Sağcı güçler Adania Shibli’nin Küçük Bir Ayrıntı adlı romanına neden saldırıyor?

Filistinli yazar Adania Shibli’nin uluslararası üne sahip kısa romanı Küçük Bir Ayrıntı (Tafṣīl Ṯānawī) 2022 yılında Almanya’da ilk kez yayımlandığında büyük övgüler almıştı. Ancak İsrail’in Filistinlilere yönelik son savaşının patlak vermesinden sonra, bazı eleştirmenler aniden kitapta antisemitizm keşfetti ve Shibli’yi Boykot, Tecrit ve Yaptırımlar Hareketi (BDS) aktivisti olmakla suçladı.

LiBeratur 2023 Ödülü’ne layık görülen roman için Ekim ayında Frankfurt Kitap Fuarı’nda bir tören düzenlenmesi planlanmış ancak son anda iptal edilmişti. Peki, Shibli’nin romanı ne hakkındaydı ve neden saldırıya uğradı?

Adania Shibli, 2020 [Photo by National Book Foundation / CC BY 3.0]

Kitabın açılış bölümü, 1949 yılında İsrail askerleri tarafından işlenen gerçek bir suçu ele alıyor. Birinci İsrail-Arap savaşının sona ermesinin ardından İsrail ordusu, “Mısır’la güney sınırını çizmek, sınır sızmalarını önlemek” amacıyla Negev Çölü’nde bir askeri üs inşa eder. Bir İsrail askeri devriyesi “sızmalarla” karşılaşır. Haritalarda gösterilmeyen bir su kaynağının yanında kamp kurmaya çalışan Bedeviler vurularak öldürülür. Sadece bir kız kurtulur.

Askeri başarı bir şölenle kutlanır. Komutan, bölgeyi savunmaya ve güvenliğini sağlamaya yardım eden askerlerini öven bir konuşma yapar ve geç bir saatte kızın kaderini oylamaya sunar. Toplu tecavüz için üç günlük titiz bir plan tasarlanır. Bundan sonra kız vurulur ve çöle gömülür.

Arapları kültürsüz barbarlar olarak ilan eden konuşma romandaki en çarpıcı pasajlardan biridir: “İlgisizliğe terk edilmiş, vatanına dönmeyi bekleyen sürgündeki halkımızın binlerce evladını bünyesine alabilecek bunca uçsuz bucaksız toprağı, öylece oturup seyredemeyiz (...) [Arapların] Yüzyıllardır ihmal ettikleri, bir kısım bedevilerden ve hayvanlarından başka kimsenin yaşamadığı bu yerleri en çok biz hak ediyoruz. Daha da önemlisi onları burada bulunmaktan menetmek ve tamamen kovmak görevimizdir.”

Bu, ABD’de Amerikan yerlilerine karşı yürütülen savaşlar, Afrika’daki sömürge savaşları ya da Polonya ve SSCB’nin Nazi işgali döneminden kalma klasik bir sömürge konuşmasıdır. Konuşma, alaycı bir şekilde, yerleşimcilerin son savaş sırasında birliğin şu anki askeri üssünde mermi izi bulunan bir duvara İbranice bir yazı olarak bıraktıkları bir cümleyle sona eriyor: “Zafer tankların değil, insanın olacak.”

Romanın kurgusal ikinci bölümü, belirsiz bir şimdiki zamanda geçiyor. Batı Şeria’nın Ramallah kentinde yaşayan ve Shibli gibi 1974 doğumlu olan Filistinli bir gazeteci, 1949’daki olayla ilgili bir makaleye rastlar. Bu haber onun ilgisini çeker çünkü kız tam da kendi doğum tarihinde, onlarca yıl önce öldürülmüştür.

Gazeteci daha fazla bilgi edinmek için Yafa’daki İsrail ordu müzesine, oradan da güneybatıya, suçun işlendiği yere gider. Resmi kaynaklardan hiçbir yanıt alamaz. Silahlara, üniformalara, eski çatal bıçak takımlarına bakar ve 1930’lu ve 1940’lı yıllara ait, Avrupa’dan gelen genç Yahudi göçmenleri kooperatif çiftlik işlerinde gösteren Siyonist propaganda filmlerini izler. Bir filmde, bir gözetleme kulesinin de gösterdiği gibi, müstahkem bir yerleşim yeri olan bir kibbutzun inşası gösterilmektedir.

Yerlilere, yaşlı insanlara sorması, onların anılarına güvenmesi gerektiğini çok geç fark eder. Sonunda, Bedevi kızın öldürüldüğü yerde trajik bir kaderle karşılaşır. Oraya tesadüfen gider ve durumun tehlikesini hafife alarak bölgedeki askeri kısıtlamaları görmezden gelir.

Gazeteci-anlatıcı, durumu ve sınırları belirlemekte her zaman zorlanmıştır.

Shibli’nin romandaki bakışı “büyük resme” değil, “küçük ayrıntılara” yöneliktir. Örnek vermek gerekirse Shibli bu yaklaşımını, Avusturyalı yazar Peter Handke ile paylaşıyor. Handke’nin kurmaca olmayan Asking through the Tears: Belated Chronicle from two Crossings through Yugoslavia During the War, March and April 1999 adlı eseri, bir zamanlar çok etnik yapılı bir devlet olan Yugoslavya’nın parçalanmış yapısındaki gergin sınırları anlatıyor. Handke, 1999’da NATO’nun Sırbistan’ı bombalamasını kınadıktan sonra aniden “ikinci Hitler”in, Sırbistan Devlet Başkanı Slobodan Miloseviç’in destekçisi olmakla suçlanmıştı.

Shibli’nin romanı, Filistin’in parçalanmasının ve İsrail işgalinin Filistin halkının ruhuna nasıl işlediğini gözler önüne seriyor. Gazeteci sürekli yanlış bir şey yapmaktan korkmaktadır. Birdenbire kendisinin çalışma alanı yasak bölge haline gelir. İsrail askerleri yandaki evi kuşatır (Ramallah Filistin yönetimi altında olmasına rağmen). Tehlikeli olup olmadığını düşünmek için yeterli zamanı olmadan gizli bir yol izler. İşe gitmek zorundadır.

A Bölgesi’nde ikamet eden biri olarak, C Bölgesi’nin oldukça dışındaki Yafa’ya gitmesine izin veriliyor mu? Birçok insan korkudan Kalandiya kontrol noktasından (Kuzey Batı Şeria ile Kudüs arasındaki başlıca IDF kontrol noktası) A bölgesinden B bölgesine geçmez. Arap meslektaşı ona bir İsrail pasaportu ödünç verir ve nasıl olsa askerlerin onu küçümsemek için yüzüne bakmayacaklarını söyleyerek güven verir. Ayrıca bir hile ve biraz da yardımla kiralık bir araba bulmayı başarır.

Ramallah’tan ayrıldıktan kısa bir süre sonra yönünü şaşırır. Eskiden “sadece” dikenli tellerin olduğu havaalanının yanındaki ıssız beton duvar boyunca Filistin köyleri yerine yeni yerleşim yerleri, yeni isimler ve kullanımlar vardır. Bu yoldan gidebilir misiniz yoksa dolambaçlı bir yoldan mı gitmek zorundasınız? Arabalar kontrol noktasının önünde sıkışır, insanlar işe ya da markete gitmeye çalışırlar. Okur da yönünü kaybeder. Duvarın hangi tarafındaydı?

Romanın İsrail askerlerini üç boyutlu karakterler yerine anonim tecavüzcüler ve katiller olarak tasvir ettiği, İsrail devletinin kendisini bir “cinayet makinesi” olarak sunduğu suçlamasının bir arka planı var. İsrail gazetesi Haaretz 2005 yılında 1949’da işlenen suçu ilk kez haberleştirdiğinde bile, çağdaş askeri tanıklar hemen bu olayı korkunç bir sapma olarak görmezden gelmeye çalışmıştı.

Askerleri “özellikleriyle” tasvir etme konusundaki mevcut ısrar, aynı göreceleştirmeyi sürdürmeye hizmet etmektedir.

Shibli’nin, askerlerin sadece devletin emirlerini yerine getirdiği gerçekçi askeri yönetim tasvirleri, ancak Filistinliler on yıllardır süren baskıya karşı ayaklanma başlattığında muhalefet uyandırmaya başladı. Kitap temel olarak, 7 Ekim olayını fazlasıyla anlaşılır kılan pek çok “küçük ayrıntı”yı anlatıyor.

Küçük Bir Ayrıntı, Adania Shibli

Shibli’nin romanının gücü, kitabın varoluşçu ve kötümser spekülasyonlarından ziyade, mevcut dayanılmaz koşulları ölçülü bir şekilde tasvir etmesinde yatmaktadır. Yazar mevcut durumu, doğru bir şekilde, İsrail’in kuruluşu sırasında var olan ve onlarca yıl hüküm süren koşulların devamı olarak sunar.

İsrail Savunma Bakanı’nın yakın zamanda Arapları “hayvanlarla” bir tuttuğu düşünülürse, bu romanın hangi okuru 1949’da kudurmuş komutanın Arapları haşaratla bir tuttuğunu hatırlamaz? Onun askerlere yaptığı konuşma, Biden ya da başka bir çağdaş büyük güç politikacısı tarafından da yapılabilirdi. Militarizmin ve yeni sömürgeciliğin hızlı gelişimi, tarihsel karşılaştırmaları neredeyse zorunlu kılmaktadır.

Romandaki köpekler, dün ile bugün arasındaki geçirgen sınır için başarılı bir metafor. Onların ulumaları ve havlamaları her yerdedir. Her yerdeler; onlar çağdaş tanıklardır ve her türlü unutmayı protesto ederler. Bedevi kızın ölümünden sonra köpeği hasta bir subayın yatağına yaklaşır ve elini koklar. Eli ısıracak mıdır yoksa yalayacak mıdır?

Okunmaya değer olan bu kitabı eleştiren sağcılar, 75 yıldır baskı altında tutulan Filistin halkından boyun eğmesini talep ediyor. Filistinlilerin ilk saldırı hedeflerinden biri olan 1949’daki olay yerinin restore edilen duvarında, alay edercesine hâlâ şu yazı yer alıyor “Tankların değil, insanın...”

Dipnot

* Yazıdaki alıntılar: Adania Shibli, Küçük Bir Ayrıntı, Can Yayınları, 3. Baskı, Şubat 2022.

Loading