Eğitim-Sen’in üniversiteler raporu öğrencilerin feci sosyal koşullarını gözler önüne seriyor

Türkiye genelindeki üniversiteler Ortadoğu’da ve Ukrayna’da giderek tırmanan savaşın ve işçi sınıfının sosyal koşullarına artan saldırıların ortasında açılırken, Eğitim-Sen Ankara 5 No’lu Şube tarafından yayımlanan rapor, öğrencilerin eğitim, barınma ve yaşam koşullarındaki feci durumu gözler önüne seriyor.

Üniversite öğrencilerinin mali ve psikolojik sorunlarını ortaya çıkarmayı amaçlayan rapor, gençliğin gelecek konusundaki kaygılarını da yansıtıyor.

Eğitim-Sen raporunun kapağı. [Photo: egitimsenankara5.org]

279 öğrencinin katılımıyla hazırlanarak 8 Ekim’de yayımlanan rapora göre, öğrencilerin yüzde 48,6’ı tamamen ailelerin geçim olanaklarıyla eğitime devam ediyor. Öğrencilerin yüzde 36,7’si burs veya kredi alabildiğini belirtiyor. Dahası, öğrenci kredileri, gençlerin sırtında uzun yıllar geri ödemeye çalıştığı büyük bir yük oluşturuyor.

Rapor, birçok öğrencinin, eğitim burslarının yetersizliği ya da yokluğu nedeniyle çalışmak zorunda kaldığını gösteriyor. Rapora göre öğrencilerin yaklaşık yüzde 15’i çalışarak eğitim yaşamına devam ediyor. Diğer yandan çok daha fazla sayıda öğrencinin geçinmek için çalışma istediği ancak iş bulamadığı görülüyor. Rapora göre öğrencilerin yüzde 36,7’si part-time düzgün iş imkânı olmamasından şikayetçi.

Üniversite öğrencilerinin karşı karşıya olduğu en önemli sorunlardan biri barınmadır. Rapora göre katılımcıların sadece üçte biri devlet yurdu olanaklarından faydalanabiliyor. Bununla birlikte, devlet yurtlarından yararlanma oranı gerçekte çok daha düşüktür. 7 milyon öğrenciden sadece 880 bin kadarı bir devlet yurdunda kalıyor. Bu, yüksek enflasyon ve fahiş konut kiraları koşullarında, öğrencilerin özel yurtlara veya evlere yüksek kira ödemesine neden oluyor.

Katılımcıların yüzde 45,7’si ise kaldığı yurt veya evin koşullarından memnun değilken, yüzde 28,3’ü kaldığı yurdun sağlıklı bir temizlik ortamı sağlamadığından bahsetmiştir.

Barınma koşullarının yanı sıra beslenme de öğrencilerin yaşadığı problemlerin bir diğer boyutudur. Rapora göre öğrencilerin yarısından fazlası beslenmesinin sağlıklı olmadığını düşündüğünü beyan etmiştir. Aylık gelirleri nedeniyle yeterli ve dengeli beslenmediğini düşünenler ise yüzde 71’dir. Zaman bulamama ve ekonomik nedenlerle öğün atladığını belirten öğrencilerin oranı da yine yüzde 70’e yakındır. Öğrencilerin yüzde 56’sı “bazen yemek yemediği günlerin olduğunu” söylemiştir.

Rapor, egemen sınıfın onlarca yıldır işçi sınıfının sosyal koşullarına yaptığı saldırıların sonuçlarını yansıtmaktadır.

Üniversite mezunlarının iyi ücretli işlerde çalışacağı algısı artık genç kuşakların bilincinden silinmiştir. Öğrenciler hem eğitim yaşamları devam ederken yetenekleriyle uyumlu bir iş bulamamakta hem de daha mezun olmadan işsizlik kaygısını taşımaya başlamaktadır. Üniversite öğrencilerinin yüzde 81,2’si geleceğinden endişe duyuyor. Gelecekte iş bulamayacağından korkanların oranı ise yüzde 73,3.

Öğrencilerin yaklaşık yarısı ekonomik sebeplerden dolayı tiyatro ve sinema gibi kültürel faaliyetlere katılamıyor. Kaygı ve endişe içinde yaşamak zorunda bırakılan öğrenciler hem iktisadi sebepler ile hem de vakit bulamama sebebiyle sosyalleşme olanaklarından mahrum kalıyorlar.

Toplumsal servet, işçi sınıfı tarafından yaratılıyor. Eğitim, sağlık ve temel altyapı gibi hizmetlere aktarılması gereken bu kaynaklar, savaş sanayiye, kurtarma paketlerine, teşviklerle ve vergi aflarıyla bankalara ve şirketlere aktarılıyor. Sosyal harcamalar giderek kesilirken eğitim ve sağlık gibi temel haklar kapitalist kâr ve servet birikimine tabi kılınmış durumda.  

Eğitimin geçtiğimiz on yıllarda önemli bir kâr alanı olarak yeniden şekillendirilmesi ile özel üniversite sayıları çarpıcı bir biçimde arttı (1999’da 20 iken 2024’te 78); buna karşın sayıları artan devlet üniversitelerinde bilimsel ve mesleki eğitimlerin niteliği düştü.

Gençlik tüm bu yıkım politikaları ve sorunlar karşısında çaresiz değildir. Ancak eğitim, sağlık, barınma, beslenme ve kültürel haklar gibi sosyal hakların mevcut ekonomik ve sosyal düzen içinde karşılanamayacağının farkına varmalıdır. Aynı kapitalist düzen tüm dünyada insanlığı savaş, soykırım, faşizmin yükselişi, devasa düzeylerdeki toplumsal eşitsizlik ve iklim değişikliği gibi sorunlarla karşı karşıya getirmektedir. Bu yüzden, bugün gençliği ilgilendiren meseleler, işçi sınıfının karşı karşıya olduğu daha kapsamlı küresel meselelerden ayrılamaz.

Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’nin öğrenci ve gençlik hareketi Toplumsal Eşitlik İçin Uluslararası Gençlik Öğrenciler (IYSSE), öğrencileri ve gençleri, toplumsal kaynakların savaşa ve kişisel servet birikimine yönlendirilmesine son verip insan ihtiyaçlarına dayanan küresel bir toplumu, yani sosyalizmi kurabilecek olan tek toplumsal güç olan işçi sınıfına yöneltmek için mücadele ediyor. Bunun için savaşa karşı kitlesel bir uluslararası hareket inşa etmeye çalışıyoruz.

Türkiye’deki IYSSE, öğrencilerin karşı karşıya olduğu acil sosyal sorunlara yönelik şu talepleri öne sürüyor:

  • Tüm üniversite ve eğitim kurumlarının kamulaştırılması ve ücretsiz eğitimin sağlanması.
  • Tüm öğrencilere insanca yaşayabilmelerini sağlayacak karşılıksız burs verilmesi ve kredi borçlarının silinmesi.
  • Depreme dayanıklı ve düzgün kamu yurtlarının inşa edilmesi ve ücretsiz barınma.
  • Okullarda ve yurtlarda ücretsiz, sağlıklı ve besleyici yemek sağlanması.
  • Toplu taşımada ücretsiz seyahat hakkı.
  • Öğrencilerin kültürel etkinliklerden ücretsiz yararlanması.
  • Kaynak mevcut! Militarizme ve şirketlere aktarılan kaynaklar başta eğitim ve sağlık olmak üzere öğrencilerin ve tüm toplumun ihtiyaçları için kullanılmalı.
  • Şirketlerin üniversiteleri ARGE departmanı ve işgücü deposu olarak şekillendirilmesine son verilmesi.
  • Üniversitelerde tarih tahrifatına, militarist ve şoven-milliyetçi propagandaya yer yok! Bilimsel ve anadilinde eğitim.
  • Yükseköğretim Kurulu gibi askeri cunta tarafından kurulmuş ve üniversitelerde demokratik işleyişi engelleyen kurumların lağvedilmesi.
  • Üniversitelerde özel güvenlik birimlerinin ve polislerin varlığına son verilmesi, siyasi faaliyetin önündeki engellerin kaldırılması ve siyasi görüşleri nedeniyle uzaklaştırılan tüm akademisyenlerin görevlerine iade edilmesi.
  • Tüm öğrencilere mezuniyetten sonra iş güvencesi. Gençlerin çalışma hakkı kapitalist kâr ve servet birikime tabi kılınamaz. Her işyerinde çalışma saatlerinin düşürülmesi dahil yeni istihdam olanakları yaratılması.

Tüm bu acil talepler ancak bir köklü bir toplumsal dönüşümle mümkündür ve egemen sınıfın iktidarına ve servetine cepheden bir sosyal saldırıyı gerektiren bu dönüşüm ancak işçi sınıfının sosyalist bir program temelinde harekete geçirilmesiyle gerçekleşebilir. Öğrenciler işte bu mücadeleye katılmalıdır.

Gençlik mücadele etmeye isteklidir. Tüm dünyada geçtiğimiz yıl boyunca öğrenciler ve akademisyenler kampüslerde ve sokaklarda İsrail’in Gazze’deki soykırımına karşı kitlesel gösteriler düzenlediler. Bu yıl da üniversiteler Filistin ve Lübnan halkıyla dayanışma gösterileriyle açıldı.

Ancak egemen sınıflara, kapitalist hükümetlere ve uluslararası kurumlara yapılan ahlaki çağrıların başarısız olduğu görülmelidir. Yeni bir strateji gerekiyor.

Öğrencilerin karşı karşıya olduğu temel sorunlar soykırımı ve savaşı üreten aynı kapitalist sistemden kaynaklanmaktadır. Öğrenciler gelecekleri için mücadele etmelidir. İleriye giden yol, kapitalizme ve emperyalist savaşa karşı mücadele etmek üzere uluslararası işçi sınıfına yönelmekten geçmektedir. Bu perspektifle hemfikir olan tüm öğrencileri sosyalizm mücadelesine katılmak üzere bizimle iletişime geçmeye çağırıyoruz.

Loading