt milliyetçisi hareketlere hiçbir siyasi destek verilemeyeceğini altını çiziyoruz. Hem Türk hem de Kürt burjuvazisi, emperyalist güçlerin suç ortağıdır ve kitlelerin demokratik özlemlerine düşmandır.

Tüm bölge halklarının özlemi olan toplumsal eşitliğe dayalı barışçıl ve demokratik bir toplum, işçilerin, gençlerin ve ezilen kitlelerin emperyalist savaşa ve bütün kapitalist güçlere karşı uluslararası devrimci birliğini gerektirmektedir.

Balkanlar, Ortadoğu ve eski Sovyet cumhuriyetlerindeki çatışmaların tek ilerici çözümü, işçi sınıfının bütün sınırları kaldıracak sosyalist bir federasyon hedefiyle kitlesel seferberliğinden geçmektedir.

Toplumsal Eşitlik İçin Uluslararası Gençlik ve Öğrenciler, bu perspektifle aynı fikirde olan bu bölgedeki tüm gençleri ve işçileri, savaşa karşı ve sosyalist bir gelecek uğruna mücadelede bize katılmaya çağırmaktadır.

Loading