NATO-Rusya savaşı Türkiye ile Yunanistan arasındaki çatışmayı alevlendiriyor

ABD-NATO ile Rusya arasında Ukrayna’da devam eden savaşın ortasında, Türkiye ile Yunanistan arasında Ege Denizi’ndeki gerilim tehlikeli bir şekilde yükseliyor. NATO üyesi bu iki ülke birbirlerini hedef alan askeri tatbikatlar düzenliyor, birbirlerini uluslararası anlaşmaları hiçe saymakla suçluyor ve sınırlarını uçak ve gemilerle ihlal ediyor.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ege kıyısındaki İzmir’in Seferihisar ilçesindeki askeri tatbikatların son günü sırasında konuşma yapıyor, 9 Haziran 2022. (AP aracılığıyla Türkiye Cumhurbaşkanlığı)

Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) tarafından Ege Denizi’nde düzenlenen ve 10 binden fazla askeri personelin katıldığı Efes-2022 Tatbikatı geçtiğimiz hafta tamamlandı. Hava, deniz ve karada yapılan fiili atışlı tatbikata aralarında ABD ve İtalya’nın da bulunduğu 37 ülke katıldı. Ege Denizi’nde Türk kıyılarına sadece 1,5 kilometre uzaklıkta olan Samos (Sisam) adası karşısındaki Seferihisar’da gerçekleştirilen tatbikatın “bir adaya askeri çıkarma yapma” senaryosuna dayalı olması, kapitalist basında açıkça Yunanistan’a yönelik bir gözdağı olarak yorumlandı.

Yunan basını da Yunanistan’ın 27 Mayıs’ta tamamlanan Fırtına 2022 adlı deniz tatbikatı sırasında da Türkiye’nin “iki F-16 savaş uçağıyla Yunan hava sahasını ihlal edip, kuzeydeki liman kenti Aleksandrupoli’nin [Dedeağaç] sadece 2,5 deniz mili yakınına gelerek” bir mesaj verdiğini yazmıştı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Efes-2022 Tatbikatı sırasında yaptığı açıklamada, Yunanistan’ı Ege Denizi’ndeki adaları silahlandırarak uluslararası anlaşmaları ihlal etmekle suçladı. Atina’yı bu konuda “son bir kez daha” uyardığını söyleyen Erdoğan, Yunanistan’ı “Adaları silahlandırmaktan vazgeçmeye davet ediyorum, şaka yapmıyorum, ciddi konuşuyorum,” dedi.

Erdoğan ayrıca “Türkiye, Ege’deki haklarından vazgeçmeyeceği gibi adaların silahlandırılması konusunda uluslararası anlaşmaların kendisine tanıdığı yetkileri gerektiğinde kullanmaktan da geri durmayacaktır,” diyor ve şunları ekliyordu: “Yunanistan’ı, tıpkı bir asır önce olduğu gibi pişmanlıkla sonuçlanacak hayallerden, söylemlerden ve eylemlerden uzak durması, aklını başına alması konusunda tekrar ikaz ediyoruz.”

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da geçtiğimiz Salı günü yaptığı açıklamada Yunanistan’ı barış antlaşmalarını ihlal etmekle suçlamıştı: “Peki Yunanistan’ın agresif olmasının başka bir sebebi nedir? Yunanistan’ın 1923 Lozan ve 1947 Paris anlaşmalarında silahlandırmama koşuluyla kendisine verilen adaların statüsünü ihlal etmesi ve bizim de bu ihlali uluslararası hukuk çerçevesinde gündeme getirmemiz.”

Çavuşoğlu ayrıca “Eğer Yunanistan bu ihlalden vazgeçmezse bu adaların egemenliği tartışılır,” diye eklemişti. Yunanistan’ın denetimindeki adaların egemenliğini “tartışma” tehdidi, bu adaları istila etme ve savaşa girme tehdidinden başka bir anlama gelmemektedir.

Yunanistan Dışişleri Bakanlığı, tatbikata ve Türk hükümetinin yaptığı açıklamalara Twitter’dan tepki göstererek “Ankara’nın bölgesel barış ve güvenliğe tehdit oluşturduğunu” yazdı. Yunan hükümeti sözcüsü Giannis Oikonomou ise Perşembe günü yaptığı açıklamada Türkiye’nin iddialarını reddederek, bunları “Uluslararası hukuka ve uluslararası antlaşmalara ne meydan okuyabilecek ne de bunların yerini alabilecek tarih dışı iddialar ve temelsiz efsaneler” olarak nitelendirdi.

Erdoğan’ı provokasyon yapmakla suçlayan Oikonomou da şu tehditte bulundu: “Ülkemizin jeostratejik ve jeopolitik ayak izinin yanı sıra ulusal egemenliğini ve egemenlik haklarını her an savunabilecek caydırıcı kapasitesini yükselttiği herkes için açıktır.”

I. Dünya Savaşı’nın Balkanlar’da patlak vermesinden bir asır sonra, NATO ve bölgedeki burjuva hükümetler dünyayı yeniden feci bir savaşa sürükleme riski yaratıyorlar. 2020 yılında Türkiye ile Yunanistan arasında Doğu Akdeniz’deki doğalgaz ve deniz sınırları konusunda yaşanan gerginlikler AB’nin, özellikle de Almanya’nın arabuluculuğu ile geçici olarak yatıştırılmış ve iki ülke arasındaki görüşmeler yeniden başlamıştı. Ne var ki, Dünya Sosyalist Web Sitesi’nin o zaman uyardığıgibi: “Tarih; Yunanistan ile Türkiye arasında geçici bir barış anlaşmasına bir şekilde varılsa da varılmasa da, kapitalizm altında bu tür çatışmaların barışçıl bir şekilde çözülemeyeceğini göstermektedir.”

ABD-NATO’nun Ukrayna’da Rusya’ya karşı yürüttüğü savaş şimdi de Ege’yi NATO-Rusya savaşında ilan edilmemiş ikinci bir cepheye dönüştürerek Yunanistan-Türkiye çatışmasını alevlendirmiş durumda.

Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis’in sağcı hükümeti, Washington’ın Rusya’ya karşı attığı adımlarda çok açık biçimde ABD ile aynı safta yer aldı. Yunanistan’ın Kuzey Ege Denizi’ndeki Aleksandrupoli (Dedeağaç) liman kenti büyük bir ABD askeri üssüne dönüştürülmüş durumda. Kent aynı zamanda Ukrayna’ya ve NATO’nun Ukrayna sınırındaki kuvvetlerine silah sevkiyatı için kullanılıyor.

Türk burjuvazisi, NATO’nun Rusya’ya karşı yürüttüğü savaş konusunda sinik ve ikiyüzlü bir politika izliyor. Bir yandan NATO’nun, 2014’te Kiev’de organize ettiği aşırı sağcı darbe de dahil olmak üzere Ukrayna politikasını destekliyor ve Kiev’e kritik önemdeki Bayraktar TB2 silahlı insansız hava araçlarını (SİHA) tedarik ediyor. Diğer yandansa Rusya ile diplomatik kanalları açık tutuyor; Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’u geçtiğimiz hafta Ankara’ya gelirken, Türkiye NATO’nun Rusya’yı hedef alan en saldırgan hamlelerine belirli engeller çıkarıyor.

Ankara, Akdeniz’i Ukrayna ve Rusya’nın Karadeniz kıyılarına bağlayan boğazları hem NATO hem de Rus savaş gemilerine kapatarak Rusya’ya yönelik olası bir NATO deniz saldırısını bloke etmiş durumda. Ayrıca NATO’nun İsveç ve Finlandiya’yı üye yapma ve Rusya’nın İskandinavya ile olan kuzey sınırına NATO birlikleri yerleştirme planlarını veto etme tehdidinde bulunuyor. Hükümetin bu tavrı savaşa karşı çıkmasından değil, İsveç ve Finlandiya’nın Kürt milliyetçisi güçleri desteklemeye son vermesi talebinden kaynaklanıyor.

Washington bu veto tehdidine Miçotakis’i ABD Kongresi’nde Türkiye’yi kınayan bir konuşma yapmaya davet ederek karşılık verdi. Büyük coşkuyla karşılanan konuşmasında Miçotakis, Kıbrıs’taki bölünme için Türkiye’yi suçladı ve Türkiye’ye F-16 satışının durdurulmasını talep etti. ABD Başkanı Joe Biden da Miçotakis’e güçlü destek mesajı verdi.

Erdoğan, Miçotakis’in gezisini sert biçimde kınadı ve onun artık kendisi için “var olmadığını” ilan etti. Erdoğan aynı konuşmada ABD’nin Yunanistan’da Rusya’yı ve Çin’in bölgedeki ekonomik nüfuzunu artırmasını hedef alan NATO üsleri kurmasını kendi hükümetine yönelik bir tehdit olarak gördüğünü açıkça ifade ederek, “şu anda 10’a yakın üs var Yunanistan’da. Ve bu üslerle acaba Yunanistan kimi tehdit ediyor? Veya bu üsler Yunanistan’da niye kuruluyor?” dedi.

Yunanistan’daki, Türkiye’deki ve dünya genelindeki işçilerin uyarılması gerekiyor: Karadeniz ve Balkanlar’daki çatışmaların kontrolsüz bir şekilde bir dünya savaşına dönüşmesi tehlikesi oldukça büyüktür. COVID-19 pandemisinin üçüncü yılında, mali aristokrasi servetini devasa ölçüde arttırırken fiyatlar kontrolden çıkıyor. Bu durum dünya çapında grevlere ve protestolara neden olurken, kapitalist hükümetler sınıf mücadelesinin uluslararası düzeyde patlama yapmasında korkuyor.

Kısa süre önce Yunanistan’da, aralarında Fransız uçak gemisi Charles de Gaulle’ün de bulunduğu NATO güçlerinin Rusya’yı tehdit etmek üzere Yunanistan’a gelmesine karşı protestolar düzenlendi. Demiryolu işçileri de ABD tanklarının Ukrayna ve Rusya sınırlarına doğru sevk edilmesine karşı greve gitti. Bu grevler, Avrupa Birliği ile hem Miçotakis’in Yeni Demokrasi hükümeti hem de sahte sol Syriza (“Radikal Sol Koalisyon”) hükümeti tarafından dayatılan on yıllık sert kemer sıkma politikalarının ardından geliyor.

Türkiye’de de bu yıl COVID-19 pandemisi karşısında izlenen politikaların sonuçlarına ve fiyatlardaki yıkıcı artışa karşı sağlık emekçilerinin grevlerinin yanı sıra otomotiv, çelik, tekstil, madencilik, gemi söküm ve daha birçok sektörde fiili grevlere tanık olundu. Bugün ülke çapında 100.000’den fazla doktorun ve sağlık emekçisinin katılımıyla bir günlük grev düzenleniyor.

Birbirleriyle neredeyse savaş halinde olan Erdoğan ile Miçotakis, işçi sınıfını bölmek ve Ege Denizi’nin her iki kıyısında büyüyen mücadeleleri bastırmak için militarizmi ve milliyetçiliği kullanma girişiminde birleşmektedir. Pervasız askeri maceracılıklarının nerede bittiğini ve işçi sınıfı düşmanı şovenizmi kışkırtmalarının nerede başladığını söylemek mümkün değildir. Bu durumun ortaya çıkardığı belirleyici sorun, devrimlerle işçi sınıfını iktidara getirmek üzere uluslararası işçi mücadelelerini sosyalist ve savaş karşıtı bir hareket içinde birleştirmektir.

Loading