Ukrayna savaşı Arjantin’deki “Solun ve İşçilerin Cephesi”nin emperyalizm yanlısı siyasetini ifşa ediyor

Arjantin’de 2023 seçimleri öncesinde alışılagelmiş seçim pazarlıkları ve milliyetçi kampanya açıklamalarının ortasında, Solun ve İşçilerin Cephesi-Birlik (FIT-U ya da FIT) olarak adlandırılan oluşum, ABD-NATO’nun Ukrayna’da Rusya’ya karşı yürüttüğü savaşın ateşli destekçilerine siyasi bir platform sağlıyor.

NATO güçlerinin Ukrayna’daki varlığı ve savaşı kışkırtma ve yürütmedeki rolleri inkâr edilemez hale gelirken bile, sahte sol seçim koalisyonunun önde gelen iki ortağı, Sosyalist Sol (IS) ve Sosyalist İşçi Hareketi (MST), Rusya’ya karşı cepheye daha fazla para, silah ve gönüllü gönderilmesi için kampanya yürütmeye devam etti.

FIT-U’nun önde gelen diğer iki ortağı, Sosyalist İşçi Partisi (PTS) ve İşçi Partisi (PO) ise, NATO’nun emperyalist savaşına karşı çıktıklarını iddia ederken, IS ve MST’deki “yoldaşlarına” kibarca aynı fikirde olmadıklarını kabul edebileceklerini söylüyorlar. Bu güçler için emperyalizme verilen açık destek, aynı bayrak altında seçimlere girmeye hiçbir şekilde engel değildir.

Tüm bu eğilimleri birleştiren şey, onları ayrılmaz bir şekilde kendi ulusal burjuvazilerine bağlayan milliyetçi yönelimleridir. Ukrayna savaşı konusunda bölündüklerinde, bu durum, bir yandan ABD emperyalizmine ve IMF’ye devam eden bağımlılığı ile diğer yandan Çin’in -ve daha az ölçüde Rusya’nın- bölgede artan ekonomik ve siyasi etkisi arasında bir denge aracı arayan Arjantin kapitalist egemen sınıfının kendi içindeki bölünmeleri yansıtmaktadır.

Arjantin Devlet Başkanı Alberto Fernández, Vladimir Putin ile Moskova’da, Şubat 2022 [Photo by Casa Rosada / CC BY-SA 2.5]

Brezilya Devlet Başkanı Lula’nın Pekin ziyareti ve uluslararası ticarette ABD dolarına duyulan ihtiyacı sorgulamasının da gösterdiği gibi benzer hesaplar tüm yarımkürede yapılıyor. Arjantin Devlet Başkanı Fernandez’in, Rusya’nın Ukrayna’da “Özel Askeri Operasyon”u başlatmasının hemen arifesinde Moskova’da Vladimir Putin ile görüşmesi dikkat çekicidir.

Burjuva ulusal siyasi ortamına tabi oldukları için, uluslararası meselelerdeki ilkesiz tutumları Arjantin’deki sahte sol çevreler içinde genellikle tepki uyandırmıyor. Ancak bu kez, FIT-U’nun kurucu üyelerinden Jorge Altamira’nın liderliğindeki İşçi Politikası grubu 2023 seçimlerinde ayrı olarak seçime katılacak. Bu nedenle İşçi Politikası, FIT-U’yu “NATO’yu desteklemekle” suçlamayı siyasi açıdan uygun buldu.

İşçi Politikası yakın tarihli bir polemikte, Morenocu PTS’deki eski müttefiklerini “NATO’nun doğrudan bir ajanı olan Zelenskiy’nin Rusya’ya karşı savaşını desteklemekle” suçladı. Makale, PTS’nin Fransa’daki müttefiki Revolution Permanente’nin “Ukrayna’nın bağımsızlığını” destekleme konusunda NATO propagandası yaptığı suçlamasında bulunuyor.

Yazı, PTS’nin, “FIT-U’nun geri kalanıyla birlikte” “NATO’nun dağıtılması” talebini savaşı desteklemek için bir kılıf olarak kullandığını ekliyor.

Altamira geçen yıl bir radyo röportajında, “NATO’ya verdiği desteğin” de gösterdiği gibi FIT-U’nun “sosyalist politikadan yoksun” olduğunu öne sürmüştü. Röportajla ilgili bir haberde, “NATO’nun savaştaki hedefi olan” Rusya’nın Ukrayna’yı terk etmesi talebini FIT-U’nun ortaklaşa gündeme getirdiği belirtiliyor. Ayrıca habere göre, bu şartlarda barış çağrısı yapmak NATO’nun zaferi anlamına gelecek ve Rusya’yı “bölünmeye” hazırlayacaktı.

Haber, FIT-U’nun Kongre’de savaşın sona erdirilmesini talep eden hiçbir girişimde bulunmadığından yakınıyor ve NATO’ya karşı çıkma iddialarına rağmen “bu solun emperyalizm yanlısı bir görüşün” arkasında “sıkı bir şekilde birleştiği” sonucuna varıyor.

Arjantin’de NATO propagandası yapan “sol” mecralar

FIT-U’nun sağcı karakterine dikkat çeken bu eleştiriler ikiyüzlüdür ve hiçbir şekilde “sosyalist siyaset”i temsil etmemektedir. MST ve IS, emperyalistlerin Rusya’yı paylaşmasını ve Çin ile daha geniş bir çatışmaya hazırlanmayı amaçlayan bir vekâlet savaşında Ukraynalı işçilerin ve gençlerin ölüme gönderilmesini meşrulaştırarak, Arjantin’de NATO propagandası yapan “sol” mecralar haline gelmiştir.

Rus “emperyalizmine” ve “totalitarizmine” karşı “demokrasiyi” savunmak adına Ukrayna savaşını destekleme propagandası yapmakla yetinmeyen bu iki eğilim ve Ukrayna’daki ortakları, orduda ve Zelenskiy hükümetinde hakim olan faşist güçlerin savunuculuğunu yaparken, silah ve gönüllüler için para topluyorlar.

Arjantinli MST’nin liderlik ettiği Uluslararası Sosyalist Birlik’in (ISL) Ukrayna’daki önde gelen ismi, Zelenskiy kukla rejimine destek toplamak için çalışan ve savaş cephesinde NATO’nun emirlerini yerine getirmek üzere gönüllüleri seferber eden bir sendika yetkilisi olan Oleg Vernik’tir. Vernik bu politikalarını ve aşırı sağcı Ukrayna milliyetçilerine yönelişini, Holokost ve İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazilerle işbirliği yapan faşist Ukraynalı Milliyetçiler Örgütü’ne (OUN) yeniden itibar kazandırarak meşrulaştırmaya çalıştı. Vernik, OUN’un demokrasi ve ulusal kendi kaderini tayin hakkı için aşırı sağ ve sol eğilimler arasında bir tür ittifakı temsil ettiğini iddia ederek tarihi tahrif etti.

Sosyalist Sol ise ulusal meclis üyesi Juan Carlos Giordano’yu İşçilerin Uluslararası Birliği (UIT-CI ya da İUB-DE) heyetinin başında “maddi ve siyasi yardım ulaştırmak üzere” Kiev’e gönderdi. Yardımı teslim alan Ukraynalı aracı, askeri gönüllüleri silahlandırmaya odaklanan bir girişim olan “Dayanışma Kolektifleri”nin lideri Sergey Movçan’dır.

Şubat ayında Movçan Almanya’daki emperyalizm yanlısı Sol Parti ile bağlantılı Rosa Luxemburg Vakfı’nda bir konuşma yaptı. “[Ukrayna’daki] aşırı sağ şiddetin genel olarak önemsiz” olduğunu vurguladı ve grubunun ülkedeki aşırı sağ ile bir “ateşkes” içinde olduğunu iddia etti. Movçan “Hatta geçenlerde sokakta aşırı sağcı bir aktivist olan eski bir tanıdığımla karşılaştım. Güzelce sohbet ettik ve hatta bana bazı konularda yardım etmeyi teklif etti,” diyordu.

Yıllarca FIT-U’nun bayrağı altında onlarla işbirliği ve kampanya yapan Altamira ve ekibi, bu sağcı politikaların sorumluluğunu paylaşmaktadır ve bugün yaptıkları eleştiriler bunu örtbas etme çabasıdır.

Altamira’nın İşçi Politikası’nın mevcut seçim kampanyası esasen FIT-U’nun ya da diğer burjuva partilerininkiyle aynı çizgidedir. Muğlak yerel öneriler üzerinde yoğunlaşmakta; savaşı ve sınıf mücadelesinin dünya çapında yeniden canlanmasını ikincil konulara indirgemektedir.

“FIT ile ilişkisini kesen intihar eder”

Altamira FIT’in ilk devlet başkanı adayıydı ve “FIT ile ilişkisini kesen intihar eder” diye ilan etmişti. Şimdi ise FIT’in iktidardaki burjuva Peroncu eğilim olan “Kirchnerizm’in bir çeşidi” olduğunu iddia ediyor. Oysa bu durum Altamira’yı daha önce onlarla ortaklık yapmaktan alıkoymamıştı.

Altamira, koalisyondaki ortakları Suriye’de Beşar Esad’a ve Libya’da Muammer Kaddafi’ye karşı CIA destekli rejim değişikliği operasyonlarının savunucuları haline geldikten sonra bile bu ittifakı sürdürmüştü. Onlar bunları “halk isyanları” ve “demokratik devrimler” olarak adlandırmış ve bu hareketlerin silahlandırılması çağrısı yapmışlardı. 2014 yılında IS, Rusya yanlısı Ukrayna Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç’in seçilmiş hükümetini devirmek için faşistler tarafından önderlik edilen ve ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından finanse edilen hareketi “demokratik devrim” olarak alkışlarken bile, Altamira liderliğindeki PO veya PTS, ittifakı bozmak için hiçbir neden görmemişti. Kiev’de ABD yanlısı kukla bir rejimi iktidara getiren ve Rusya’ya karşı mevcut savaşı fiilen başlatan da bu darbe oldu.

Altamira’nın, 2019 Haziran’ında ilkesiz ve siyasi olarak netleştirilmemiş bir bölünmenin ardından PO’dan ihraç edilmemiş olsaydı, yine IS ve MST ile omuz omuza kampanya yürütmeyeceğine ve FIT-U’ya yönelik her türlü eleştiriyi “sekter” olarak suçlamayacağına inanmak için hiçbir neden yok.

Bu bölünmeden sadece birkaç gün önce Altamira, FIT-U’nun, PTS tarafından önerilen “oportünist bir yöntemle” kurulduğunu yazdı. Daha önce onu İspanya’da iktidara ortak olan burjuva partisine atıfta bulunarak “kundaktaki Podemos“ olarak tanımlamıştı.

Altamira, “FIT, MST’nin uzun sınıf işbirliği sicilini aklıyor,” diye yazdı. Koalisyonun “programatik açıklaması”nın “sınıf işbirlikçi bir halk cephesi” çağrısını temsil ettiğini de sözlerine ekledi. Platformun “sermaye kaçışını önlemek” ve “ucuz kredi sunmak” gibi taleplerini “kapitalist” olarak nitelendirdi.

Solun ve İşçilerin Cephesi’nin solcu ya da bir işçi örgütü olmadığını etkili bir şekilde gösteren bu suçlamaları yaptıktan sonra Altamira, PO’nun koalisyon içinde kalması ve “daha fazla parlamento koltuğu kazanması” için kampanya yürütmesi gerektiğini açıkladı. Onun içi boş “solculuğu” ve ikiyüzlü polemikleri buraya kadarmış!

FIT 2015 toplantısı (Jorge Altamira soldan ikinci sırada oturuyor) [Photo by Ignacio Smith/Partido Obrero / CC BY 4.0]

Altamira, dikkat çekici bir şekilde, Sosyalist Sol’un (IS) FIT-U’yu 1985 yılında Stalinist Komünist Parti ile Nahuel Moreno tarafından kurulan Sosyalizme Doğru Hareket (MAS) arasında bir seçim koalisyonu olarak kurulan Halk Cephesi’nin (FREPU) bir tekrarı olarak tasarladığını kabul ediyordu. PTS, MST, IS, PSTU ve başka bazı gruplar Moreno’nun 1987’deki ölümünün ardından MAS’ta yaşanan bölünmelerle ortaya çıktı.

Sahte solun Ukrayna’da otoriter ve aşırı sağcı güçlerle yapılan ittifaklara verdiği desteğin Arjantin’de de tekrarlanabileceğini öne sürmek sadece bir spekülasyon değildir. FIT-U’daki Morenocular, on binlerce işçi ve genci öldüren faşist Arjantin cuntasını destekleyen Stalinistlerle daha önce yaptıkları ittifakı açıkça savunuyorlar. Diktatörlük, FREPU’nun kuruluşundan sadece iki yıl önce iktidarı bırakmıştı.

Stalinizm ile ittifak halinde “Dördüncü Enternasyonal’in yeniden kurulması”

Aynı durum Altamira için de geçerlidir. Nisan 2018’de, bölünmeden sadece bir yıl önce PO, Rusya’da ve uluslararası alanda faşist güçlerle ittifak halinde olan ve Putin hükümetini destekleyen Stalinist Rusya Birleşik Komünist Partisi (OKP) ile birlikte “Dördüncü Enternasyonal’i yeniden kurmak” için bir konferans düzenledi.

Dünya Sosyalist Web Sitesi, Altamira’nın Yunanistan’dan İşçilerin Devrimci Partisi (EEK) lideri Savas Mihail-Matsas ile işbirliği içinde düzenlediği bu gerici etkinliği sistematik bir şekilde teşhir etti. Konferans sağcı milliyetçi politikalar ve Dördüncü Enternasyonal’in tüm tarihinin reddedilmesi temelinde düzenlenmişti.

Etkinlikte Altamira, OKP’nin uluslararası ilişkilerden sorumlu sekreteri Darya Mitina’nın önde gelen bir konuşmacı olarak yer almasını bizzat haklı göstererek şunları söylemişti: “Bugün kürsüde, Rusya’daki, ona göre Stalinizm olan komünizm geleneği adına konuşan bir yoldaşınız var… Bu yoldaşlarla, bir Enternasyonalin inşası yönünde ilerlemek için birlikte çalışıp çalışmayacağımızı öğrenmek için siyasi tartışmalar yürütüyoruz...”

WSWS, PO’nun Rus Stalinistleriyle anlaşmasının ardında, “burjuva milliyetçi ve hatta sağcı akımlar ile bir ittifakı kapsayan, son derece gerici bir eksen hazırlandığını” ve bunun amacının “tam da sınıf mücadelesi her kıtada gelişirken, işçi sınıfını burjuvaziye tabi kılmak” olduğu uyarısında bulundu.

PTS kısa süre önce bu olayı Altamiracıların “Rus yanlısı” olduğunun kanıtı olarak gündeme getirdi. Ancak PTS, PO bölünene kadar bu olayla ilgili hiçbir meseleyi gündeme getirmemişti. Bu eğilimler arasındaki sahte polemik, “Bakın, siz bizden daha gericisiniz” şeklinde özetlenebilir.

Altamira’nın İşçi Politikası, geçen hafta 2018’deki “yeniden kurma” konferansını okurlarına utanmadan yalan söyleyerek savunmaya çalışan bir makaleyle PTS’ye yanıt verdi. Makalede “Rusya’da muhalefetin azınlık partilerinden birine mensup olan eski bir Stalinist ile tartışma yapmak ilginçti,” diye yazdılar. “Eski Stalinist” dedikleri Mitina, Stalin’in mezarına yılda iki kez çiçek bıraktığını gururla yazıyor. Mitina’nın siyasetini örtbas etme çabası ancak bu tür güçlerle siyasi ittifakı sürdürme niyetiyle açıklanabilir.

Doğrusu, PO’dan kopuşta Altamira hizbini destekleyen tarihçi Osvaldo Coggiola, daha Haziran 2022’de, EEK lideri Savas Mihail-Matsas tarafından yönetilen ve Darya Mitina’nın eş moderatörlüğünü yaptığı “Hristo Rakovski Uluslararası Sosyalist Merkezi” tarafından düzenlenen “Acil Uluslararası Savaş Karşıtı Konferans”a katılmıştır. Mitina’nın eşi ve Putin’in eski danışmanı olan Said Gafurov da konferansta yer aldı.

Darya Mitina (sağdan ikinci), Vladimir Putin ile birlikte

Gafurov, OKP’nin resmi tavrını “küresel sermayeye” karşı mücadelede “Putin bizim müttefikimizdir, ne eksik ne fazla” olarak açıkladı. “Ukrayna ve Rusya’daki işçi sınıfının birlikte Putin üzerindeki baskısı” onu askeri operasyonu yapmaya zorlamış. Gafurov’a göre bu, “Ukrayna ve Rusya’daki işçi sınıfının bağımsız rolüdür... Onu [Putin’i] enternasyonalist sınıf mücadelesinin bir parçası olarak kullanmalıyız.”

Rakovski Merkezi, konferanstan önce bile işçileri “tarafsız kalmamaya” ve savaşta Rusya’nın askeri zaferi için mücadele etmeye çağırmış ve bunu “anti-emperyalist bir mücadele” olarak sunmuştu.

Tarihçi Coggiola konferans sırasında bu görüşlere yönelik hiçbir eleştiride bulunmadı ve aynı Stalinizm yanlısı örgütlere –besbelli hâlâ Rus Stalinizmiyle ittifak halinde– Dördüncü Enternasyonal’i yeniden kurma görevinin “bir kenara bırakılmadığını” ısrarla anlattı.

Rusya’nın Ukrayna’yı istilasını “anti-emperyalist” bir mücadele olarak göstermeye yönelik bu girişimler, Latin Amerika’da ve başka yerlerde kendilerini Amerikan karşıtlığına ve yeni bir “çok kutuplu” dünya düzenine ilişkin yanılsamalara dayandıran küçük burjuva milliyetçilerinin azımsanmayacak bir kesiminin bakış açısıyla örtüşmektedir. Bu kesimler, işçi sınıfının devrimci rolünün emperyalist savaşa karşı tek yanıt olduğunu reddetme konusunda birleşmektedir.

Putin’in Ukrayna’daki “Özel Askeri Operasyonu”nda bırakın anti-emperyalist olmayı, ilerici hiçbir şey yoktur. Bu, liderliğini yaptığı kapitalist devletin ABD ve NATO’nun artan askeri baskısına verdiği gerici bir yanıttır. Bu istila, emperyalizmi yenmeye değil, Sovyetler Birliği’nin önceden ulusallaştırılmış mülk8lerini yağmalayarak zenginleşen Rus oligarklarından oluşan bir egemen sınıfın (bu bağlamda Rusya ve Ukrayna egemen sınıfları aynı sabıka kaydını paylaşmaktadır) ekonomik çıkarlarını korumaya yöneliktir.

“Avrupa için gerçek ulusal kendi kaderini tayin hakkı”

Altamira hizbine katılan bir diğer tarihçi olan Daniel Gaido ise şu görüşü benimsemiş durumda: “Ancak Avrupa ülkelerini ABD emperyalizminin vasal devletleri haline getiren askeri ve siyasi kurumlar ortadan kaldırıldıktan sonra, gelecekteki savaşların patlak vermesini önlemek için kıta çapında bir federasyon kurma olasılığı da dahil olmak üzere, Avrupa’da gerçek bir ulusal kendi kaderini tayin hakkından bahsetmek mümkün hale gelecektir.”

Gaido’nun Mart ayında International Critical Thought dergisinde yayımladığı bu görüşe göre, savaşların gerçek kaynağı olan kapitalizmi ve onun ulus devlet sistemini yıkmak için işçiler tarafından verilecek herhangi bir bağımsız mücadele gündem dışıdır. Bunun yerine Gaido, Fransa, İspanya ve Avrupa’nın geri kalanındaki işçilerin “gerçek ulusal kendi kaderini tayin hakkı”nı tesis etmeleri için kendi burjuvazilerini desteklemeleri gerektiğini ima ediyor.

Mevcut bağlamda bu, Avrupa’da ABD’nin gücüne meydan okuyacak askeri takviyeleri finanse etmek için bu egemen sınıfların sosyal kesinti ve yaşam standartlarına yönelik diğer saldırı taleplerine boyun eğmek anlamına gelmektedir. Kısa bir süre önce Avrupa’nın Washington’a “vasal” olamayacağını ilan eden Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un, kemer sıkma politikalarına karşı çıkan kitlelerin üzerine askerileştirilmiş çevik kuvvet polislerini sürerken izlediği çizgi açıkça budur.

David North’un 2018’de Savunduğumuz Miras’a yazdığı Önsöz’de ortaya koyduğu üzere, Gaido 2014’te Velia Luparello ile birlikte kaleme aldığı “Devrimci Bir Dönemde Strateji ve Taktikler: ABD Troçkizmi ve Avrupa Devrimi, 1943-1946” başlıklı makalesinde benzer bir argüman geliştirmişti. Bu makale, Dördüncü Enternasyonal’in İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ABD Sosyalist İşçi Partisi (SWP) içinde Felix Morrow ve Albert Goldman’ın başını çektiği hizip tarafından ileri sürülen pozisyonu takip etmesi gerektiğini savunuyordu: kıtanın dört bir yanındaki işçiler kapitalizmin barbarca suçları nedeniyle silahlanmış ve radikalleşmiş olsalar bile Avrupa’da devrimci bir durum yoktu ve Troçkist hareket kendisini burjuva demokratik reformlar yanlısı bir harekete dönüştürmeliydi.

Gaido’ya göre, Dördüncü Enternasyonal’de İkinci Dünya Savaşı sonrası yaşanan krizlerin gerçek kaynağı, Michel Pablo liderliğindeki revizyonist eğilimin Troçkist hareketi Stalinizm, burjuva demokrasisi ve küçük burjuva milliyetçiliği içinde tasfiye etme girişimleri değildi; krizlerin kaynağı, Dördüncü Enternasyonal’in burjuva demokrasisinin bir uzantısına dönüştürülmesindeki bu başarısızlıktı.

North bu konuda şöyle yazıyordu: “Bu savın özü, Troçkist hareketin kendisini 1940’larda tasfiye etmesi gerektiğidir. Troçkist hareketin gerçekçi olmayan bir devrimci programa sarılma yönündeki yanlış düşünülmüş çabaları, onu ‘siyasi güçsüzlüğe’ mahkum etmiş ve Dördüncü Enternasyonal’in sonraki krizlerinin kaynağı olmuş. Gaido ile Luparello’nun önerdiği yeni anlatının amacı, Dördüncü Enternasyonal’in krizlerinin sorumluluğunu Troçkist hareketi tasfiye etme peşinde koşanlardan alıp, onu savunmaya çalışanların sırtına yıkmaktır.”

North tarafından açıklandığı üzere Gaido, sosyalizm mücadelesini hızla reddeden ve Soğuk Savaş sırasında ABD emperyalizminin arkasına geçen Morrow ve Goldman’ın açığa vurduğu sınıfsal bakış açısını görmezden geliyordu. Onların ve Altamira’nın, FIT-U’nun ve Dördüncü Enternasyonal’den kopan diğer tüm eğilimlerin politikalarının ortak noktası, sosyalist devrime karşı sınıfsal düşmanlıklarıdır.

Emperyalizm yanlısı politika “hatası”

Bu durum, FIT-U tarafından Mayıs 2022’de düzenlenen ve Ukrayna savaşına ilişkin çelişkili tavırlarını kesin olarak önemsiz gibi göstermek için yapılan tek tartışmada özetlendi. PO temsilcisi Pablo Giachello, MST ve IS’nin “emperyalizm yanlısı politikasını” eleştirerek şu sonuca varıyordu: “Dikkatli bakınca görülüyor ki, her zaman aynı taraf lehine hata yapıyorlar. Dolayısıyla, işçi hareketi içine yansıyan güçlü emperyalist basınçlar olduğu ve sonuç olarak bunların sol içinde de yansımaları olduğu açıktır.”

Eğer bir parti her zaman emperyalizmi desteklemeyi seçiyorsa, bu bir “hata” değildir. Bu, emperyalizmin savaş yanlısı bir aracı olarak onların sınıfsal yönelimidir. Bu güçlere “yoldaşlar” diyen ve onları “sol” olarak tanımlayan, milletvekilliği ve sendika makamlarına onlarla birlikte aday olan partilerin kendileri de emperyalizmin savaş yanlısı araçlarıdır.

Arjantin’deki tüm bu sahte sol eğilimlerin ve onların uluslararası ortaklarının Ukrayna savaşına verdikleri yanıt, işçi sınıfını siyasi olarak silahsızlandırma ve milliyetçi temelde bölme yoluyla, insanlığı nükleer bir savaşla tehdit eden kapitalizmi savunmaya koşulsuz bağlı olduklarını göstermiştir.

Onların “sosyalist” laf kalabalığının üzerini kazıdığınızda, geriye sendika bürokratları, akademisyenler, STK çalışanları ve hali vakti yerinde orta sınıfın diğer unsurları adına konuşan ve işçi sınıfının savaş, enflasyon ve kemer sıkma politikalarına karşı küresel çapta yükselen mücadelesini kendi zenginliklerine ve rahat konumlarına yönelik bir tehdit olarak gören örgütler ve yayınlar kalır.

Bunlar, tarihsel kökleri Nahuel Moreno’nun ulusal oportünizminde yatan siyasete çekilen gerici toplumsal katmanlardır. 1960’ların başında Uluslararası Komite’den kopan Moreno, işçi sınıfı içinde bilinçli bir devrimci önderlik inşa etme gerekliliğini reddetmiş, Juan Domingo Perón gibi burjuva milliyetçisi liderlerden küçük burjuva Castrocu gerillacılığa ve Stalinistlerle Halk Cephesi tarzı koalisyonlara kadar her yerde ikame güçler aramış ve tüm girişimleri felaketle sonuçlanmıştır.

Morenocular ve onların Altamiracı müttefikleri sosyalizm uğruna mücadele edecek örgütler inşa etmiyorlar; aksine, işçi sınıfını ulusalcı ve kapitalizm yanlısı sendika bürokrasilerine ve burjuvazinin çeşitli kesimlerine zincirlemek için çalışıyorlar. Bugün bu sahte sol eğilimler, Latin Amerika’daki işçiler ile Troçkizm arasındaki ana engeli temsil etmektedir. Troçkizm, savaşa karşı mücadele için bir yol sunan tek perspektiftir.

Troçki 1939’da “Ukrayna Sorunu” başlıklı makalesinde, Ukrayna’da milliyetçileri ve “Halk Cephelerini” desteklemek için “sol söylemler” kullanan oportünistlerin “işçi hareketinin atış alanına girmesine izin verilmemesi” gerektiğini yazmıştı. Aynı şey bugün Ukrayna’da, Rusya’da, Arjantin’de ve her yerde geçerlidir.

Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi, sosyalist ve enternasyonalist bir temelde, işçi sınıfının ve gençliğin savaşa karşı kitlesel bir siyasi hareketini inşa etmek için mücadele eden dünyadaki tek siyasi eğilimdir. Bugünün en acil görevi, bu mücadele için gerekli önderlik olarak DEUK’un şubelerini Latin Amerika ve dünya genelinde inşa etmektir.

18 Nisan 2023

Loading