Çocuk işçi cinayetlerini protesto eden öğrencilerin tutuklanmasına karşı çıkın

Salı günü “Çocukların kanı elinizde” yazılı bir pankart ve MESEM’lerde çalışırken ölen çocuk işçilerin fotoğrafları ile Milli Eğitim Bakanlığı’nın düzenlediği Mesleki ve Teknik Eğitim Zirvesi toplantı salonu önüne gelen öğrenciler, polis tarafından gözaltına alındılar.

Tamamen keyfi bu tutuklamalara somut delil olarak gösterilen videolarda görünen şey, anayasal haklarını kullanarak barışçıl bir protesto düzenleyen gençlere özel güvenlik güçlerinin ve polislerin saldırmasıdır.

Çarşamba günü aynı yerde öğretmenler, “Biz öğretmeniz; çocuklarımızın katledilmesine izin vermeyeceğiz” diyerek protesto eylemi yaptılar ve MESEM’lerin kapatılmasını talep ettiler. Ardından taban sendikası genel başkanının da aralarında bulunduğu 4 öğretmen gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar öğretmenler için savcılık adli kontrol ve yurtdışına çıkış yasağı talep ederken mahkeme bu talebi reddetti ve öğretmenler serbest bırakıldı.

Loading Tweet ...
Tweet not loading? See it directly on Twitter

Sosyalist Eşitlik Partisi – Dördüncü Enternasyonal, gözaltı ve tutuklamalara karşı X/Twitter’dan yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hükümetinin Kürdistan İşçi Partisi (PKK) lideri Abdullah Öcalan ile müzakereler üzerinden “demokratikleşme” iddiasının sahteliğine dikkat çekerek işçi sınıfının bağımsız bir kitlesel hareketinin geliştirilmesi çağrısı yaptı:

Dün Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası üyesi dört öğretmenin “öğrenciler MESEM ile öldürülmesin” dedikleri için gözaltına alınması ve aynı nedenle 16 Türkiye İşçi Partili öğrencinin tutuklanması, hem “demokratikleşme” iddialarının sahteliğini hem de anayasal ve yasal hakları tanımayan kapitalist oligarşinin egemenliğini açıkça gözler önüne sermektedir.

Öğretmenlerin ve öğrencilerin gözaltına alınmasını ve tutuklanmasını protesto etmek yetmez. Eğitim emekçileri sendikaları, öğretmenlerin ve öğrencilerin derhal serbest bırakılması talebiyle iş bırakmalı; öğrenciler de buna boykotlarla destek vermelidir.

Hem siyasi baskıya hem de MESEM’lerdeki ölümlere ve çocuk emeği sömürüsüne karşı gerçek bir kitlesel mücadele için okullarda bağımsız taban komiteleri inşa edilmeli ve emekçiler mücadelenin iplerini kendi ellerine almalıdır.

Loading Tweet ...
Tweet not loading? See it directly on Twitter

2016 yılında uygulamaya konan MESEM’lerde şimdiye kadar en az 16 çocuk iş cinayetlerine kurban gitti. Lise çağındaki 14-18 yaş arası öğrenciler, MESEM kapsamında 4 yıl boyunca haftada 4 gün bir işyerinde çalıştırılıyor ve sadece bir gün okulda teorik eğitim alıyorlar. Çocuklar ilk 3 yıl asgari ücretin yüzde 30’u (6.631 TL) kadar ve 4. yıl ise kalfa olarak asgari ücretin yüzde 50’si (11.052 TL) kadar bir maaş alıyorlar. MESEM bu haliyle bir eğitim modelinden ziyade, sermayeye ucuz işgücü sağlıyor.

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi’nin raporuna göre sadece geçtiğimiz kasım ayında 4’ü 14 yaşının altında olmak üzere 13 çocuk iş cinayetine kurban gitti. Böylece 2025 yılının 11 ayında 85 çocuk işçi öldü. Bu sayı 2024 yılının tamamı için 71 idi. Kasım ayında “iş kazası” adı altında ölen toplam işçi sayısı 216 oldu. Türkiye’de her yıl yaklaşık 2 bin işçi, alınmayan önlemler ve tehlikeli koşullarda yoğun sömürü kaynaklı iş cinayetlerine kurban gidiyor.

. Derin bir siyasi ve ekonomik krizle karşı karşıya kalan egemen sınıfın çıkarları doğrultusunda inşa edilen bu otoriter rejim, her şeyden önce, artan sınıfsal gerilimlerin ve büyüyen toplumsal eşitsizliğin ortasında işçi sınıfını hedef almaktadır. Bu, ABD’deki Trump yönetimi başta olmak üzere dünya çapında otoriter ve aşırı sağcı eğilimlerin güç kazanması sürecinin ayrılmaz bir parçasıdır.

Yine çarşamba günü İzmir’de polis Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP) üyesi 5 kişiyi bir operasyonla gözaltına aldı. TÖP tarafından yapılan açıklamada “Uydurma gerekçeler ile hazırlanmış olan polis tutanaklarıyla parti faaliyetlerimiz sorgulanmaya, suç üretilmeye çalışılıyor,” denildi. Gözaltına alınanlar perşembe günü serbest bırakıldılar. Sosyalist Eşitlik Partisi, TÖP üyelerine yönelik polis devleti baskısına karşı çıkarak gözaltına alınanların serbest bırakılmalarını talep etti.

Loading Tweet ...
Tweet not loading? See it directly on Twitter

Tüm bu operasyonlar, Kürt meselesinde, Erdoğan’ın ve faşist müttefiki Devlet Bahçeli’nin önderlik ettiği ama hükümetin baskısı altında olan Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) de dahil olduğu müzakerelerin demokrasi ve barışı sağlayacağı iddialarının sahteliğini ortaya koymaktadır. Ankara-PKK anlaşması, ABD’nin Ortadoğu’yu kendisinin tam egemenliği altında yeniden biçimlendirme çabalarının bir parçasıdır. Türk ve Kürt burjuvazisinin yeni savaşlara yönelik, emperyalizmle uyumlu gerici bir ittifak arayışının ürünü olan bu anlaşmanın hiçbir ilerici yanı yoktur.

Kürt halkının temel demokratik hakları halen hiçe sayılmakta ve bunları savunanlar devlet baskısıyla karşılaşmaktadır. Eylül ayında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının Sosyalist Eşitlik Partisi’nin programında Kürt halkının haklarını savunan taleplere müdahale girişimi, bunun en çarpıcı örneklerinden biridir. Başsavcılık, “anadilinde eğitim, Kürtçenin resmi dil olarak anayasal güvenceye kavuşması” gibi meşru demokratik taleplerin değiştirilmesini ya da kaldırılmasını talep ederken, parti bunu kesin bir dille reddetti.

Sosyalist Eşitlik Partisi Genel Başkanı Ulaş Sevinç, bir mektupla beraber partinin bu müdahaleye yanıtını, CHP ve Kürt siyasi hareketleri dahil olmak üzere kendisini “sol” veya “demokrat” olarak niteleyen partilerin genel merkezlerine, Meclis gruplarına ve milletvekillerine gönderdi. Yapılan bu çağrıya şimdiye kadar yalnızca Sosyalist Emekçiler Partisi yanıt verdi.

Loading