Perspektif

ABD-NATO Rusya’ya karşı savaş tehditlerini artırıyor: III. Dünya Savaşı’na hazır mısınız?

Washington’ın Ukrayna üzerinden Rusya ile kışkırttığı çatışma, dünyayı ölçüsüz bir felaketle tehdit ediyor. Çözümsüz iç krizler ve açgözlü jeopolitik hırs eliyle yönlendirilen ABD emperyalizmi, pervasızca III. Dünya Savaşı’nın eşiğine doğru ilerliyor.

Ukrayna krizi, ABD ve onun NATO müttefikleri tarafından yalanlara dayanarak geliştirildi. Biden yönetimi, Rusya’yı kendi sınırları içindeki askeri intikal nedeniyle kınıyor. Rusya’nın Ukrayna’yı yakında istila edeceği iddiası Beyaz Saray tarafından durmadan tekrarlanıyor ve kitle iletişim araçlarında sorgusuz sualsiz yineleniyor.

Bu, histerik bir savaş propagandasıdır. Rusya hiçbir zaman Ukrayna’yı istila etme tehdidinde bulunmadı. Bununla birlikte, Moskova, Ukrayna’nın NATO’nun bir parçası olmasını hoş göremeyeceğini belirtti.

Ukrayna’nın Bölgesel Savunma Kuvvetleri üyeleri, Silahlı Kuvvetlerin gönüllü askeri birlikleri, Kiev’deki bir şehir parkında eğitim alıyor, 22 Ocak 2022, Ukrayna. (AP Photo/Efrem Lukatsky, File)

Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO), “demokratik” devletlerin coğrafi bir ittifakı değil, Rusya ve başka ülkelerle savaşa yönelik emperyalist bir entrika grubudur. Ukrayna’yı ittifaka dahil etmek, NATO silahlarını ve kuvvetlerini Rusya’nın yakın sınırına yerleştirecektir. Dahası, Neo-Nazilere ve faşistlere bağlı aşırı sağcı Kiev rejiminin Moskova ile bir çatışmayı kışkırtması durumunda, ABD ve Batı Avrupa emperyalizmi kuvvetlerinin, NATO’nun 5. maddesi kapsamında, Kiev rejimi adına savaşa girmesini zorunlu kılacaktır.

ABD’li yetkililer, Rusya ve Ukrayna sınırlarına 50.000 kadar asker gönderme planlarını açıkladılar. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Çarşamba günü, Moskova’nın Ukrayna’nın NATO’ya katılmasına izin verilmemesine dair yazılı garanti talebini reddeden bir açıklama yaptı. Biden yönetimi pazarlık yapmıyor. Gerginliği hafifletmeye değil, saldırgan olarak sunulabilmesi için Putin’i silahlı çatışmaya sokmaya çalışıyorlar.

ABD ve NATO birlikleri seferber edilirken, Washington ekonomik savaş aygıtını harekete geçiriyor. Biden ve Blinken, Moskova’ya karşı “ağır ekonomik yaptırımlar” tehdidinde bulundular. Washington, Rusya’nın ABD doları işlemleri için küresel SWIFT finans sistemine erişimini kesmeye hazırlanıyor. Bu adım, Rusya’yı dünya ekonomisinin büyük bir kısmından dışlayacak.

ABD, dünyanın dört bir yanındaki ülkeleri istila etti ve Putin, ABD karşısında yenilginin kendisi için nelere yol açacağını biliyor. Manuel Noriega ve Slobodan Miloseviç hapishanede öldü, Muammer Kaddafi vahşice öldürüldü ve Saddam Hüseyin asıldı. Washington, Putin’i ölü istiyor.

Biden yönetimi, Putin’in ve Rusya’nın varoluşsal bir tehdit olarak yorumlamak zorunda kaldığı bir durum yarattı. Moskova’nın tam teslimiyeti dışında NATO kuvvetlerinin ilerlemesini engelleyecek hiçbir tavizi bulunmuyor. NATO kapısının eşiğinde dururken, Rusya ya şimdi ya da yakın gelecekte bir savaş seçenekleriyle karşı karşıyadır.

Beyaz Saray pervasızca savaşa doğru ilerliyor ancak kimse savaşın olası sonuçlarını tartışmıyor. Hiçbir muhabir Biden’a en kötü senaryonun ne olabileceğini sormuyor. Hiç kimse bu savaşın nükleer silah kullanımını gerektirip gerektirmediğini sormuş değil. Washington, çıkarmaya çalıştığı çatışma, Ukrayna’nın doğu bölgeleriyle, Donbass’la kolayca sınırlanacakmış gibi davranıyor.

Amerika Birleşik Devletleri 1991’den beri bir dizi savaş yürüttü ve bunların her biri felaketle sonuçlandı. Milyonlarca insan öldü, Ortadoğu ve Orta Asya’daki tüm toplumlar mahvedildi. Bu bölgelerde savaş açtığı ülkeler ilkel olarak silahlıydılar. Şimdi ise Washington, dünyanın en büyük ikinci nükleer silah stokunu elinde bulunduran ülkeyle karşı karşıya.

Eğer ABD ve NATO, nükleer savaş çıkması yönündeki çok büyük tehlikeyi artırmadan Rusya’ya karşı varoluşsal bir tehdit oluşturabileceklerine inanıyorlarsa, kendilerini kandırıyorlar. Bu olasılığı nasıl dışlayabilirler? Riskin farkındaysalar da, yaptıkları çılgınlıktır.

ABD ve NATO’nun tüm savaş propagandaları Putin’i dengesiz bir suçlu olarak gösteriyor; tüm stratejileri, Putin’in davranışının onların davranışlarından daha mantıklı olmasına bel bağlıyor. Oysa Rus egemen seçkinleri ve askeri çevreleri içinde, birçoğu her türden faşist düşünceler dolu olan son derece gerici bir hizip var.

Savaşın kendine özgü amansız bir mantığı vardır; Oval Ofis’in karar masasında (Resolute desk) hazırlanan muntazam komplolara bağlı kalmaz. Washington’ın harekete geçirdiği askeri girdabın mantığı, büyük güçleri küresel bir çatışmaya sürükleyecektir.

Çin, Washington’ın Sıfır COVID politikasından vazgeçme ve pandeminin milyonlarca insanı öldürmesine izin verme talebiyle karşı karşıya bulunuyor. ABD’nin Asya Pasifik bölgesindeki savaş hamlesi, Pekin için, neredeyse Rusya’nın karşı karşıya olduğu kadar ileri seviyede bir varoluşsal tehdit oluşturuyor. Çin, ABD’nin Tayvan’a asker göndermesini Ukrayna’daki gelişmelere doğrudan paralel olarak görüyor.

Yeniden miğferini takan Britanya emperyalizmi, savaş yönelimine hizmet eden kendi yalanlarını uyduruyor. Washington, elinde 28 milyon Sovyet yurttaşının kanı olan Alman burjuvazisine, gözünü yeniden doğuya dikmesi için baskı yapıyor.

Rusya ile patlak verecek bir savaş, haftalar, belki de günler içinde İran, İsrail, Çin ve Tayvan’ı da içine çekecektir. Japonya ve Avustralya genişleyen savaşa hızla dahil olacaktır. Askeri zorunluluklar egemen olacaktır. Dünya girdaba çekilecektir. Yok etmeye hazırlandıkları can kaybının haddi hesabı yoktur.

Amerikan egemen sınıfı, kitlesel ölümlere karşı kayıtsız olduğunu göstermiştir. İki yıldan kısa bir süre içinde 900.000’den fazla Amerikalı COVID-19’dan öldü; ancak Biden’ın Beyaz Saray yönetimi bundan bahsetmiyor bile. Akşam haberi spikerleri günlük hava durumunu anlatıyor, günlük ölümleri değil. Washington’da yıkıcı bir küresel savaş başlatmasını engelleyecek vicdanın zerresi mevcut değildir.

Bu politikada bir çılgınlık var; ama bu nesnel sebepleri olan bir çılgınlıktır. Savaş dürtüsü, dengesiz jeopolitik hırsların ve çözümsüz iç krizin tamamen zehirli bir karışımı ile beslenmektir.

Çatışma, Sovyetler Birliği’nin dağıtılmasından bu yana ABD’nin jeopolitik egemenliğini yeniden tesis etme ve ekonomik güçlüklerini askeri yollarla dengeleme yönündeki gözü kara çabalarından kaynaklanmaktadır. Stalinist bürokrasi Sovyetler Birliği’ni dağıtırken, emperyalist güçler, bunu izleyen toplumsal yıkımdan en iyi şekilde nasıl yararlanacaklarını tartıyorlardı.

1992’de önde gelen bir dış politika akademisyeni olan Walter Russell Mead, World Policy Journal’da “Soğuk Savaş’tan Sonra ABD Politikası İçin Mütevazı Bir Öneri” alt başlığını taşıyan önemli bir makale yayımladı. Mead, ABD’nin Sibirya’yı yoksul Rus ulusundan satın almasını ve “Sibirya’nın geniş doğal kaynak deposunu özelleştirmekten” kâr etmesini savunuyordu.

Mead şöyle yazıyordu: “Bu bölge dünyanın en değerli petrol, doğalgaz, elmas ve altın yataklarından bazılarını içermektedir. Uçsuz bucaksız ormanları; büyük maden yatakları var. Tüm bu kaynaklar, Amerika Birleşik Devletleri’nin bir parçası olarak Rusya’nın bir parçası olmaktan daha değerli olur.” Mead, “Asya’nın en iyi limanlarından biri” dediği Vladivostok’u almanın değeri ve Japonlara verilen imtiyazlardan sağlanacak işletme payları hakkında yazıyordu. Bu, emperyal yağmanın dilidir.

Mead, Sibirya’yı satın almayı teklif etmişti. Şimdi ise Washington, askeri saldırganlık yoluyla ülkeyi parçalamak üzere benzer amaçlar peşinde koşuyor. Hitler, Rusya’yı bir tarım merkezi olarak görüyordu. Amerika Birleşik Devletleri’nin daha da büyük tasarıları var.

Egemen sınıfı savaşa sürüklemekte daha da belirleyici olan, pandeminin oluşturduğu patlayıcı toplumsal kriz ve açık sınıf mücadelesinin ortaya çıkışıdır. Küresel pandeminin toplumsal yaşamı muazzam derecede bozması, tüm burjuva rejimleri temelden istikrarsızlaştırmıştır.

Thomas Edsall’ın Çarşamba günü New York Times’ta yayınlanan görüş yazısı, yoğun toplumsal kutuplaşmanın ABD’yi “bilinmeyen ve çok tehlikeli bir bölgeye” yerleştirdiğini belirtiyordu. Edsall, “nedenlerin açıkça dışsal olduğu”, kutuplaşmayı başarılı bir şekilde ortadan kaldıracak bir olay olması gerektiğini söyleyen bir siyaset bilimcisinden alıntı yapıyordu.

İşte savaş dürtüsünü her şeyden çok besleyen budur. Rusya ile savaş, Amerikan egemen sınıfının, toplumsal öfkeyi dışa doğru yönlendirmek için milliyetçiliği kullanmasına olanak verecek ve muhalefeti bastırmak için bahane sağlayacaktır. Pandeminin bıçak sırtına getirdiği kapitalizmin krizi, burjuvaziyi içinden çıkılmaz bir ikilemle karşı karşıya bırakıyor ve burjuvazi çıkış yolu bulmak için savaşa yöneliyor.

Şu anda var olan en büyük tehlike, tehlikenin boyutu ile halkın bu konudaki farkındalığı arasındaki büyük uçurumda yatmaktadır. Gerçekler işçi sınıfından gizlenmiştir. İşçi sınıfına yalan söylenmiş; işçiler pandemi tarafından hırpalanmış ve işe dönmeye zorlanmıştır.

Pandeminin yayılmasını önlemek, toplumsal eşitsizliğin ve sömürünün amansız büyümesine karşı çıkmak için mücadele eden işçi sınıfı, seçkinlerin savaş planları hakkında siyasi olarak bilinçlendirilmelidir.

Ukrayna üzerine provokasyonların yakın dönemdeki sonucu ne olursa olsun, durum son derece tehlikelidir. İşçi sınıfı buna göre davranmalıdır. Korku içinde boyun eğmemek, doğru bir politika uğruna mücadele etmek gerekmektedir. Emperyalizm, ancak savaşa karşı mücadele eden uluslararası bir işçi sınıfı hareketinin gelişmesi yoluyla önlenebilecek bir felaket hazırlıyor.

2016’da, ABD emperyalizminin savaş yöneliminin hâlihazırda yoğunlaştığını tespit eden Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi (DEUK), emperyalizme karşı uluslararası bir işçi sınıfı ve gençlik hareketinin inşası için çağrıda bulunan “Sosyalizm ve Savaşa Karşı Mücadele” başlıklı bir açıklama yayımladı. DEUK, bu savaş karşıtı hareketin kritik ilkelerini şöyle özetlemişti:

  • Savaşa karşı mücadele, nüfusun bütün ilerici unsurlarını kendi arkasında birleştiren, toplumdaki büyük devrimci güç işçi sınıfı üzerinde yükselmelidir.
  • Mali sermayenin diktatörlüğüne ve militarizm ile savaşın temel nedeni olan ekonomik sisteme son verme uğruna mücadele etmeksizin savaşa karşı ciddi bir mücadele söz konusu olamayacağı için, yeni savaş karşıtı hareket, kapitalizm karşıtı ve sosyalist olmak zorundadır.
  • Dolayısıyla, yeni savaş karşıtı hareket, zorunlu olarak, kapitalist sınıfın bütün siyasi partilerinden ve örgütlerinden bütünüyle ve tartışmasız biçimde bağımsız ve onlara düşman olmalıdır.
  • Yeni savaş karşıtı hareket, her şeyden önce uluslararası olmalı, işçi sınıfının muazzam gücünü emperyalizme karşı birleşik küresel bir mücadelede harekete geçirmelidir. Burjuvazinin sürekli savaşına, işçi sınıfı tarafından, stratejik hedefi ulus devlet sisteminin ortadan kaldırılması ve bir dünya sosyalist federasyonunun kurulması olan sürekli devrim perspektifi ile yanıt verilmesi gerekmektedir. Bu, küresel kaynakların akılcı ve planlı geliştirilmesini ve bu temelde yoksulluğun ortadan kaldırılmasını ve insanlık kültürünün yeni doruklara yükseltilmesini mümkün kılacaktır.

Bu hareketi inşa etmenin aciliyeti daha da artmıştır. En kritik sorun, işçi sınıfı içinde bu politikalar uğruna mücadele edilmesidir. Bu perspektifle hemfikir olan herkes, bu mücadeleyi sahiplenmeli ve Sosyalist Eşitlik Partisi’ne katılmalıdır.

Loading