Washington rejim değişikliği hedefini sürdürürken depremle sarsılan Suriye kaderine terk edildi

6 Şubat'ta meydana gelen yıkıcı depremler sonucu Suriye'de ölenlerin sayısı resmi olarak yaklaşık 6 bine yükselirken, enkaz altında kalan daha pek çok cansız beden sayılmayı bekliyor. Birleşmiş Milletler, deprem nedeniyle 5,3 milyon kadar Suriyelinin evsiz kaldığını tahmin ediyor. Onların birçoğu, ABD'nin organize ettiği, ülkeyi harap eden ve 300.000'den fazla sivilin hayatına mal olan 11 yıllık rejim değişikliği savaşı nedeniyle ülke içinde yerinden edilmiş durumdaydı.

BM yetkilileri, uluslararası yardımın aslan payının Türkiye'ye gittiğini, Suriye'nin ise yardıma muhtaç olduğunu kabul etti. Birleşmiş Milletler'in insani işlerden sorumlu genel sekreter yardımcısı ve acil yardım koordinatörü Martin Griffiths, kısa bir süre önce yaptığı açıklamada, 'Suriye halkı haklı olarak terk edilmiş hissediyor ve gelmeyen uluslararası yardımı bekliyor,' dedi.

Depremden önce bile nüfusun yaklaşık yüzde 90'ı yoksulluk sınırının altında yaşıyordu. Yaklaşık 14,6 milyon kişi -nüfusun yaklaşık yüzde 70'i- insani yardıma muhtaç durumdaydı ve aşağı yukarı 12 milyon kişi fiyatların yükselmesi ve tedarikin azalması nedeniyle gıda güvensizliği ile karşı karşıyaydı.

Halk ayrıca elektriğe günde en fazla iki saat erişebilirken, evlerin büyük çoğunluğu ısıtılmadan kaldı.

Bu koşullar, büyük ölçüde, Cesar Yasası olarak adlandırılan ve Suriye ile ilişki kurmaya cüret eden herhangi bir ülkeye veya denizaşırı finans kuruluşuna ya da başka bir kuruma ağır cezalar getiren felç edici tek taraflı ABD yaptırım rejiminden kaynaklanmaktadır.

Suriye halkının kasıtlı olarak aç bırakılması, ABD'nin ülkenin kuzeydoğusundaki petrol ve gaz sahalarını işgal ederek ülkenin yeniden yapılanma için ihtiyaç duyduğu temel enerji kaynaklarına erişimini engellemesiyle tamamlandı.

Bu politikaların ardında, Devlet Başkanı Beşar Esad hükümetinin çöküşünü hızlandırmak gibi ilan edilmemiş ve şimdiye kadar başarısızlıkla sonuçlanmış olan bir amaç yatmaktadır. Washington, El Kaide bağlantılı milisleri silahlandırıp finanse ederek başaramadığını, şimdi Suriye halkına kasıtlı olarak kitlesel sefalet yaşatarak, onları hükümete karşı ayaklanmaya zorlama umuduyla başarmaya çalışıyor.

Aynı şekilde İran, Küba ve Venezuela'ya karşı da uygulanan bu taktik şimdiye kadar başarısız olmuş ve büyük acılara yol açmıştır.

Geçtiğimiz Cuma günü, artan uluslararası öfke ve baskı karşısında Washington, deprem yardımlarının Suriye'ye girişine izin vermek üzere ABD yaptırımlarının geçici ve kısmi olarak askıya alındığını açıklamak zorunda kaldı. Askıya alma işleminin 180 gün sürmesi ve ardından tam yaptırım rejiminin tekrar yürürlüğe girmesi bekleniyor.

Resmi olarak Suriye Genel Lisansı 23 olarak bilinen askıya alma kararını açıklayan ABD Hazine Bakanlığı, bu kararın 'Suriye Yaptırımlar Yönetmeliği tarafından yasaklı olan deprem yardımı ile ilgili tüm işlemlere' izin verdiğini belirtti.

Bu duyuru, uzun süredir acımasız ve ölümcül yaptırım düzenlemelerinin insani yardıma engel teşkil etmediğini iddia eden ABD hükümetinin sınırsız ikiyüzlülüğünü gözler önüne sermektedir. Bu sadece Suriye'deki herkesin zaten bildiği bir şeyi, bunun apaçık bir yalan olduğunu teyit etmektedir.

Depremden sadece dört gün sonra yaptırımların sözümona kısmen askıya alınması, enkaz altından çıkarmak için yeterli iş makinesi ve diğer yardımlar olmadığı için ölen binlerce kişi için veya depremin hemen ardından tıbbi bakıma erişemeyen ya da güvenli bir barınak bulamayan binlerce kişi için çok geçti.

Şu anda bile, Western Union, Ria ve MoneyGram gibi şirketler ABD'den Suriye'ye transferlere hâlâ izin vermediğinden, ABD'deki Suriyeli göçmenler deprem bölgesindeki ailelerine havale gönderemiyorlar. PayPal, GoFundMe ve Patreon gibi platformlar, Suriye için yardım isteyen sayfaları kaldırdı ve harap olmuş ülkeye yardım yönlendirme girişimlerini engelledi.

Suriye'nin Halep iline bağlı Cinderis kasabasında meydana gelen yıkıcı depremin ardından çöken bir binadan eşyalarını ve ev aletlerini çıkaran insanlar, 14 Şubat 2023, Salı. [AP Photo/Ghaith Alsayed]

Yaptırım rejimi, ağır ekipman ve yakıt ithalatını engellemeye, hava trafiğini felce uğratmaya ve Suriye limanlarının kullanımını yasaklamaya hizmet ederek Suriye hükümeti üzerinden giden her türlü yardımı engellemeye devam ediyor.

Bu arada, ABD'nin misillemesinden korktukları için geçmişte ABD yaptırımlarına aşırı riayet eden şirketler ve hatta yardım kuruluşları, Suriye ile herhangi bir anlaşma yapmaktan çekinmeyi sürdürüyor.

Biden yönetimi ise hem Türkiye'ye hem de Suriye'ye 85 milyon dolarlık cüzi bir yardım teklif etti ki bu rakam Washington'un rejim değişikliği savaşında Suriye'yi kasıp kavuran vekil cihatçı güçlere akıttığı milyarlarca dolarlık silah ve yardımın yanında bir hiçtir.

ABD ve Britanya tarafından sağlanan az miktardaki yardım ise siyasi olarak Suriye hükümetinin altını oymaya yöneliktir. Bu yardımlar özellikle Suriye'nin kuzeybatısında, daha önce Esad'ı devirmek için rejim değişikliği savaşında CIA tarafından silahlandırılan ve finanse edilen El Kaide ve IŞİD bağlantılı cihatçı milislerin kalıntıları tarafından kontrol edilen İdlib bölgesine aktarılıyor.

Bu, Britanya istihbaratı tarafından organize edilen sözde bir kurtarma örgütü olan Beyaz Miğferler'i desteklemek için gösterilen yoğun bir çabayla birleştirildi. Bu örgüt, 2018'de Duma'da olduğu gibi, rejim değişikliği savaşına doğrudan ABD-NATO müdahalesi için bir bahane olarak kullanılmak üzere sahte kimyasal silah saldırılarının sahnelenmesine karıştığı için geniş çapta itibarsızlaşmıştı.

İdlib'deki cihatçı güçlerin uluslararası yardım malzemelerini çalmak ve daha sonra bunları kendi kontrolleri altındaki bölgede açlıktan ölmek üzere olan sığınmacılara yüksek fiyatlarla satmak gibi kirli bir sicili var. Yakın zamanda Türkiye sınırından geçebilen deprem yardım malzemeleri için rakip silahlı grupların birbirleriyle çatıştığına dair haberler geldi.

Washington ve müttefikleri ayrıca yardımların engellenmesinin sorumlusu olarak Esad hükümetini suçlayan yeni bir propaganda kampanyası başlattılar.

Gerçekte ise Suriye, İdlib'deki cihatçı örgütlerin, Türkiye destekli milislerin ve doğuda ABD destekli Kürt milis gücü YPG'nin elinde olan kuzey sınırının neredeyse hiçbir bölümünü kontrol etmiyor. 900 kadar ABD askeri, Suriye'nin egemenliğini ihlal ederek ve Birleşmiş Milletler'den herhangi bir yetki ya da ABD Kongresi'nden onay dahi almadan yasa dışı bir şekilde bölgede konuşlanmış durumda.

Washington, yardımların İdlib vilayetinin cihatçıların kontrolündeki bölgelerine ulaşamamasından Suriye hükümetini sorumlu tutmaya çalıştı. Depremden önce Şam, Türk hükümeti ve Birleşmiş Milletler arasında varılan anlaşmayla, silah ve yabancı savaşçı akışından duyulan endişe nedeniyle Türkiye'den bölgeye sadece bir güzergâhın açılmasına izin verilmişti. Suriye BM ile iki yolun daha açılması konusunda anlaşmaya vardığında, Beyaz Miğferler grubunun lideri Raed el Saleh, Esad hükümetine 'bedava siyasi kazanç' sağladığını söyleyerek anlaşmayı kınadı.

Benzer şekilde, Suriye'deki El Kaide'nin bir kolu olan baskın cihatçı örgüt Heyet Tahrir El Şam (HTŞ), Suriye hükümetinin Kızılay’ı tarafından organize edilen bir yardım konvoyunu Serakib'deki bir geçit üzerinden bölgeye ulaştırma girişimini kınadı. Reuters'a konuşan bir HTŞ sözcüsü, 'Rejimin yardım ettiğini göstermek için durumdan faydalanmasına izin vermeyeceğiz,' dedi. Bazı haberlere göre HTŞ, girişine izin verilen her kamyon için 10.000 dolar ödenmesini talep etmişti.

ABD ve Türkiye destekli rakip milislerin ülkenin kuzey sınırını kontrol ettiği Suriye'deki bölünmüşlük durumu, deprem yardımlarının ulaştırılması önünde büyük bir engel teşkil ediyor.

Al Jazeera, Türkiye'nin güneyindeki enkazlardan çıkarılan Suriyeli sığınmacıların cenazelerinin sınırdan geçen yardımlardan daha yaygın olduğunu bildirdi. Haberde, 'Çarşamba sabahı itibariyle 1.413 Suriyeli, ceset torbaları içinde ülkelerine geri döndü,' denildi. Suriye hükümetinin kontrolündeki bölgelerden kaçan depremzedelerin cenazelerinin köylerine geri gönderilmemesi ve bunun yerine Türkiye'deki binlerce ölünün arasına gömülmesi, Suriye'nin bölünmüşlüğünün bu konuda bile kendini hissettirdiğini gösteriyor.

Depremin dehşetine ve dünyanın mağdurları desteklemek için sözde birlik olmasına rağmen, Suriye'de savaş eylemleri hız kesmeden devam ediyor.

ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) Çarşamba günü yaptığı açıklamada, Suriye'deki petrol yataklarının üzerinde yer alan ve adını bir zamanlar bu yatakları işleten Amerikan enerji şirketinden alan Conoco Görev Destek Bölgesi'ndeki Amerikan birliklerini gözetlediğini iddia ettiği İran'a ait bir insansız hava aracını düşürdüğünü bildirdi.

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), bir Türk insansız hava aracının Suriye'nin Kobani kentinde ABD destekli YPG milislerine ait olduğunu söylediği bir askeri aracı vurduğunu, olayda bir milisin öldüğünü, diğerlerinin de yaralandığını açıkladı.

IŞİD'e bağlı güçlerin Suriye'nin Palmira kentinin güneyinde düzenlediği silahlı saldırıda biri kadın dört kişi öldü, on kişi de yaralandı.

Cihatçıların işgali altındaki İdlib bölgesinde ise HTŞ 'isyancıları', hükümet güçlerinin kışkırtılmamış bir topçu saldırısı düzenlediğini iddia etti. Şam ise askerlerinin El Kaide bağlantılı milislerin insansız hava aracı saldırısına karşılık verdiğini savundu.

Kesin olan bir şey var ki, Washington Esad'ın burjuva ulusal hükümetini devirme ve ABD'nin emperyalist çıkarlarına hizmet eden kukla bir hükümet kurma hedefinden vazgeçmiş değildir. Bu amaçla şiddet ve baskı kullanmaya devam edecektir.

Biden yönetimi Suriye'yi on iki yıldır savaşın sürdüğü ve büyük bir depremin ardından acilen insani yardıma ihtiyaç duyan bir ülke olarak görmüyor. Washington'ın askeri ve devlet aygıtı, burayı, Esad'ı destekleyen ve Suriye'nin Akdeniz'deki Tartus limanında denizaşırı tek deniz üssünü işleten Rusya'ya karşı Ukrayna'da yürütülen savaşta bir başka muharebe alanı olarak görüyor.

Afganistan'dan Irak'a, Libya'dan Suriye'ye kadar tüm toplumları mahveden otuz yıllık kesintisiz savaşın ardından Amerikan emperyalizmi, Ortadoğu ve Orta Asya'nın stratejik enerji kaynaklarını kontrol etme çabasını ilerletmek için ya açlık ve soğuk ya da yeni bir askeri çatışma yoluyla yüz binlerce kişiyi daha öldürmeye hazırlanıyor.

Dünyanın dört bir yanındaki işçiler, öğrenciler ve gençler, ABD'nin Suriye'ye yönelik tüm yaptırımlarına gerçek ve kalıcı bir son verilmesini ve ülkeyi işgal eden tüm ABD askerlerinin derhal geri çekilmesini talep etmelidir. Bu talepler, savaşa ve onun kaynağı olan kapitalist kâr sistemine son verme mücadelesinin bir parçası olarak kitlesel bir hareketin inşasıyla birleştirilmelidir.

Loading