İsrail’e ihracat artarken Fidan “savaşın yayılması ciddi bir risk” uyarısında bulunuyor

ABD emperyalizminin ve onun Avrupalı ​​emperyalist müttefiklerinin koşulsuz desteğini alan İsrail’in Gazze soykırımının bölge çapında bir savaşa dönüşmesi tehlikesi her geçen gün artıyor.

Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan basın mensuplarıyla Çarşamba günü yaptığı görüşmede “savaşın yayılması ciddi bir risk” diyerek bölgesel bir tırmanmanın sonuçları konusunda NATO ve İsrail’deki müttefiklerine uyarılarda bulundu.

ABD Dışişleri Bakanı Antony J. Blinken, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile Ankara'da bir araya geldiğinde, Türkiye, 6 Kasım 2023 [Photo: US State Department]

Fidan’ın açıklamaları Ortadoğu’da son günlerde gerilimlerin tırmandığı koşullarda geldi. Salı günü Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta Hamas yöneticilerinden Salih el Aruri’ye suikast düzenlendi. Çarşamba günü, İran’ın Kirman şehrinde dört yıl önce Irak’ta diplomatik bir görevdeyken ABD tarafından öldürülen General Kasım Süleymani’yi anma töreninde 84 kişi bombalı saldırıyla öldürüldü.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, saldırının ardından X/Twitter’da yaptığı açıklamada “İran’ın Kirman eyaletinde gerçekleştirilen menfur terör saldırılarından derin üzüntü duyduk… Dost ve kardeş İran halkına başsağlığı dileklerimi iletiyorum,” dedi.

İsrail resmi olarak bu saldırıları üstlenmese de İran’da ve bölgede yasa dışı suikastlar düzenlediği bir sır değil. Bu son saldırılar, İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant’ın kısa süre önce yaptığı “Çok cepheli bir savaşın içindeyiz. Yedi cepheden saldırıya uğruyoruz: Gazze, Lübnan, Suriye, Yahudiye ve Samarya [Batı Şeria], Irak, Yemen ve İran” açıklamasının hemen ardından geldi.

Dünya Sosyalist Web Sitesi’nin açıkladığı gibi, İsrail’in Gazze’deki soykırımı Washington’ın Ortadoğu’da egemenliğini tesis etmek üzere özellikle İran’ı ve müttefiklerini hedef alan savaş hazırlıklarına ivme kazandırmıştır.

İsrail’in Filistinlilere karşı savaşıyla bağlantılı olarak Kızıldeniz’in “güvenliğini sağlama” adına Yemen’deki Husilere karşı bir operasyonun hazırlıkları da tamamlanmak üzere. Wall Street Journal’ın haberine göre, ABD ordusu Yemen’e saldırmaya yönelik “seçenekler hazırladı.” Gazete “Potansiyel hedefler arasında gemisavar füze rampaları ve insansız hava araçları olabilir; kıyı radar tesisleri ve mühimmat depolama tesisleri gibi altyapı da hedef alınabilir,” diye yazdı 

Bakan Fidan, bu konuda “Şimdi Kızıldeniz’deki özellikle ticaret yollarına yönelik faaliyet; Amerika’nın, ‘bunu kontrol altına biz almak istiyoruz’ diye Batı’yla bir ittifak oluşturma çabası, bir deniz ittifakı ve buna yönelik bir ortak operasyon başlatması meselesi. Tam da bizim aslında dikkat çektiğimiz eskalasyonu, yani bölgesel yayılmayı içeren bir konu. Bu bölgesel yayılma meselesi, savaşın yayılması ciddi bir risk,” dedi.

Lübnan’daki saldırı konusunda Fidan, bu operasyonunun hedefinin sadece Hizbullah olmadığını, Lübnan’a da “ben senin üstünde uçuyorum, takip ediyorum” mesajı verildiğini öne sürdü. Ayrıca “İsraillilerin, Lübnan’la savaşa girmemek için kendilerini zor tuttuğu” yorumunu yaptı.

Fidan’ın en dikkat çeken açıklamaları ise bölgesel bir savaşın sonuçları konusunda NATO müttefiklerine yaptığı uyarılardı. Fidan “Her ülke, kendisine bundan ağır dersler çıkarmak durumundadır. İttifakların o kadar işe yaramadığını, yarın bir gün aynısı kendilerinin başına gelirse hiç kimsenin bir şey yapmayacağını düşünenler olacaktır,” dedi.

Fidan şunları ekliyordu: “ABD’nin ya da bazı Batılı ülkelerin, İsrail’e kayıtsız şartsız destek vermeleri ciddi bir sorun. ABD’nin, İsrail adına savaşmakta olduğu bir denklemde bölge ülkeleri karşı gücü geliştirmek isteyecektir. Gazze’deki türden katliamların bir daha olmasını istemeyenler, bundan sonra çok büyük bir silahlanma ve güç arayışına girebilirler diye düşünüyorum.”

Ankara, İran’ı hedef alan böyle bir savaşın içine çekilebileceğini ve bunun kendi çıkarlarının altını oyacağını düşünüyor. Türkiye ile İran neredeyse dört yüzyıl boyunca değişmeyen uzun bir sınıra sahip. Türkiye, ABD ve NATO’nun, Adana’daki İncirlik Hava Üssü ve Malatya’daki Kürecik Radar Üssü dahil çok sayıda üssüne ev sahipliği yapıyor. ABD ile İran arasında bir savaş çıkması halinde bu üsler kolaylıkla İran ile çatışmanın parlama noktaları haline gelebilir.

Türkiye ve İran ayrıca Kürt sorununu paylaşıyor. Türk burjuvazisi, Washington ve Tel Aviv’in Ortadoğu’daki bir savaşta zafer kazanmasının bir Kürt devletinin kurulmasına yol açabileceğinden korkuyor. NATO’nun Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’a karşı yürüttüğü rejim değişikliği savaşı sırasında Kürt milliyetçileri Washington’ın başlıca vekil gücü haline geldiler.

Bu ortamda ve el-Aruri’nin Beyrut’ta öldürülmesinden kısa bir süre sonra, Salı günü İsrail Dış İstihbarat Servisi Mossad adına Türkiye’de “uluslararası casusluk” faaliyeti yaptığı iddia edilen 34 kişi operasyonla gözaltına alındı. Aralık başında Türk istihbaratından (MİT) yetkililer Reuters’a ve Anadolu Ajansı’na verdikleri demeçlerde, Mossad’ın Türkiye’deki Hamas yöneticilerini hedef almasına göz yummayacaklarını belirtmişlerdi.

7 Ekim’den önce Ankara, Doğu Akdeniz’deki petrol ve doğalgaz rezervlerinden yararlanma çıkarları doğrultusunda Netanyahu hükümetiyle ilişkilerini yeniden normalleştirmişti. Hükümet, Gazze soykırımının, Filistinlilere ait bu kaynakların gasp edilip paylaşılmasına yönelik planları da sekteye uğratacağından korkuyor.

Bu kaygılar, Türk hükümetinin 7 Ekim’den bu yana yaptığı itidal çağrılarının, arabuluculuk girişimlerinin ve ABD-NATO’nun İsrail’in saldırılarına devam eden desteğine karşı uyarılarının temellerini oluşturuyor.

Diğer yandan Fidan’ın açıklamaları, emperyalizmle ve İsrail’le sıkı bağlara sahip olan ve on yıllardır dış politikada NATO aracılığıyla çıkarlarını savunan Türk egemen sınıfının içinde bulunduğu açmazı ve ikiyüzlülüğü ifşa ediyor.

İsrail’in Gazze’deki NATO destekli soykırımının ortasında, Aralık sonunda TBMM Dışişleri Komisyonu, Erdoğan’ın onayıyla, İsveç’in NATO’ya üyeliği teklifini onaylanmak üzere meclise gönderdi. Diğer yandan Erdoğan hükümeti, Türkiye’nin İsrail’le çelik ve yakıt da dahil kritik ihracatını sürdürüyor ve herhangi bir yaptırım uygulamayı reddediyor.

Ticaret Bakanlığı verilerine göre, Kasım ayında 319,5 milyon dolar olan İsrail’e ihracat, Aralık ayında yüzde 35’lik bir artışla 430,6 milyon dolar olarak gerçekleşti. Bu rakam, Temmuz ayı ihracatı olan 408,3 milyon doların da üstünde. Oysa Ticaret Bakanı Ömer Bolat Aralık ayı ortasında “Türkiye-İsrail dış ticareti Ekim’den bu yana yüzde 48 azaldı,” demişti.  

İsrail’in soykırımına verilen bu desteğin üstü sert kınamalarla ve göstermelik protesto ve boykotlarla örtülmeye çalışılıyor. 1 Ocak günü hükümet yanlısı kuruluşların ve Erdoğan’ın aile üyelerinin çağrısıyla İstanbul’da yüz binlerce kişi hem Kürdistan İşçi Partisi’ni (PKK) hem de İsrail’i protesto etti.

Ankara, İsrail’i sivillere yönelik saldırılar ve uluslararası hukuku ihlal eden yasa dışı suikastlarla suçlarken, aynı anda benzer yöntemler kullanıyor. Türk ordusu ve istihbarat teşkilatı, PKK ve onun Suriyeli müttefiki Halk Savunma Birlikleri (YPG) güçlerine karşı, Irak ve Suriye devletlerinin kendi egemenliklerinin ihlali olarak gördüğü operasyonlara ve yasa dışı suikastlara devam ediyor.

Fidan, Irak ve Suriye hükümetleri onay vermeseler de bu operasyonlara devam edeceklerini ilan etti: “Onlara [Iraklı yetkililere] da diyoruz ki istiyorsanız siz çözün, istiyorsanız beraber çözelim, bırakın biz çözelim yani biz savaşmaya devam edeceğiz. Zaten siz isteyin, istemeyin. Bunda bir sıkıntımız yok. Bu konuda da netiz.”

Bu arada Ankara ile Tel Aviv arasındaki gerilimler, karşılıklı soykırım ve katliam suçlamalarıyla kendisini dışa vuruyor. Geçtiğimiz hafta Netanyahu kendisini Hitler’e benzeten Erdoğan’a X/Twitter üzerinden şöyle cevap verdi: “Kürtlere soykırım yapan, kendi yönetimine karşı çıkan gazetecileri hapse atma konusunda dünya rekorunu elinde bulunduran Erdoğan, bize ahlak vaazı verecek son kişidir.”

Netanyahu şöyle devam ediyordu: “İsrail Silahlı Kuvvetleri, Erdoğan’ın övdüğü ve üst düzey yetkililerine ev sahipliği yaptığı, dünyanın en menfur ve zalim terör örgütü Hamas-IŞİD ile savaşan ve yok eden, dünyanın en ahlaklı ordusudur.”

İsrail’in Gazze’deki soykırımı ve NATO müttefikleriyle birlikte İran’a karşı savaş hazırlıkları, onların Erdoğan gibi suç ortağı olan gerici burjuva liderler aracılığıyla engellenemez. Felakete doğru gidiş ancak Ortadoğu işçilerinin Avrupa’daki, ABD’deki ve dünyanın dört bir yanındaki sınıf kardeşleriyle emperyalizme ve onun bölgesel vekillerine karşı uluslararası sosyalist bir program temelinde birleşerek iktidarı almalarıyla durdurulabilir.

Loading