Suriye depremzedeleri enkaz altından çıkarırken, ABD işgali acil ihtiyaç duyulan enerji kaynaklarına erişimi engelliyor

Biden yönetimi, Amerikan halkının arkasından Suriye’nin ABD askerleri tarafından yasadışı işgalini sürdürüyor.

Suriyeliler, Pazartesi günü meydana gelen ve Perşembe günü itibarıyla Suriye’de 3.317 kişinin ölümüne yol açan büyük depremin enkazından kurbanlarını çıkarmak, korkunç açlık ve soğuktan kurtulmak için umutsuzca mücadele ediyor. Bu koşullar altında, askeri işgal ve yardım malzemelerinin akışını engelleyen felç edici ABD yaptırım rejimi, insanlığa karşı işlenmiş bir suç anlamına gelmektedir.

ABD Ordusu birlikleri Suriye petrol sahalarında devriye geziyor. [Photo: U.S. Army photo by Spc. Jensen Guillory]

Yaklaşık 900 Amerikan askeri Suriye’de konuşlanmış durumda ve bunların büyük çoğunluğu ülkenin doğusundaki Deyrizor vilayetinde, ülkenin en büyük petrol sahası olan El Ömer’in ortasındaki bir üste bulunuyor. Bu askerler, ABD Merkez Komutanlığı (CENTCOM) bölgesinde görev yapan 30.000 ABD askeri personeli arasından rutin olarak ülke içinde ve dışında rotasyona tabi tutulan özel kuvvetler ve diğer birimler tarafından destekleniyor.

Batı medyası, Suriye hükümetinin izni ve desteğiyle Suriye’de konuşlanan Rus birliklerinin kendilerini yardım çalışmalarına adadığını bildirirken, sosyal medyada yayınlanan videolarda bu birliklerin Suriyeli sivillerle birlikte çalışarak insanları yıkılan binaların altından çıkardığı görülüyor. Ama Medya şu soruyu soramıyor: Amerikan güçleri ne yapıyor?

CENTCOM sözcüsü Albay Joe Buccino Newsweek’e yaptığı açıklamada “ABD Merkez Komutanlığı ekibinin düşünce ve dualarının bu kritik anda Türkiye ve Suriye halkıyla birlikte olduğunu” söyledi.

CENTCOM, depremden iki gün sonra, 8 Şubat’ta web sitesinde “CENTCOM Deprem Yardımını Desteklemeye Hazırlanıyor” başlıklı bir açıklama yayımladı; yani gelecek her türlü yardım, enkaz altında kalanlar öldükten sonra gelecek. Ve bu yardım sadece Türkiye’ye akacak.

“Düşünceler ve dualar” dışında CENTCOM’un Suriye halkına sunduğu tek şey bombalar, mermiler ve kurşunların yanı sıra, İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün son raporuna göre, ABD ve Kürt vekilleri tarafından IŞİD (İslam Devleti) destekçisi oldukları şüphesiyle keyfi olarak tutulan çoğu kadın ve çocuk yaklaşık 65.000 kişi için barbarca hapis koşullarıdır. ABD askerleri üslerinde kalmaya devam ederken Buccino CENTCOM’un hiçbir yardım talebi almadığında ısrar ediyor.

IŞİD’in nihai olarak teslim alınmasından dört yıl sonra, ABD askerleri bu İslamcı hareketin yeniden canlanmasına karşı mücadele etme bahanesiyle Suriye’de kalmaya devam ediyor. Washington’ın kendi Frankenstein canavarı olarak ortaya çıkan IŞİD, CIA’in Devlet Başkanı Beşar Esad hükümetini devirmek amacıyla El Kaide bağlantılı milislere silah, para ve eleman aktarmasının bir ürünü olarak ortaya çıkmıştı. ABD’nin rejim değişikliği amacı, 2011’den bu yana ülkeyi harap eden ve yarım milyon insanın hayatına mal olan bir savaşa yol açtı.

Gerçekte, Birleşmiş Milletler’den herhangi bir yetki almadan ve hatta ABD Kongresi tarafından onaylanmadan Suriye’nin egemenliğini ve uluslararası hukuku ihlal eden ABD konuşlanması, Esad rejimini ve Suriye halkını hedef almaktadır. ABD birlikleri çatışmalara girdiği ölçüde, bu çatışmalar büyük ölçüde Şam’ın müttefiki olan İran destekli milislere, Suriye hükümet birliklerine ve hatta Rus paralı askerlere karşı olmuştur.

Bugün Washington Suriye’ye, Ukrayna’da Rusya’ya karşı tırmanan ABD-NATO savaşının prizmasından bakıyor. Hem Rusya hem de İran Şam hükümetini desteklediğinden, Washington’ın politikası onların ülkedeki etkisine karşı koymayı ve Suriye hükümetini zayıflatmayı amaçlıyor. Bu süreçte yüzde 90’ı aşırı yoksulluk koşulları altında yaşayan Suriye halkının acıları da derinleşiyor. ABD hükümeti bu amaçları doğrultusunda depremi istismar edecektir.

Amerikan birliklerinin misyonu, Suriyeli Kürt YPG milislerinden oluşan ABD vekil güçleriyle işbirliği içinde, Suriye’nin ana petrol ve gaz sahalarını işgal ve kontrol etmek, kaynaklarını Suriye halkından esirgemektir. Bu misyon, dünyada Suriye’nin yardımına koşmaya cüret eden herkese ikincil yaptırımlar uygulayan meşhur Caesar Yasası’nı da içeren acımasız ve tek taraflı ABD yaptırım rejiminden ayrılmaz. Bu politikalar, halkı aç bırakmayı ve rejim değişikliğini hızlandırmayı amaçlamaktadır.

Başkan Donald Trump Amerikan askerlerinin ülkeden tamamen çekileceğini açıklamıştı. Ancak ardından, Rusya ve İran’a karşı koymak ve petrol zengini bölgede ABD hegemonyasını ilerletmek için askerlerin orada kalmalarını isteyen dış politika ve ulusal güvenlik kurumlarının tepkisi karşısında geri adım atmak zorunda kalmış ve 2019 yılında ABD’nin Suriye’deki petrol ve doğalgaz sahaları işgalini başlamıştı.

O dönemde Trump şu meşhur itirafta bulunmuştu: “[Suriye’nin] petrolünü elimizde tutuyoruz. Petrol bizde. Petrol güvende. Askerlerimizi sadece petrol için geride bıraktık.”

Hatta siyasi bağlantıları olan ABD’li iş insanlarının Suriye petrolünün çıkarılması ve ihraç edilmesini organize etmeleri için sözleşmeler bile hazırlandı. Biden yönetimi bu anlaşmaları geçersiz kılarken, ABD zırhlı araçlarının eşlik ettiği onlarca petrol tankerinden oluşan konvoylar, çalıntı Suriye petrolüyle El Mahmudiye sınır kapısından Irak’a akmaya devam ediyor.

Suriye’nin enerji kaynaklarını gasp etmenin yanı sıra, ABD işgal güçleri bu ve diğer stratejik sınır geçişlerini kontrol etmek üzere konuşlandırıldı; buna Suriye’nin güneydoğusundaki El Tanf’taki ABD karakolu da dahildir. Amaç İran’dan Irak’a ve oradan da Suriye’ye uzanan karayolunu abluka altına almaktır. Bu aynı zamanda her iki ülkeden de kurtarma ekiplerinin ve yardım malzemelerinin sevkiyatını engellemeye hizmet etmektedir.

Geçtiğimiz yılın Ağustos ayında Suriye Petrol Bakanlığı, ABD işgal güçlerini ve Kürt vekillerini 2022’nin ilk yarısında Suriye’nin günlük ham petrol üretiminin yüzde 80’inden fazlasını yağmalamakla suçladı. Bakanlık yaptığı açıklamada “ABD işgal güçleri ve paralı askerleri doğu bölgesinde işgal ettikleri sahalardan her gün 66.000 varil çalıyor,” dedi.

Bakanlığın tahminlerine göre, ABD savaşı ve işgali Suriye’yi, harap olmuş ülkenin yeniden inşasına gidebilecek yaklaşık 105 milyar dolar değerindeki enerji kaynağından mahrum bıraktı.

Savaştan önce Suriye, büyük bir petrol ihracatçısı olmasa da, günde yaklaşık 386.000 varil üretirken, ülke tahmini olarak 250.000 varil tüketiyordu. Bu fazlalık hükümet bütçesinin yaklaşık yüzde 25’ini oluşturuyordu.

Şimdi, petrol sahaları ABD askerleri tarafından işgal edilmiş ve ABD yaptırımları çoğu ithalatı engellemişken, ülke asgari enerji ihtiyaçlarını bile karşılamakta zorlanıyor. Depremden önce de Suriyeliler sürekli elektrik kesintileriyle karşı karşıyaydı ve elektrik santralleri için yeterli yakıt olmadığından iki ya da üç saatten fazla elektrik verilemiyordu. Evleri ısıtmak ya da şimdi dondurucu soğukta evsiz kalan binlerce kişiye ısı sağlamak için yakıt yok denecek kadar az.

Suriye’nin ana yakıt kaynağı olan ve giderek derinleşen bir ekonomik krizle karşı karşıya kalan İran, Suriye’ye sübvansiyonlu petrol sağlamayı durdurdu ve son aylarda ülkeye yaptığı ihracatın fiyatını iki katına çıkardı.

ABD işgali ve yaptırımları Suriye’nin ekonomisini boğmakta, ülkenin depreme etkili bir yanıt verebilmesi için gereken kaynakları elinden almakta ve binlerce kişiyi enkaz altında ölüme mahkûm ederken milyonlarca kişiyi de sefalete sürüklemektedir.

ABD ve Batı’nın Suriye’ye yönelik tüm yaptırımları, Washington’ın Suriye toprakları ve petrol sahaları üzerindeki suç teşkil eden askeri işgali ile birlikte derhal sona erdirilmeli ve savaşın harap ettiği ülkenin yeniden inşası ve hayatların kurtarılması için büyük kaynaklar sağlanmalıdır. Bu talepler uğruna mücadele, insanlığı giderek artan felaketlerle ve nükleer bir üçüncü dünya savaşı tehdidiyle karşı karşıya bırakan kapitalist sisteme ve savaşa karşı mücadelenin bir parçası olarak uluslararası düzeyde işçiler, gençler ve öğrenciler tarafından yürütülmelidir.

Loading