29 işçinin öldüğü Gayrettepe yangın felaketinin sorumlusu kim?

İstanbul Beşiktaş’taki Gayrettepe’de, 16 katlı bir binanın bodrum katında bulunan gece kulübünde yapılan tadilat çalışmaları sırasında çıkan yangında 29 işçi hayatını kaybederken, bir kişi ağır yaralandı.

Bu yangın felaketi, işyeri sahipleri ve resmi yetkililer dahil tüm egemen seçkinlere yönelik bir suçlamadır. Uygun güvenlik kontrolleri olmaksızın yıllarca faaliyet yürütülmesi ve iş güvenliği önlemleri olmaksızın yapılan tadilat işlemleri, esas olarak kapitalizmin kârı insan hayatının önüne koymasının bir ürünüdür.

İstanbul Beşiktaş'ta yanan gece kulübünün bulunduğu bina

İtfaiye yetkililerine göre yangın, yapılan kaynak işlemleri esnasında işyeri içindeki kimyasal malzemelerin alev almasıyla başladı. Olay yerinde sadece bir çıkış kapısının bulunması, içeride mahsur kalan işçilerin dumandan zehirlenerek hayatını kaybetmesine neden oldu.

Hürriyet gazetesine konuşan bir yetkili, işletmenin tüm duvarlarının kolayca tutuşan ses yalıtım malzemesiyle kaplı olduğunu ancak üzerlerinin yanmaz bir malzemeyle kapatılmamış olduğunu belirtti. Yangın söndürme sistemi de çalışmamıştı.

Yangın güvenlik uzmanı Levent Yasa’nın yaptığı açıklamalar, bu trajedinin önlenebilir olduğunu göstermektedir. Anadolu Ajansı’na konuşan Yasa, binaların alt katlarında bulunan düğün salonu, eğlence mekânları, gece kulübü gibi yerlerde tadilat çalışmalarının genellikle yaz aylarında ya da Ramazan ayında dar zaman aralıklarında yapıldığını ifade etti.

Yasa, bunun yangın riski ve can kaybı arasındaki bağlantısını şöyle anlattı: “Yeme içme sektöründe bu nedenle tadilatlar biraz daha acil yapılıyor. Bu tadilatlar yapılırken gerekli güvenlik önlemleri ve tedbirlerin mutlaka alınması gerekiyor ki böyle olaylarla karşı karşıya kalmayalım.”

Yasa şöyle devam ediyordu: “İçeride çok miktarda insan olduğunu, bunun yanında içeride depolanmış ve yanıcılığı olan inşaat malzemeleri olduğunu biliyoruz. Bu inşaat malzemeleri eğer kimyasal malzemelerse çok hızlı şekilde yangınla karşı karşıya kalabiliyor ve küçük bir tutuşma birdenbire devasa bir yangın haline gelebiliyor. Bu yangınların da önlenmesi için gerekli tedbirlerin alınmış olması gerekiyor.”

Kamu otoriteleri tarafından yapılan açıklamalar ise yangının tüm sorumluluğunu işyeri sahibine veya tadilat firmasına yükleme üzerineydi. İstanbul Valisi Davut Gül, yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Binanın altında diskotek olarak kullanılan bir mekan. Tadilat yapılıyormuş. Tadilat dolayısıyla da çalışanlar hayatını kaybetti ve yaralandı. Olay yerinde polis sağlık ve itfaiye ekiplerimiz ilk andan itibaren müdahale ettiler. Yaralıların tedavileri, hastanelerimizde devam ediyor. Bu gece kulübünün 1987’de aldığı bir ruhsat var. 2018 yılında da ruhsat yenilenmiş.”

31 Mart’ta yerel seçimleri ikinci kez kazanan Cumhuriyet Halk Partili (CHP) İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu ise olay yerinde yaptığı açıklamada işletmenin 1987’de ruhsatlanmış bir gece kulübü olduğunu, en son 2006 yılında itfaiye raporu verildiğini, 2018’de de bir ruhsat yenileme süreci olduğunu belirti.

İmamoğlu ayrıca şunları ekledi: “İnşaatla ilgili birtakım malzemeler vesaireler çok düzensiz bir biçimde içeride yığılmış durumda. İçeride yapılan yapıyla ilgili hiçbir tadilat, inşaat başvurusu yok. Yapının içeride iki kat altta olmasından ötürü de biraz görünmeyen bir alan. Bir şikayet vesaire de ilçe belediyesine ulaşmış durumda değil. Dolayısıyla tabiri caizse kaçak bir müdahale içeride yürütülmüş.”

CHP’nin yönetimindeki Beşiktaş Belediyesi de tadilatın izin alınmadan kaçak yapıldığını açıkladı: “İddia edilen tadilat süreciyle ilgili belediyemize herhangi bir başvuru yapılmamış, izin alınmamış, bilgi verilmemiştir.”

2018 yılında işletmenin ruhsatını yenileyen Beşiktaş Belediyesi, bunu yasal olarak zorunlu olan itfaiye raporu olmadan yapmıştı.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, meydana gelen yangını araştırmak üzere, üç başmüfettiş ve iki iş müfettişi görevlendirdiğini duyurdu. Ayrıca başlatılan soruşturmada, işletme müdürü ve işyerinin ortaklarının da aralarında bulunduğu on bir şüpheli gözaltına alındı.

Kapitalistlerin iş güvenliğini gereksiz bir maliyet olarak görmesi, bu yüzden tadilat sırasında alınması gereken önlemleri hiçe sayması, işçilere işi en kısa sürede bitirmeleri için baskı yapılması elbette onları yaşanan bu felakette sorumlu kılmaktadır. Bununla birlikte, sorumlular sadece işletme sahipleri değildir.

Şehrin merkezinde, zeminin iki kat altında bulunan bir işletmeye yangına karşı önlemler ile ilgili yönetmenliklere uyulmadan, söndürme sistemleri, acil tahliye yolları, kaçış merdivenleri, duman tahliyesi kontrolü yapılmadan ruhsat veren veya denetlemeyen bakanlık ile yıllardır CHP tarafından yönetilen belediyeler de bu faciada suç ortağıdır.

İstanbul Tabip Odası İşçi Sağlığı-İşyeri Hekimliği Komisyonu Üyesi Dr. Osman Öztürk kamu otoritelerinin bu sorumluluğu ile ilgili şu açıklamayı yaptı: “İşyerlerinin hem işçi sağlığı ve iş güvenliğini hem de çevredeki insanların yaşamını tehlikeye atan bu uygulamaları karşısında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın ilgili birimleri ile belediyelerin denetim, yaptırım görevlerini yerine getirmemiş olmaları olayın boyutunu büyütmektedir.”

Öztürk şunları ekliyordu: “Belediyeler başta bu şekildeki çok sayıda insanın bulunduğu ve yangın riski yüksek yerler olmak üzere, işyerlerini, konutları düzenli olarak denetlemelidir. Bu tür denetimler sadece ruhsat başvurularında veya şikayet üzerine olmamalıdır. Belediyelerin bu çalışmaları yangın konusunda uzman mühendislerle sürdürmeleri gereklidir.”

Türkiye, iş cinayetlerinde Avrupa’da ilk sırada yer alıyor. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi Şubat ayı raporuna göre emek yoğun ve güvencesiz çalışmanın olduğu inşaat sektörü ölümlü iş kazalarında başı çekiyor. Rapora göre Şubat ayında en az 144, her gün “en az” 5 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Kurum 2023 raporunda ise toplamda 1932 işçinin hayatını kaybettiğini; 389 (yüzde 20) işçi ölümü ile inşaat/yol sektörü tüm yıl boyunca ilk sırada yer aldığını belirtiyor.

Beşiktaş’taki yangın felaketi, dünya genelinde son dönemde bütünüyle öngörülebilir ve önlenebilir olan, kapitalizme ve egemen seçkinlere toplu halde sert bir suçlama oluşturan bir dizi felaketten sadece biridir. 2020 yılında en az 135 işçinin ölümüne yol açan Lübnan limanındaki patlama ve yangın; 2017 Londra Grenfell Tower yangını; Bangladeş’te 2013’te Rana Plaza binasının çökmesi bu felaketlerin başlıca örnekleridir.

Dünya çapında egemen sınıfların izlediği bu “hayatlardan önce kâr” politikasının en çarpıcı örneği ise COVID-19 pandemisine verdikleri yanıttır. Kapitalist hükümetler pandemiye karşı gerekli halk sağlığı önlemlerini almayı reddettiği için 28,5 milyon insan öldü ve kitlesel ölümler devam ediyor. 

İşçilerin sağlığının ve güvenliğinin kârdan önce gelmesini sağlamanın yolu, kapitalizme karşı sosyalizm uğruna mücadeleden geçmektedir.

Loading