Perspektif

Demiryolu sendikaları grevi önlemek için Biden ile görüşürken, 500 demiryolcu tabandan muhalefeti örgütlemek için toplantıya katıldı

Amerika Birleşik Devletleri’nde ulusal bir demiryolu grevi hayaletinin belirmesiyle birlikte Çarşamba gecesi iki toplantı gerçekleşti. İlki, Washington’daki bir konferans salonunda kapalı kapılar ardında, demiryolu sendikaları, demiryolu şirketleri ve Başkan Biden’ın yetkilileri arasında yapıldı. Yirmi saat süren ve Perşembe sabahı erken saatlerde sona eren bu uzun görüşmenin amacı, bir taviz sözleşmesi üzerinde çalışmak ve bir grevden kaçınmaktı.

Perşembe varılan anlaşma, Biden’ın Başkanlık Acil Durum Kurulu (PEB) tarafından geçen ay teklif edilen ve işçilerin ezici bir çoğunlukla karşı çıkarak greve hazırlandığı anlaşmanın yalnızca başka kelimelerle yeniden ifadesidir. Sadece tek bir ücretli ve üç ücretsiz hastalık günü eklenmiştir. En önemlisi, Washington’daki komplocular açısından, bir grevi engellemek için “bekleme süresi”ni uzatmıştır.

Beyaz Saray, Kongre’deki Demokratları kritik ara seçimlere birkaç hafta kala grevi bastırmak için yasa çıkarma görüntüsünden kurtarmak için son tarihten önce bir anlaşmaya varmaya kararlıydı. Kendisini “demokratik sosyalist” olarak tanıtan Bernie Sanders, Senato kürsüsünden, Cumhuriyetçilerin Biden’ın PEB’inin teklifini uygulatmak için desteklediği yasayı engelleyerek komploda kendisine verilen rolü oynadı. 1991’de son ulusal demiryolu grevini kırmak için iki partinin büyük çoğunluğuyla beraber oy kullanan Sanders, zaman kazanmak için manevra yaparken, Biden ve Demokratların güvenilirliğini güçlendiriyor ve demiryolculara karşı iki partinin kurduğu birliği gizliyordu.

Sanders hemen, satış anlaşmasında yer alan “gerçek ilerleme”yi ilan etti. Bu arada Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi Perşembe günü yaptığı açıklamada, Demokratların grevin başlaması halinde bunu yasa dışı ilan etmek üzere önceden bir yasa tasarısı hazırladıklarını itiraf etti.

Yeni geçici anlaşma, gerçekte, sendikaların aracılığıyla uygulanan, adı dışında her şeyiyle bir “ihtiyati tedbir” kararıdır.

Amerikan siyaset kurumu, yurt dışındaki tüm savaşlarının insan hakları ve demokrasi adına yürütüldüğünü iddia etmekten asla yorulmaz. Oysa Amerika Birleşik Devletleri’nde işçiler için en temel hak olan grev hakkı mevcut değildir. Bu, tüm diktatörlüklerle ortak bir yöndür. Nitekim Biden Perşembe günü Twitter’da, Mussolini’nin faşist İtalya’sı ve onun demiryolu işçileri de dahil olmak üzere işçi sınıfı muhalefetini acımasızca ve kanlı bir şekilde bastırmasıyla özdeşleştirilen bir ifade olan “trenlerin zamanında çalıştığını” söyleyerek övündü.

Kongre, polis ve mahkemelerin kullanılmasının yanı sıra, grev hakkının ortadan kaldırılmasının başlıca yollarından biri de sendika bürokrasisinin aracılığıdır. Şirketler ve devletle tamamen bütünleşmiş olan sendikalar, on yıllardır grevleri engellemek ya da izole etmek ve birbiri ardına satışlar gerçekleştirmek için çalışmaktadır. Kendisini “Amerikan tarihindeki en emek yanlısı başkan” olarak tanımlayan Biden, hâlihazırda var olan bu yozlaşmış ilişkilere dayanmaya ve bunları büyük ölçüde genişletmeye çalışıyor. Demiryolları konusunda Beyaz Saray’ın aracılık ettiği son satış anlaşması, bu yılın başlarında liman ve rafineri işçilerine karşı sendikalarla yapılan benzer manevraların ardından geliyor.

Ancak tüm bunların bir meydan okumayla karşılaşmadan devam edebileceği dönem sona erdi. İşçi sınıfı dünyanın her yerinde mücadeleye atılmaya başlıyor. Bu mücadelelerin her biri hem sendikal aygıta hem de kapitalist devlete karşı bir başkaldırıya dönüşme eğilimindedir. Bunun en yüksek örgütsel ve stratejik ifadesi, tüm dünyada taban komitelerinin hızla büyümesidir.

Çarşamba akşamı gerçekleşen ikinci toplantı, büyüyen taban muhalefetinde önemli bir kilometre taşıydı. Bu, Demiryolu İşçileri Taban Komitesi (DİTK), Dünya Sosyalist Web Sitesi ve Taban Komitelerinin Uluslararası İşçi İttifakı tarafından desteklenen, 500’den fazla demiryolu işçisinin ve destekçilerinin katıldığı çevrimiçi bir toplantıydı. Bu demokratik, açık bir tartışmaydı ve tüm ana bölümlerden ve tüm ulusal demiryollarından işçilerin geniş bölgesel temsilini içeriyordu.

Toplantıda yapılan konuşmalar, işçilerin içinde bulundukları sömürü koşullarına ve sendika bürokrasisine karşı duydukları içgüdüsel nefreti ifade ediyordu. Bir makinist ve DİTK’nin kurucu üyesi olan Mark şunları söyledi: “Toplu sözleşmelerde ardı ardına ücret ve sosyal haklardan taviz verdik. Her gün sağlığımızı ve hayatımızı riske atıyoruz. Ailelerimiz çoğu ailenin katlanmadığı fedakârlıklar yapmak zorunda kalıyor: tatilleri, doğum günlerini, aile toplantılarını, cenazeleri vs. yeniden planlamak gibi.

“Taban komitesine katılmamın nedenleri şunlar: Örgütlenmek, demokratik oy kullanma hakkımızı güvence altına almak ve bu haklarımızı elimizden almaya kararlı olan Senato’daki 60 kişi tarafından belirlenmeyen bu oylara saygı gösterilmesini sağlamak, grev hakkımızı elimizden alan Demiryolu Çalışma Yasası’nı kaldırmak, bürokrasiden ve sendika aygıtından kurtulmak ve gücü tekrar tabana getirmek.”

Mark, sözlerini, işçileri “hükümet, demiryolu şirketleri ve sendikaların üst düzey yetkilileri arasındaki yozlaşmış ilişkiye” karşı “birleşik bir cephe” oluşturmak üzere komiteye katılmaya çağırarak bitirdi: “Eyleme geçmeye çağıran eşi görülmemiş zamanlardan geçiyoruz.”

Chicagolu bir mühendis olan Raoul, “Bir köylü gibi muamele görmekten bıktım,” dedi. Demiryollarının ikiyüzlüce grevin ekonomik etkileri konusunda uyarıda bulunduğunu belirten Raoul, on binlerce işi ortadan kaldırarak demiryollarının “Bu kargaşayı kendilerinin yarattığını” söyledi. ABD demiryolu ağı, “göçmenler, köleler ve Çinliler” de dahil olmak üzere işçilerin emeğiyle inşa edildiğini söyleyen Raoul, “İşçiler bu ülkenin başarısına ve refahına katkıda bulundu ancak bunun için itibar kazanmıyoruz,” diye ekledi.

Bir demiryolu işçisinin eşi, bürokrasinin kontrolünü zayıflatmada ve tabanı güçlendirmede internetin rolünden bahsetti: “Bilginin ivedi olduğu bir çağda yaşıyoruz... Şu anda yaşananlar arasındaki en önemli farkın da bu olduğuna inanıyorum. PEB tavsiyelerini yayımladığında, sendikalar bunun önüne geçip bir açıklama bile yapamadan önce herkes onu anında aldı ve okudu... Bu bize şimdiye kadar sahip olduğumuzdan daha fazla güç veriyor. İnternet onların kontrol edemeyeceği bir canavar. Daha önce sahip oldukları kontrole artık sahip olamayacaklar.”

Toplantıda ayrıca, sendika bürokrasisinin ortadan kaldırılmasını ve taban denetimi için mücadele edilmesini savunan bir platform temelinde Birleşik Otomotiv İşçileri (UAW) sendikası başkanlığına adaylığını koyan Mack Trucks işçisi Will Lehman da bir konuşma yaptı. Bir sosyalist olan Lehman, işçileri kendi mücadeleleri ile sosyalizm mücadelesi arasındaki bağlantıyı anlamaya çağırdı ve bunu “iktidarın işçilerin elinde olması, ürettiğimiz zenginliği eşit bir şekilde nasıl bölüşmemiz ve bir avuç kişinin bu zenginlikten tıka basa yememesi” olarak tarif etti. Ayrıca 2021’deki Volvo Kamyon grevini desteklemek için Mack Trucks’ta bir taban komitesi kurma deneyimlerini de paylaştı.

Toplantının kapanışında, katılımcılar ezici bir çoğunlukla demiryolcuların düşüncelerini ifade eden bir karar tasarısını lehine oy kullandılar:

Demiryolu işçilerinden oluşan bu demokratik meclis şu kararları alır:

1. Kongre’nin demokratik grev hakkımızı ihlal eden ve kabul etmediğimiz, taban tarafından onaylanmamış bir toplu sözleşmeyi bize dayatan hiçbir adımını kabul etmeyeceğiz.

2. Yıllardır düşen ücretleri telafi etmek için büyük bir ücret artışı; artan enflasyona karşı hayat pahalılığı ayarlaması; [işçileri 7/24 nöbette tutan] acımasız hizmet politikalarına son verilmesi; izin ve hastalık günlerinin garanti edilmesi ve tek kişilik ekipler dayatmasına son verilmesi de dahil olmak üzere ihtiyaçlarımızı karşılayan bir toplu sözleşme talep ediyoruz.

3. Sendikalara, kabul etmediğimiz ve oylanmamış toplu sözleşmeleri zorla kabul ettirmeye ya da bizi sözleşmesiz çalıştırmaya yönelik her türlü girişimin, taban tarafından verilen açık talimatların ihlali anlamına geleceğini bildiriyoruz.

Sosyalist Eşitlik Partisi (ABD) Ulusal Başkanı ve Dünya Sosyalist Web Sitesi Uluslararası Yayın Kurulu Başkanı David North, işçilerle yaptıkları toplantının önemi hakkında konuştu.

“Konuşan herkes şu ya da bu şekilde bu örgütlerin sizi temsil etmediği gerçeğine işaret etti. Bu örgütlerin yaptıkları üzerinde hiçbir denetiminiz yok,” diyen North şöyle devam etti: “Dolayısıyla taban komitelerinden bahsederken aslında bahsettiğimiz şey, işçilerin kendi güçlerini ortaya koyabilecekleri bir aracı nasıl yaratabileceğimizdir.”

North, taban komitelerini Amerikan Devrimi’nde koloniler tarafından kurulan Yazışma Komiteleri ile karşılaştırdı: “Bunun sonucunda, geniş bir coğrafyada yaşayan insanları Kraliyet’in iktidarına karşı direnişlerini örgütlemek üzere bir araya getiren ve böylece kendilerini bilgilendirip kendi politikalarını oluşturmalarını sağlayan yeni bir örgütlenme biçimi olan Kıta Kongresi ortaya çıktı.”

“Onu nasıl kullanacağınızı biliyorsanız devasa bir güce sahipsiniz ama her şeyden önce yapmanız gereken şey, her işyerinde alternatif bir yapı kurmaktır, böylece satıldığınızı öğrendiğinizde bu hikâyenin sonu demek olmaz. Düşmanlarınıza hizmet eden aparatçiklerin kararlarını geçersiz kılacak, onlara karşı koyacak, kararları iptal edecek” araçlar yaratmalısınız.

North, toplantı yapılırken sendikaların, şirketlerin ve devletin bir grevi engellemek ve şirketler lehine bir anlaşmayı dayatmak için komplo kurduğu uyarısında bulundu. Bu uyarılar, Biden’ın aracılık ettiği anlaşmayı açıklamasıyla birkaç saat içinde doğrulandı.

Toplantı ve kabul edilen karar, alternatif önderlik mücadelesinin geliştirilmesi için güçlü bir temel oluşturmaktadır. Bu mücadele şimdi demiryolcular tarafından, Biden’ın aracılık ettiği satış sözleşmesini reddetmek üzere her bakım atölyesi ve istasyonda komiteler oluşturularak, toplantılar düzenlenerek, bilgi paylaşılarak ve karar alma sürecinde sorumluluk üstlenecek öncü işçiler seçilerek ileriye taşınmalıdır.

Loading