Türkiye ekonomisinin başlıca sektörlerinden biri olan metal-otomotiv işkolunda 150 binden fazla işçinin toplu sözleşmeleri sona erdi. Eylül 2023-2025 dönemi grup toplu iş sözleşmesi görüşmeleri 26 Eylül’de başlayacak.
İki ay sürmesi beklenen görüşmeler, büyük şirketlerin devasa kârlar elde ettiği ancak işçilerin artan hayat pahalılığı karşısında yaşam standartlarının gerilediği ve öfkelerinin patlama noktasına geldiği koşullarda yapılacak. Ücretleri son yıllarda sendikaların işbirliği ile asgari ücret seviyesine kadar gerileyen metal işçileri, sendikal aygıtın boyunduruğundan kurtularak mücadele etmek istiyor.
Son aylarda işçi sınıfının çeşitli kesimlerinin hayat pahalılığına ve dayanılmaz yaşam koşullarına artan öfkesi yeni bir fiili grev dalgası biçiminde kendini dışa vurdu. Bu, uluslararası ölçekte gelişen bir hareketin parçasını oluşturuyor. Bu ay Türkiye’dekilerin yanı sıra ABD’de 150 bin, Kanada’da 20 bin ve Güney Kore’de 30 bin otomotiv işçisinin toplu sözleşmeleri sona eriyor. İşçiler, aynı ulusötesi şirketlerle ve uluslararası bir strateji ihtiyacı ile karşı karşıya bulunuyor.
Toplu sözleşme görüşmeleri otomotivde Tofaş (Fiat), Renault, Ford, Mercedes ve Man, beyaz eşya ile elektronikte ise Arçelik, Bosch ve Siemens gibi küresel firmaları ve Türkiye’nin en büyük sanayi kuruluşlarını kapsıyor. Şirketleri Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) temsil ederken, masanın karşısında üç sendika (Türk Metal, Birleşik Metal-İş ve Özçelik-İş) bulunuyor.
Türk-İş’e bağlı Türk Metal Sendikası ilk altı ay için saat ücretine yüzde 80 zam talebinde bulunuyor. Hak-İş’e bağlı Özçelik-İş de benzer bir taslak hazırladı. DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş ise yüzde 140,5 oranında zam talebinde bulundu. Sendikalar sonraki dönemler için enflasyon artı yüzde 5-8 civarı artış talep ediyor.
Sendikaların pazarlıkta başlangıç oranı olarak açıkladıkları rakamlar işçilerin artan öfkesini kısmen yansıtmakla birlikte, son yıllarda uğranılan reel ücret kayıplarını karşılamaktan çok uzaktır. İşçiler, zaten bu oranların görüşmeler sırasında sendikaların onayıyla düşeceğinin, hükümetin olası bir grevi yasaklaması durumunda hakem heyetinin kararıyla yine yoksulluğa mahkûm edileceklerinin farkındalar.
Evrensel gazetesine konuşan bir Man işçisi, “Sözde yüzyılın sözleşmesi olacaktı. İşçiye yüzyılın kazığını attılar. Bu taslağı kabul etmiyoruz. İşçiyle dalga geçiyorlar. Yüzde 80 ile masaya mı oturulur? Yazıklar olsun bu sendikaya!” dedi.
Başka bir Man işçisi ise Türk Metal yönetimini istifa etmeye çağırdı: “Sendika yönetimi istifa etsin. İki yılda sadaka mı isteyeceğiz yani? Verdiğimiz aidatlara yazık.”
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) yıllık resmi enflasyon oranı Ağustos 2023 itibarıyla yüzde 59’a yükseldi. Hükümetin yıl sonu enflasyon beklentisi yüzde 65. Bununla birlikte, bağımsız Enflasyon Araştırma Grubu’nun (ENAG) çalışmasına göre, gerçek yıllık enflasyon yüzde 128 olmuş durumda.
Türk-İş’in araştırmasına göre, Ağustos itibarıyla dört kişilik bir aile için yoksulluk sınırı 39.733 lira oldu. Sendikaların taslaklarının kabul edilmesi halinde, işçilerin ücretleri sadece yoksulluk sınırının yarısına veya onun biraz üzerine yükselecek.
Birleşik Metal-İş tarafından yapılan bir açıklamaya göre, 2010 yılı Ağustos ayında MESS’e üye işyerlerindeki sendika üyesi bir metal işçisinin ortalama ücreti asgari ücretin yüzde 91 üzerinde iken, şu anda sadece yüzde 13 üzerindedir. Reel ücretlerdeki bu devasa gerileme, sendikal aygıtların şirketlerle işbirliğiyle işçilere dayatılmıştır.
Kademeli ücret sistemi, yani işe girişlerde düşük ücret politikası da bizzat sendikalar eliyle dayatılmaktadır. Birleşik Metal-İş “İşe giriş ücretinin asgari ücretin yüzde 10 üzerinde olmasını” öneriyor. Buna göre, toplu sözleşme imzalandıktan hemen sonra işe giren bir işçinin saat ücreti, sözleşme imzalanmadan önce işe giren bir işçinin ücretinin yarısı kadar bile olmayacaktır.
İşçilerin kayıpları artarken otomotiv şirketleri devasa kârlar elde ediyor. 2023 ilk altı ay verilerine göre Tofaş (Fiat) kârını yüzde 145, Ford ise yüzde 85 oranında artırdı.
Hem şirketler hem de sendika yönetimleri bir uyuşmazlık durumunda işçilerin grev konusunda kararlılık göstereceğinin bilincindeler. Onlar, böylesi bir grevin sınıf mücadelesinde patlamaya yol açabileceğini biliyor ve hükümetin grev yasaklarına bel bağlıyorlar.
Hükümet de Türkiye ekonomisinin derinleşen bir krizde olduğu ve işçi sınıfının yaşam koşullarının şiddetli bir gerilemeye uğradığı koşullarda, ekonominin belkemiğini oluşturan metal sektöründeki olası bir grevin artan toplumsal muhalefet ile birleştiğinde patlayıcı bir etkisinin olmasından korkuyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP), iktidara geldiği 2002 yılından bu yana en az 20 grev erteleme kararnamesi yayımladı ve yaklaşık 200 bin işçinin grevi ertelendi; yani fiilen yasaklandı. Bunlara, 2018 yılında metal sektöründe alınan grev kararlarının yasaklanması da dahildir.
Hükümetin ve MESS’in fabrikalardaki öfkeyi kontrol altında tutmak için güvendiği sendikalar, Ocak 2022’de işçilerin onayı olmadan gerçek enflasyon oranının çok altında kalan satış sözleşmelerini peş peşe imzalamıştı.
Buna karşılık Mersin’deki Çimsataş fabrikasında 800’ün üzerinden işçi tepki göstererek üretimi durdurup fabrikayı işgal etmişti. Bu fiili grev, şirket ve Birleşik Metal-İş sendikasının işbirliğiyle sona erdirilmişti. Ancak sonraki haftalar ve aylarda, Türkiye’de son yılların en büyük fiili grev dalgasına tanık olundu.
Metal işçilerinin sendikalara karşı öfkesi, 2015 yılında başta Renault, Tofaş (Fiat) ve Ford fabrikaları olmak üzere 20.000’den fazla işçinin katıldığı fiili grev sürecinde patlak vermişti. İşçiler işkolundaki en büyük sendika olan Türk Metal’e karşı başkaldırıp kendi eylem komitelerini kurdular. Yeni bir satış sözleşmesi benzer bir patlamanın zeminini hazırlayabilir.
Metal işçileri yeni bir satış sözleşmesini engellemek ve gerileyen yaşam koşullarını iyileştirebilmek için sendikalardan bağımsız harekete geçmeliler. Her fabrikada ve işyerinde kendi temsilcilerini seçmeli ve taban komitelerini inşa etmeliler. Bu komiteler, işçilere ne olup bittiği hakkında doğru bilgi sağlayacak, tüm işçileri birleştirecek ve metal-otomotiv şirketlerine ve onların arkasındaki kapitalist hükümetlere karşı uluslararası bir mücadelenin geliştirilmesinin temelini oluşturacaktır.