Perspektif

ABD’nin İran’a karşı askeri tırmanışı Ortadoğu’da topyekûn savaş tehdidi yaratıyor

USS Truxtun (sağda), Kanada gemileri MV Asterix (ortada) ve Montreal (solda) Kızıldeniz'de, 3 Mayıs 2023. [Photo: Navy Petty Officer 1st Class Kenneth Blair ]

Cuma günü ABD, Irak ve Suriye’de yedi noktaya hava saldırısı düzenlerken ABD’li yetkililer bunun bölge genelinde haftalar, hatta aylar sürecek saldırıların başlangıcı olduğunu söyledi. Sonraki iki gün boyunca, Cumartesi ve Pazar, ABD ve Birleşik Krallık Yemen’deki Husi isyancılara karşı yeni bir hava saldırısı başlattı.

Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan Pazar günü CNN’de yayınlanan Birliğin Durumu (State of the Union) programında yaptığı açıklamada saldırıların “verilecek yanıtın başlangıcı olduğunu ve daha fazla adım atılacağını” söyledi.

Bir başka deyişle, ABD’nin Ortadoğu’da son otuz yılda milyonlarca insanın ölümüne ve toplumların mahvedilmesine neden olan “bitmeyen savaşı” yeni ve daha ölümcül bir aşamaya girmektedir.

ABD’li yetkililer, ABD’nin askeri saldırısının ana hedefinin İran olduğunu açıkça belirttiler. Pazar günü “Meet the Press” programına katılan Sullivan’a doğrudan ABD’nin “İran içinde” bir saldırıyı göz ardı edip etmeyeceği soruldu. Sullivan “Amerika’nın tepkisi söz konusu olduğunda neyin masada olup neyin olmadığı konusuna girmeyeceğim” diyerek bunu belirtmeyeceğini ifade etti.

Cumhuriyetçi Temsilciler Meclisi Başkanı Mike Johnson aynı programda Sullivan’ın ardından İran’a saldırma tehdidini daha da açık bir şekilde dile getirdi. Johnson’a “İran’a saldırı yapılmasını istiyor musunuz?” diye sorulduğunda Johnson [seçenek] “masadan kalkmamalı” şeklinde cevap verdi.

Demokratların kontrolündeki Beyaz Saray ve Cumhuriyetçilerin yönetimindeki Temsilciler Meclisi yetkililerinin arka arkaya yaptıkları açıklamalar, ABD siyaset kurumunun Ortadoğu’daki savaşın tırmandırılması konusunda görüş birliği içinde olduğunu göstermektedir.

Biden yönetimi, tüm dünyayı içine çekme tehdidi taşıyan bölgesel bir savaşı körükleyerek sarsıcı düzeyde bir pervasızlıkla hareket ediyor. ABD’nin İran’la girişeceği bir topyekûn savaş, 2003 Irak istilasının yol açtığı kırımı bile gölgede bırakacak, korkunç insani, siyasi ve ekonomik sonuçlar doğuracaktır.

Beyaz Saray tarafından bu savaşı meşrulaştırmak için yapılan her açıklama yalandır. Beyaz Saray “İran ile savaş arayışında olmadığını” beyan etmekte ve her hava saldırısı bunun bir “tırmanma” olmadığı iddiasıyla meşrulaştırılmaktadır.

Her yeni yasa dışı hava saldırısı, ABD askerlerini korumak için “savunma” amaçlı bir eylem olarak sunulmaktadır. Ancak bu birliklerin bölgedeki varlığı, ABD’nin Ortadoğu’da onlarca yıldır sürdürdüğü, bir milyondan fazla insanın ölümüne neden olan ve işkencenin sistematik ve kasıtlı olarak devlet politikası haline getirildiği kanlı savaşların devamını oluşturmaktadır. ABD’nin bölgede 45.000’den fazla askeri, düzinelerce savaş gemisi ve yüzlerce askeri uçağı bulunmaktadır.

ABD’nin Ortadoğu’daki son saldırısı, merkezi olarak Rusya ve Çin’i hedef alan, gelişmekte olan bir küresel savaşın önemli bir parçasıdır. Avrasya’nın kalbinde yer alan İran’ın boyunduruk altına alınması, ABD’nin küresel askeri egemenlik hedefinin kritik bir bileşenidir.

Çin’i askeri olarak kuşatma ve ekonomik olarak boğma çabasındaki Washington, İran’ın Pekin ile arasını açmaya çalışıyor. İran Çin’in önemli bir petrol tedarikçisidir.

İran’a karşı askeri tırmanmayı kışkırtan en önemli faktörlerden biri de ABD ve Avrupalı emperyalist güçlerin Ukrayna’da uğradığı büyük hezimettir. ABD emperyalizmi Rusya’ya karşı savaşını son Ukraynalıya kadar sürdürmekte ısrar ederken, küresel savaşta yeni bir cephe daha açmıştır.

Pazar günkü konuşmasında Sullivan, ABD’nin Yemen’e yönelik saldırılarının ve İran’la yaşanan çatışmanın “İsrail’le kesinlikle hiçbir ilgisi olmadığını” belirtmeye gayret etti. Bu da yalandır.

Biden yönetimi, Suriye, Yemen, Irak ve nihayetinde İran’da savaşmak üzere İsrail’in yardımını güvence altına almak için İsrail’in Gazze’yi harap etmesine yeşil ışık yakmıştır. İsrail’in Gazze halkını katlederek ve sürerek “Filistin sorununa nihai çözüm” getirmesi, ABD’nin Ortadoğu’yu kendi egemenliği altında yeniden düzenleme çabasının kritik bir bileşenidir.

7 Ekim olaylarının üzerinden 10 gün bile geçmemişken, Dünya Sosyalist Web Sitesi şu uyarıda bulunmuştu: “ABD, mevcut krizi, Rusya ile savaşının ve Çin’e karşı savaş planlarının Ortadoğu cephesinde, İran’a karşı uzun süredir var olan savaş planlarını hayata geçirmek için kullanıyor.” WSWS, ABD’nin Ortadoğu’ya gönderdiği devasa donanmanın yalnızca bir “güç gösterisi” olmadığını; bunun kullanılmak üzere gönderildiğini yazmıştı.

O zamandan beri ABD bu donanmayı Irak ve Suriye’yi defalarca bombalamak üzere harekete geçirirken, Yemen’e yönelik saldırılar neredeyse günlük bir olay haline geldi.

Amerikan emperyalizmi, demokratik yönetim biçimlerinin, sarsıcı düzeyde olan ve sürekli büyüyen toplumsal eşitsizliğin basıncı altında parçalandığı sarsıcı bir iç krizle karşı karşıyadır. Hızla topyekûn bir anayasal krize dönüşen sert bir hizip mücadelesine girmiş olsalar bile, ABD’nin her iki siyasi partisi de Ortadoğu’da ve dünya genelinde savaşı büyük ölçüde tırmandırmaya kararlıdır.

Amerika Birleşik Devletleri’ndeki iç siyasi kriz, ABD emperyalizminin küresel patlamasında önemli bir faktördür. Kriz derinleştikçe, Amerikan hükümeti içerideki tüm gerilimlerini dışarıya yansıtmak umuduyla ülke dışında daha da saldırganlaşmaktadır.

Biden yönetiminin savaşı tırmandırırken gösterdiği pervasızlık, işçi sınıfının sendikal aygıtlar tarafından sistematik olarak etkisizleştirilmesi sayesinde mümkün olmaktadır. Geçtiğimiz hafta, Birleşik Otomotiv İşçileri (UAW) sendikasının seçimde Joe Biden’ı desteklediğini açıklamadan önce, UAW Başkanı Shawn Fain, “Sayın Başkan, bizim için savaşa girme zamanı geldi,” dedi.

Tehdit dolu bu açıklama, ABD militarizminin küresel patlamasında sendikaların oynadığı rolü açıkça ortaya koymuştur. “İç ve dış politika arasındaki ayrım çizgisini yıktığını” ilan eden Biden yönetimi, sınıf mücadelesinin sendikalar tarafından bastırılmasını ABD’nin savaş yöneliminin kilit bir unsuru olarak görmektedir. Sendikal aygıt, dünya çapında Amerikan askeri operasyonlarının doğrudan yardımcısı olarak işlev görmektedir.

Emperyalist savaşa karşı mücadele, işçi sınıfının, bu savaşın temel nedeni olan kapitalist ulus devlet sistemini ortadan kaldırmak için, sınıf mücadelesini bastırmaya çalışan tüm kurumların tahakkümünden bağımsız olarak harekete geçmesini gerektirmektedir.

Loading