Kadıköy ve Maltepe Belediyesi grevleri CHP’yi, sendikaları ve sahte solu teşhir ediyor

İstanbul’da, burjuva ana muhalefet Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) tarafından yönetilen belediyelerdeki son işçi grevleri, CHP’yi ve sözde “muhalif” sendikalar ile CHP’yi destekleyen sahte sol grupların oynadığı gerici rolü çarpıcı bir şekilde gözler önüne sermiştir.

Maltepe Belediyesi işçilerinin grev pankartı. [Fotoğraf: Twitter’daki @KGrevde hesabı]

DİSK’e bağlı Genel-İş sendikası, Maltepe Belediyesi işçilerinin grevine açıkça ihanet etti. Grev, CHP’nin işçi düşmanlığını açığa çıkarır ve egemen seçkinlerin öldürücü pandemi politikası karşısında öfkesi büyüyen işçi sınıfının geniş kesimlerine yayılma tehdidi oluştururken, Genel-İş sendikası grevi hızla sona erdirdi. İşçilerin altı gün süren grevinin sonunda, sendika genel merkezi, işçilerden habersiz ve onların iradesine aykırı bir şekilde, satış anlaşmasına imza attı.

İşçiler önerilen anlaşmayı oylarken, Genel-İş, Twitter’dan, ikramiye dahil en düşük ücretin 4.700 TL olduğunu ve grevin sona erdirildiğini duyurdu. Oysa oylamaya katılan 525 işçi greve devam etme yönünde oy kullanırken sadece 42 işçi grevi sonlandırma lehine oy vermişti. Oylamaya katılanların ezici çoğunluğu (yüzde 90’dan fazlası) greve devam etmek istemesine rağmen, DİSK yöneticileri anlaşmayı imzaladılar.

Maltepe Belediyesi’nde yıllardır uğradıkları ücret ve sosyal hak kayıplarının giderilmesini talep eden 1500’den fazla işçi, toplu sözleşme görüşmelerinde aylarca anlaşma sağlanamadıktan sonra 23 Şubat’ta greve çıktı.

CHP’li belediye yönetimi, başından itibaren, işçilerin talepleri hakkında yalan söyledi ve ilçe sakinlerini işçilere karşı kışkırttı. Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç, işçilerin ücretlerine yüzde 47 zam yapmayı teklif ettiklerini iddia ederken, işçiler bu zam oranının sadece 30 dolayında işçiyi içerdiğini ve gerçek teklifin yüzde 8 zam olduğunu açıkladılar.

Grevci belediye işçilerinden Ahmet Bozkurt, Gazete Duvar’a şunları belirtti: “Aldığım maaş yemek ve yol parasıyla 3 bin 100 lira. Bin 300 lira ev kirası ödüyorum. Faturalarla 2 bin lirayı buluyor. Biz de insanca yaşamak istiyoruz. Ben de çocuklarımı iyi yetiştirmek, iyi bir eğitim almalarını sağlamak için çırpınıyorum.”

Bozkurt, pandeminin de işçileri sert biçimde vurduğunun altını çizerek, pandemi sırasında Maltepe Belediyesi’nde çalışan en az bin işçinin hastalığa yakalandığını ve bir işçinin öldüğünü söylüyordu.

Geçtiğimiz yıldan beri süren COVID-19 pandemisine, işçi sınıfının yaşam ve sosyal koşullarına yönelik saldırılar eşlik etti. Milyonlarca işçi “ücretsiz izne” çıkarılarak asgari ücretin yarısına geçinmeye zorlanıyor. Gelirlerdeki düşüşe ve işsizliğin büyümesine, başta gıda olmak üzere temel ihtiyaçların fiyatlarındaki hızlı artış eklendi. Dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı Ocak 2021 itibarıyla 8.600 lirayı geçerken, gerçek enflasyon yüzde 30’larda.

Grev nedeniyle Maltepe’de çöpler toplanmadı ve çöp dağları oluştu. Buna karşılık, Ekrem İmamoğlu başkanlığındaki İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) yönetimi, Maltepe Belediyesi işçilerinin grevini kırmak üzere harekete geçti ve İBB işçilerini Maltepe’deki sınıf kardeşleriyle karşı karşıya getirerek çöpleri toplamaya başladı.

İşçiler grev kırıcılığını teşhir edip bu girişime karşı çıkarken, İBB, grev hakkına saygı duyduğunu ama halk sağlığı nedeniyle bunu yapmak zorunda olduğunu iddia etti. Dahası, CHP’li yöneticiler de bu grev kırıcı çalışmalara katıldılar ve yaklaşık 100 kişilik bir küçük burjuva güruhu çöplerin toplanmasını engellemek isteyen grevci işçilere saldırttılar. Bu, burjuva muhalefet partilerinin, işçi mücadeleleri karşısında faşizan yöntemleri başvurmaktan çekinmeyeceklerine dair ciddi bir uyarıydı.

Maltepe’deki sendika ihaneti, yine İBB’nin çöpleri toplayarak grevi kırmaya çalıştığı Kadıköy’de bir satış sözleşmesi imzalanmasının ardından geliyor. 16 Şubat’ta CHP yönetimindeki Kadıköy Belediyesi’nde çalışan yaklaşık 2.300 işçi, toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması nedeniyle greve çıkmıştı. Kadıköy Belediye Başkanı Şerdil Dara Odabaşı da yüzde 38’lik bir zam teklif ettiklerini iddia etmiş; işçiler gerçek teklifin yüzde 7 zam olduğunu açıklamışlardı.

Kadıköy’deki grev de CHP ile sıkı bağları bulunan DİSK’e bağlı Genel-İş sendikasının ihanetine uğradı. Sendika, her iki grevde de işçileri yalıtmaya çalıştı ve ardından CHP’li yetkililerle kapalı kapılar arkasında satış sözleşmelerini imzaladı.

Sendika, işçiler arasındaki patlayıcı öfkenin kontrolden çıkıp yayılmasını önlemek için elinden geleni yapıyor. Mart ayında İstanbul’da bulunan üç belediyede daha grev kararı almak zorunda kalan sendika, bunların her biri için farklı başlangıç tarihleri belirledi. Bir anlaşma olmaması halinde, Kartal Belediyesi’ndeki grev 4 Mart’ta; Beşiktaş Belediyesi’ndeki grev ise 15 Mart’ta başlayacak. Sendikacılar, Ataşehir Belediyesi’nde 2 Mart’ta grev başlamadan kısa süre önce anlaşmaya vardılar.

Bunların yanı sıra geçtiğimiz dönemde birçok belediyede işçi grevleri, sendikaların imzaladığı satış sözleşmeleriyle başlamadan engellendi. Örneğin, CHP’li Şişli Belediyesi’nde Genel-İş yüzde 3-4’lük maaş zamlarına imza attı.

Bu deneyimler, işçilerin, mücadelelerinin kontrolünü kendi ellerine almak için taban komiteleri kurmalarının kritik bir gereklik olduğunun altını çizmektedir. Bu komiteler, işçilerin grevlerini koordine edip birleştirmelerini, işçi sınıfının diğer kesimlerine ve İstanbul sakinlerine destek çağrısında bulunmalarını sağlayacaktır. Aksi takdirde, önümüzdeki grevlerde sendikalar Kadıköy ve Maltepe satışlarını tekrarlamaya çalışacaklar.

Bütün bu grevlerin eş zamanlı yapılmasını ve birbirleriyle koordine edilmesi engelleyen; diğer belediyelerdeki işçilerin greve başlamasından önce grevleri bir oldu bitti ile sonlandıran aynı sendikaydı. DİSK, başından itibaren sadece CHP’ye değil ama tüm siyaset kurumuna ve savundukları kapitalist sisteme karşı birleşik bir işçi sınıfı hareketinin gelişmesini engellemeye çalışıyor. DİSK ile CHP o kadar yakın ki, neredeyse her genel seçimde bir DİSK başkanı CHP’den milletvekili seçiliyor.

CHP’nin bu grevlere verdiği tepki, onun da iktidara gelmesi halinde işçi düşmanlığında iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi'den (AKP) geri kalmayacağını gösteriyor ve küçük burjuva sahte sol partilerin CHP hakkında yarattığı yanılsamaları paramparça ediyor. Grev boyunca CHP’li ve sahte solcu birçok sosyal medya hesabı işçilere karşı karalama kampanyası yürüttü. Bu hesaplarda bu “vasıfsız” işçilerin fahiş ücret talep ettikleri, AKP'nin kuklası oldukları ve “demokrasi mücadelesi”ne zarar verdikleri şeklinde karalamalar yayıldı. En çok sorulan ve grevlerin AKP’ye hizmet ettiğini ima eden sorulardan biri, neden sadece CHP'li belediyelerde greve çıkıldığıydı.

Bu grevler, CHP önderliğindeki burjuva muhalefetin etrafındaki orta sınıf sahte sol grupların oynadığı gerici rolü de teşhir etmekte ve Dünya Sosyalist Web Sitesi’nin bu konuda daha önce yaptığı değerlendirmeyi bütünüyle doğrulamaktadır. Sol Parti (eski Özgürlük ve Dayanışma Partisi, ÖDP), Emek Partisi (EMEP) ve Türkiye İşçi Partisi (TİP) gibi birçok sahte sol parti, 2019 yerel seçimlerinde Ekrem İmamoğlu gibi CHP adaylarını desteklemiştir.

Sol Parti’nin önderi Alper Taş, yerel seçimlerde aşırı sağcı İYİ Parti’nin de desteğini alarak Beyoğlu’nda CHP’den aday gösterilmişti. Sol Parti, Maltepe grevi sırasında işçilerin grevini desteklediğini iddia ederken, aynı günlerde partinin bir heyeti CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na dostane bir ziyaret gerçekleştirdi.

AKP hükümeti ve onun güdümündeki medya ise bir yandan grevleri CHP’ye karşı bir propaganda aracı olarak kullanmaya çalışırken, diğer yandan bu grevlerin sendikanın denetiminden çıkmasından ve daha geniş sınıf mücadelelerinin patlamasını tetiklemesinden korkuyor.

Ocak ayında Türkiye’deki sürü bağışıklığı ve kemer sıkma politikalarına karşı grevler artarken, aynı dönemde AKP hükümeti, Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin protestolarına şiddetli bir polis devleti baskısıyla yanıt verdi. Hükümetin verdiği bu yanıt, yaklaşan kitlesel mücadelelerden ve bunların kapitalist sisteme karşı uluslararası bir mücadeleye dönüşme olasılığından duyduğu korkuyu yansıtıyordu. Doğrusu, AKP ve CHP, grevlerin kontrolden çıkmadan bitirilmesi konusunda hemfikirdir.

Kadıköy ve Maltepe belediyelerindeki grevlere yönelik ihanetler, işçi sınıfı için kritik dersler içermektedir. Çıkarılacak en önemli ders; işçiler için ileriye giden tek yolun, kendi bağımsız sosyalist ve enternasyonalist partilerini inşa etmekten, yani Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’nin (DEUK) Türkiye şubesini kurmaktan geçtiğidir. CHP’yi, onun sahte solcu destekçilerini ve sendikaları da kapsayan tüm siyaset kurumunu teşhir eden, onların tamamına karşı mücadele eden ve işçilere devrimci sosyalist bir perspektif sunan başka bir siyasi eğilim bulunmuyor.

Loading