Sosyalist Eşitlik Partisi (SEP), işçi sınıfına dayanan savaş karşıtı sosyalist bir hareket inşa etmek için Britanya genel seçimlerinde kendi adaylarını çıkarıyor.
Birleşik Krallık’taki milyonlarca işçi ve genç, Gazze’de 38.000’den fazla Filistinliyi öldürerek soykırım yapan İsrail devletini destekledikleri ve silahlandırdıkları için Muhafazakârlardan ve İşçi Partisi’nden [Labour] nefret ediyor ve bir alternatif arıyor.
Ancak şu tam anlaşılmış değildir: Britanya, ABD ve diğer emperyalist güçler Ukrayna’da yeryüzündeki tüm yaşamı yok etme tehdidi taşıyan bir nükleer felaketle sonuçlanabilecek adımlar atıyorlar. Küresel kapitalist sistem barbarlığa doğru sürükleniyor. Soykırımın ve savaşın temel nedeni, kapitalist sistemin çözümsüz krizidir.
SEP bu seçimi, kapitalist medya, büyük partiler, sendikalar ve “sol” denilen örgütler tarafından işçi sınıfının karşı karşıya olduğu vahim tehlikeler karşısında sergilenen sessizlik komplosunu kırmak için kullanıyor. Biz, sosyalist bir alternatif inşa etmeyi amaçlıyoruz.
İsrail’in Gazze’deki Filistinlilere yaptığı soykırıma karşı kitlesel muhalefet, Birleşik Krallık, ABD ve NATO üyesi diğer emperyalist güçlerin daha kapsamlı savaş hedeflerine karşı siyasi mücadelenin mızrak başı haline getirilmelidir. Bu güçlerin İsrail’in kitlesel katliamına ve etnik temizliğine verdikleri destek, dünyanın ve kaynaklarının askeri yollarla yeniden paylaşımına yönelik planlarla bağlantılıdır. Bu planların merkezinde Rusya, İran ve Çin ile ilerlemiş savaş hazırlıkları bulunmaktadır.
Yeni bir savaş karşıtı hareket inşa etmek, İşçi Partisi’nden kesin bir kopuşu gerektirmektedir.
Sir Keir Starmer, Muhafazakâr Parti’nin Gazze soykırımına verdiği desteği ve Birleşik Krallık’ın ABD önderliğinde Rusya ile yürütülen savaşta oynadığı öncü rolü devam ettirecek bir hükümet kurmak istiyor. İşçi Partisi, NATO birliklerinin Ukrayna’ya gönderilmesini ve NATO tarafından tedarik edilen silahlarla Rus topraklarına füze saldırısı yapılmasını destekliyor ki bu da Birleşik Krallık’ı, Avrupa’yı ve dünyayı savaşa sürükleyebilir. İşçi Partisi, Britanya’nın nükleer silah programını güçlendirmeyi taahhüt ediyor ve Starmer’ın bu silahları kullanacağına dair verdiği sözü destekliyor.
Bu ölçekte bir savaş, halihazırda gençleri ve işçi ailelerini hayatta kalma mücadelesi vermek zorunda bırakan vahşi kemer sıkma politikalarının tırmandırılmasını gerektirmektedir. Egemen sınıf “barış dönemi harcamalarının sona erdirilmesini” talep ediyor; bu da savaşın bedelini ödetmek için Ulusal Sağlık Hizmeti, sosyal bakım ve tüm temel hizmetlere son bir ölüm darbesi indirilmesi gerektiği anlamına geliyor.
Buna, “güçlü sınırlara ihtiyaç var” denilerek milliyetçiliğin ve göçmen karşıtı yabancı düşmanlığının körüklenmesi eşlik ediyor. Bu da aşırı sağın yükselişini besliyor. Yalana dayalı antisemitizm suçlamalarıyla Gazze protestolarını kriminalize etmeye yönelik kampanya yoluyla demokratik haklara cepheden bir saldırı çoktan başlamış durumda.
İşte bu nedenle SEP, Ulusal Sekreter Yardımcısı Tom Scripps’i Londra Holborn ve St Pancras’ta Starmer’in karşısında aday çıkarıyor. Starmer ve İşçi Partisi’ne verilecek her oy kemer sıkma politikalarına, baskıya, soykırıma ve savaşa verilmiş bir oydur! Scripps ve SEP’e verilecek her bir oy ise eşitlik, barış ve sosyalizme verilecek bir oydur!
İskoçya’da ise Darren Paxton, Inverness, Skye ve West Ross-shire’da adayımızdır.
Britanya’nın savaş seçimi
Başbakan Rishi Sunak, Avrupa çapında bir savaş biçimindeki yeni aşamaya uygun bir siyasi yapı oluşturmak üzere erken genel seçim çağrısında bulunmuştur. Bu, işçi sınıfı ve gençlik ile büyük çaplı bir karşı karşıya gelişi gerektirmektedir.
Britanya, ABD ve diğer büyük güçler tarafından desteklenen Netanyahu’nun aşırı sağcı hükümetinin Gazze’de işlediği korkunç suçlara karşı düzenlenen kitlesel gösteriler milyonlarca insanı harekete geçirdi. Egemen sınıf, İsrail hükümeti askeri harekâtını genişlettikçe ve NATO’nun Rusya ile savaşının tüm sonuçları ortaya çıktıkça daha da büyük bir muhalefetin patlamasından korkuyor.
Sunak, “Rusya, İran, Kuzey Kore ve Çin gibi otoriter devletlerden oluşan bir eksenle” mücadele edilmesi gerektiğini söyleyerek seçimi belirleyen ana meselenin ulusal güvenlik olması gerektiğini ilan etti. Soykırım karşıtı protestoları antisemitizmle suçlamadan önce bu küresel gerilimlerin “değerlerimizi baltalamak isteyen aşırılık yanlıları tarafından istismar edildiğini” iddia etti.
Bu açıklamalar, bir sonraki hükümetin görevinin, işçilerin ve öğrencilerin göstereceği her türlü direniş karşısında Britanya emperyalizminin savaş planlarını ilerletmek olacağını açıkça ortaya koymaktadır. Aynı durum Fransa’da erken genel seçim ilan edilmesiyle de doğrulanmıştır. Orada Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, aşırı sağın yükselişine, Rusya’ya karşı savaşmak üzere bir tür ulusal birlik hükümeti kurma arayışıyla karşılık verdi. Macron, Rusya ile savaşın baş savunucusu haline gelmiş durumda.
Ortadoğu’da, Gazze’deki ölü sayısı artarken, İsrail’in Lübnan’da Hizbullah’a yönelik saldırıları da artıyor. Kısa bir süre önce İsrail ile İran arasında karşılıklı füze ve insansız hava aracı saldırıları meydana geldi.
Ukrayna’da, Kiev’in NATO tarafından tedarik edilen uzun menzilli füzelerle Rusya topraklarını vurmasının onaylanmasına, cephede savaşmak üzere NATO ülkelerinden asker gönderme ve ölüme gönderilecek askerler bulmak için zorunlu askerliği getirme planları eşlik ediyor. NATO, yüz binlerce askerin doğuya hızlı bir şekilde konuşlandırılabilmesi için Avrupa’da askeri koridorlar oluşturmuş durumda.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in, 1991 yılında Sovyetler Birliği’nin dağıtılması ve 1917 Ekim Devrimi sonrasında kamulaştırılan devlet varlıklarının özelleştirilip yağmalanması temelinde iktidara gelmiş olan Rus kapitalist oligarkların çıkarları doğrultusunda başlattığı “Özel Askeri Operasyon”un ilericilikle uzaktan yakından alakası yoktur. Putin hükümeti, iflas etmiş “Büyük Rus” milliyetçi perspektifine dayanarak, nükleer silah kullanma tehditleri de dahil olmak üzere, her zamankinden daha pervasız ve provokatif askeri tırmanışlara yönelmektedir.
Fakat Rusya’nın istilasına karşı çıkmak, Kremlin’in gerici tepkisinin koşullarını kasıtlı olarak yaratmış olan NATO emperyalizmine destek anlamına gelmemelidir. NATO, 1990’dan bu yana doğuya, Rusya’ya doğru sürekli genişlemiş ve ardından 2014’te yapılan Batı yanlısı darbe ile Ukrayna’nın siyasi kontrolünü ele geçirmiştir.
Demokrasi savunucusu olarak gösterilen Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, en az Netanyahu kadar emperyalist güçlerin sağcı bir yardakçısıdır. Zelenskiy, yurttaşlarını zorla toplayıp ölüme gönderirken grevleri, ifade özgürlüğünü ve savaşa karşı siyasi muhalefeti acımasızca bastıran, azılı milliyetçilerden ve düpedüz faşistlerden oluşan bir rejime başkanlık etmektedir.
Zelenskiy hükümeti, savaşa karşı muhalefetin ve askere alınmaya karşı direnişin arttığı bir dönemde, yoldaşımız Ukraynalı sosyalist Bogdan Syrotiuk’u Rusya’nın çıkarlarına hizmet etmek gibi düzmece suçlamalarla tutukladı. Bogdan, kapitalist Putin rejiminin ve onun Ukrayna’yı istilasının uzlaşmaz bir muhalifidir, Ukraynalı ve Rus işçilerin ve gençlerin savaşa karşı birliği için mücadele etmektedir.
Onun kaderi, Birleşik Krallık tarafından 14 yıldır gözaltında tutulup hapsedilen ve ABD’ye iade edilip savaş suçlarını ifşa ettiği için 175 yıl hapis cezasına çarptırılma tehlikesiyle karşı karşıya olan Julian Assange’ın kaderini yansıtmaktadır.
NATO, Rusya’ya ve nihayetinde İran’a ve Çin’e karşı savaş açarak bu ülkelerin hükümetlerini devirmeyi ve hayati öneme sahip doğal kaynakların doğrudan kontrolünü kendilerine verecek bir rejim değişikliği yapmayı ummaktadır. Bu pervasız tırmanış nükleer savaş riski yaratıyor ancak emperyalist güçler bu riski almaya istekliler çünkü karşı karşıya oldukları çaresiz durumdan başka bir çıkış yolu göremiyorlar. Her türlü meşruiyetten yoksun bir şekilde, yoksullaştırılan ve hoşnutsuzluğu artan halklara hükmediyorlar.
Birleşik Krallık’ta ve dünya genlinde egemen seçkinler, yurt dışındaki savaşın, savaş zamanı “ulusal birliği sağlama” adına demokratik hakların bastırılması için gerekli koşulları yaratacağını hesaplıyor. Grev ve protestoların yasaklanması planları da bunlara dahildir. Bu planlar, savaşın bedelini hayatlarıyla ve sosyal programların kaldırılmasıyla ödemek zorunda bırakılacak olan işçi sınıfı içinde daha geniş bir hareketin ortaya çıkmasından duyulan korkuyu yansıtmaktadır.
Soykırım ve savaş partisi: Starmer’in İşçi Partisi
Starmer ve diğer İşçi Partisi liderleri, İsrail’in “meşru müdafaa hakkı” denilen mide bulandırıcı bir gerekçeyle Gazze’de toplu katliam ve etnik temizlik yapılmasını destekledikleri için nefretle anılmaktadır. Ama Starmer’in “Siyonizm partisi” aynı zamanda bir “NATO partisi”dir. Ve bir İşçi Partisi hükümetinin kurulması hazırlığının, Britanya’yı, Gazze’deki vahşetin bin katına çıkacağı bir savaşa sürüklemeye yönelik ileri düzeydeki aktif hazırlığı temsil ettiği gerçeği kamuoyundan gizlenmektedir.
Starmer, Sunak’ın erken genel seçim açıklamasına Britanya’yı savaşa sokma çağrısıyla karşılık vererek “Savaş sonrası dönem sona erdi,” dedi ve ekledi: “İşçi Partisi ulusumuzun güvenliğine, silahlı kuvvetlerimize ve daha da önemlisi nükleer caydırıcılığımıza yürekten bağlıdır.”
Starmer, İşçi Partisi’nin dört yeni nükleer denizaltı inşa edeceğiyle övündü ve “ABD, Avrupa ve Ortadoğu’dan dünya liderlerine” hükümetinin “uluslararası yükümlülüklerini her zaman yerine getireceği” sözünü verdi.
İşte bu nedenle Washington ve diğer emperyalist başkentler, Britanya Silahlı Kuvvetleri ve Londra mali sermayesi, bir İşçi Partisi hükümetinin arkasında durmaktadır. Starmer’ın başbakan olarak ilk icraatı, 9 Temmuz’da Washington D.C.’de Rusya’ya savaş açmayı görüşmek üzere toplanacak NATO zirvesine katılmak olacaktır.
Sosyalist Eşitlik Partisi, İşçi Partisi’ne oy vermenin Muhafazakârlara göre “kötünün iyisi” olduğu yalanını reddetmektedir. Bu iki parti, özünde tek bir savaş partisini temsil etmektedir. İşçi Partisi, göçü engellemek için daha iyi bir politikaya sahip olmakla övünüyor ve tarihteki “en sermaye dostu hükümeti” kurmayı taahhüt ediyor.
Starmer egemen sınıfa şöyle diyor: “Ben, işçi sınıfına polislik yapıp ihanet etmesi ve büyük şirketlerin ve bankaların emirlerini dayatması için sendika bürokrasisindeki müttefiklerime güvenebilirim.” O, sendika bürokrasisinin, iki milyon işçiyi kapsayan 2022-23 grev dalgasının sabote edilmesinde oynadığı rolü buna kanıt olarak gösterebilir.
SEP, Gazze için tek bir büyük protesto oyu sağlamak üzere siyasi farklılıkları bir kenara bırakma çağrılarını reddetmektedir. Savaşı Durdurun Koalisyonu ve çeşitli sahte sol gruplar tarafından verilen “Ateşkes yoksa oy da yok” sözü, bazı protesto adaylarını desteklerken, diğer her yerde İşçi Partisi’ne oy verilmesi çağrısı yapmak demektir. Bu da İsrail’i desteklemeye ve NATO’nun savaşlarını yürütmeye devam edecek bir hükümetin kurulmasıyla sonuçlanacaktır. John McDonnell ve Diane Abbott gibi İşçi Partisi “solcuları” böyle bir hükümetin kurulması için canla başla kampanya yürütüyorlar.
Jeremy Corbyn ise Islington North’da bağımsız olarak seçime giriyor ama bunun tek nedeni İşçi Partisi’nden atılmış olmasıdır. Corbyn şu anda bile İşçi Partisi’nin Gazze’de kitlesel katliam ve etnik temizliğe verdiği desteği, NATO’nun Ukrayna’da Rusya’ya karşı yürüttüğü savaşı ya da başka hiçbir şeyi doğrudan eleştirmiyor. Corbyn, kampanyasını, Islington North sınırları dışında İşçi Partisi ile çatışmayacak şekilde dikkatle hazırladı ve hiç kimseye partiden ayrılıp yeni bir parti kurması çağrısında bulunmadı.
Starmer’ın Downing Street 10 numaraya yerleşmek üzere olmasının tek nedeni, 2015’te İşçi Partisi’nin başına ezici bir çoğunlukla seçilen Corbyn ve destekçilerinin, işçilerden ve gençlerden gelen “Blaircileri kovma” taleplerini geri çevirmiş olmalarıdır. Corbyn, NATO üyeliği ve nükleer silahlar da dahil olmak üzere tüm temel konularda teslim olmuş ve ardından partiyi kibarca Starmer’a teslim etmiştir. Corbyn’in “sol antisemitizm” yalanıyla mücadele etmeyi reddetmesi, partiden toplu ihraçlara ve şimdi de yüzlerce Yahudi’nin katıldığı Gazze protestolarının “nefret yürüyüşleri” olarak tasvir edilmesine zemin hazırlamıştır.
George Galloway’in Britanya İşçiler Partisi (WPB) ise hiçbir alternatif sunmamaktadır. “Geleneksel İşçi Partisi [Labour] değerlerine” dönüş olarak lanse edilen milliyetçi ve kapitalizm yanlısı programı, mültecileri hedef alacak şekilde göçün kısıtlanmasını da içermektedir. WPB, Asya kökenli iş insanlarının, İşçi Partisi, Muhafazakâr Parti ve Liberal Demokrat Parti’nin oportünist yetkililerinin ve daha da beterlerinin siyasi yuvası haline gelmiştir.
İskoçya’da hükümetteki İskoç Ulusal Partisi (SNP) Gazze’de ateşkes çağrısında bulunurken NATO’yu ve Ukrayna’da Rusya’ya karşı yürütülen savaşı koşulsuz desteklemektedir. Bağımsız kapitalist bir İskoçya için yaptıkları ayrılıkçı teklif dışında, SNP’nin Starmer’ın savaş yanlısı İşçi Partisi’nden neredeyse hiçbir farkı yoktur.
Sosyalist Eşitlik Partisi’ni inşa edin!
Sosyalist Eşitlik Partisi olarak işçilere, özellikle de genç kuşağa açıkça şunu söylüyoruz: Yeni ve gerçekten sosyalist bir önderliğin inşası hemen şimdi başlamalıdır. Biz, bu yeni önderliğin üzerine inşa edilmesi gereken sosyalist ve enternasyonalist programı öne sürüyoruz.
SEP, Lev Troçki tarafından Stalinist bürokrasiye ve onun suçlarına karşı mücadele etmek üzere kurulan, sosyalist devrimin dünya partisi Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’nin (DEUK) Britanya şubesidir.
Yeni bir dünya savaşı tehlikesi, kapitalist sistemin temel çelişkilerinden -küresel bir ekonominin gelişimi ile bu ekonominin, üretim araçlarının özel mülkiyeti üzerinde yükselen düşman ulus devletlere bölünmesinden- kaynaklanmaktadır. ABD, Britanya ve diğer emperyalist güçleri dünya üzerinde tartışmasız egemenlik kurma arayışına iten de budur.
Bu küresel savaş patlamasını durdurabilecek tek toplumsal güç, uluslararası işçi sınıfıdır. DEUK, “ABD-NATO’nun nükleer savaş kışkırtmasını durduralım! Uluslararası işçi sınıfını emperyalist savaşa ve soykırıma karşı birleştirelim!” başlıklı 2 Haziran tarihli açıklamasında şöyle demektedir:
Emperyalizmi nükleer savaşın eşiğine getiren çelişkiler, toplumsal devrimin nesnel temelini de oluşturmaktadır. Uluslararası işçi sınıfı, çıkarları kapitalist sömürü ve emperyalist barbarlıkla çatışan devasa bir toplumsal güçtür… Felaketler zincirinin önüne geçmenin tek bir yolu var: işçi sınıfının bu savaşın sonlandırılması için müdahale etmesi.
SEP, aşağıdaki dört temel ilke temelinde soykırıma ve savaşa karşı kitlesel bir hareketin oluşması için mücadele etmektedir:
1. Soykırıma ve savaşa karşı bir hareket işçi sınıfına dayanmalıdır. Savaşacak ve savaşta ölecek olan işçi sınıfıdır ve savaşın bedelini ödemeye zorlanacak olan da işçi sınıfıdır. Savaşı üreten aynı kapitalist kriz, ücretlere, işlere, sağlık hizmetlerine, eğitime ve işçi sınıfının tüm sosyal haklarına yönelik saldırılara, eşitsizliğe ve yoksulluğa karşı büyüyen mücadeleler biçiminde savaşı sona erdirmenin temelini de üretmektedir.
2. Bu hareket başta İşçi Partisi olmak üzere, kapitalist sınıfın tüm siyasi parti ve örgütlerinden tamamen bağımsız ve onlara düşman olmalıdır.
3. Bu hareket uluslararası olmalı, her ülkedeki ve her kıtadaki işçileri ortak sınıf çıkarları temelinde birleştirmelidir. Tırmanmakta olan küresel savaş, Birinci ve İkinci Dünya Savaşları gibi, dünya kapitalist sisteminin çelişkilerinden kaynaklanmaktadır. Yeni bir küresel çatışmayı ancak toplumun tüm zenginliğini üreten ve bu nedenle kapitalist egemen seçkinlerin komplolarına karşı koyacak sosyal ve ekonomik güce sahip olan dünya işçi sınıfının seferberliği önleyebilir.
4. Bu hareket kapitalizm karşıtı ve sosyalist olmalıdır, zira savaşın temel nedeni olan ekonomik sisteme ve mali sermayenin diktatörlüğüne son verme mücadelesi dışında savaşa karşı ciddi bir mücadele yürütülemez.
İşçi sınıfının muazzam toplumsal gücünü kapitalist sınıfa ve onun temsilcilerine karşı harekete geçirmek, küresel krizin ileri aşaması ile kitlesel siyasi bilincin mevcut düzeyi arasındaki uçurumun üstesinden gelmek anlamına gelir. Bu da ancak Marksist-Troçkist bir önderliğin inşası ve uluslararası işçi hareketinin sosyalist politikalar temelinde devrimci uyanışı ile mümkündür.
SEP kendini bu tarihi göreve adamıştır. Biz, Rusya, Ukrayna ve tüm eski Sovyetler Birliği’ndeki işçilerin Avrupa, Asya ve Amerika’daki kardeşleriyle savaşa karşı ve sosyalizm uğruna birliğini sağlamak için kardeş partilerimizle birlikte mücadele ediyoruz. Tüm işçileri ve gençleri SEP’e katılmaya ve bu mücadelede yerlerini almaya çağırıyoruz.
Daha fazlasını okuyun
- Britanya’da erken genel seçim: NATO’nun Rusya ile doğrudan savaşa girme hazırlığı
- ABD-NATO’nun nükleer savaş kışkırtmasını durduralım! Uluslararası işçi sınıfını emperyalist savaşa ve soykırıma karşı birleştirelim!
- Normandiya Çıkarması törenleri: Bir siyasi propaganda ve tarih tahrifatı örneği
- Avrupa seçimlerinde aşırı sağın oyları neden yükselişte?