Stalinist Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP) doğruluğu kanıtlanmamış bir ses kaydı komplosunun ardından Hatay Büyükşehir Belediye Başkan adayı Gökhan Zan’ı adaylıktan çekmesi ve ardından yaşananlar, sahte sol eğilimlerin burjuva düzen siyasetine derinlemesine uyarlanmasının kirli sonuçlarına işaret etmektedir.

Söz konusu kriz, TİP’in burjuva ana muhalefet Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ile yerel seçimlere yönelik kapsamlı bir işbirliği yaptığı koşullarda patlak verdi. Bu işbirliğinin en belirgin örneği, Türkiye’nin başlıca sanayi merkezlerinden Gebze’de TİP Genel Başkanı ve İstanbul milletvekili Erkan Baş’ın beleye başkanlığı adaylığının CHP tarafından desteklenmesi oldu.

Hatay’ı özellikle dikkat çekici yapan ise, 6 Şubat 2023 Türkiye-Suriye deprem felaketinde en büyük yıkımın ve kaybın meydana geldiği şehir olarak, kapitalizmin ve burjuva siyaset kurumunun suçluluğunu özetliyor olmasıydı. Beklenen depremlere karşı gerekli önlemler alınmadığı için şehirde resmi olarak 23 binden fazla insan öldü, 30 binden fazla kişi yaralandı.

Hatay’ın mevcut CHP’li Büyükşehir Belediye Başkanı Lüftü Savaş ve partisinin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hükümetiyle birlikte, bu önlenebilir felaketteki sorumlulukları son derece açıktı. CHP, 31 Mart seçimlerinde Savaş’ı tekrar aday göstererek bu suça ortaklığını açıkça teyit etmişti.

TİP 17 Mart’ta sosyal medyadan, geçtiğimiz yıl aşırı sağcı İYİ Parti’den milletvekili adayı olan eski milli futbolcu Zan’a partinin desteğini geri çektiğini duyurdu. TİP “Hatay İttifakı’nın ortak aday olarak önerdiği Gökhan Zan’ın partimizin asla tasvip etmeyeceği ilişkilere girdiğine dair çeşitli iddialar tarafımıza ulaşmıştır” şeklinde muğlak bir açıklama yaptı. Zan, TİP’in desteğini çekmesine rağmen parti adına kampanya yürütmeye devam ederek seçime katılıyor.

Parti yönetimine gönderilen, sonradan basına da servis edilen ve Zan’a ait olduğu iddia edilen ses kayıtlarının, iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi’nden (AKP) yetkililerin Zan’ın adaylıktan çekilmemesi karşılığında onunla rüşvet pazarlığı yaptığını gösterdiği öne sürüldü. İki taraf da suçlamaları reddetti.

Zan, daha önce, Şubat ayında, seçimden çekilmesi için mafya tarafından kendisine rüşvet teklif edildiğini ve tehdit edildiğini duyurmuştu. Zan, son olayların ardından yaptığı suç duyurusundan sonra, Savaş’ın adamları tarafından adaylıktan çekilmesi için kendisinin ve ailesinin tehdit edildiğini ve sahte ses kayıtlarıyla itibarsızlaştırma kampanyasına maruz kaldığını söyledi. Bu süreçte, CHP’nin adayının Zan’ın adaylığı nedeniyle seçimi kazanamamaktan korktuğu çok sayıda habere yansımıştı.

Hatay’daki adaylık krizinin kaynağı, TİP’in NATO yanlısı sağcı bir burjuva partisi olan CHP ile ilkesiz işbirliğine dayanmaktadır. TİP geçtiğimiz yılki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde CHP’nin liderlik ettiği Millet İttifakı’nın adayı Kemal Kılıçdaroğlu’na destek verdi. Açıkça NATO yanlısı bir kampanya yürüten Kılıçdarloğlu, ikinci turda aşırı sağcı Zafer Partisi ile sığınmacı ve Kürt karşıtı bir ittifak kurmuştu. TİP, Kürt milliyetçisi DEM Parti (o zamanki adıyla HDP) ve çok sayıda sahte sol eğilim, tüm bunlara rağmen Kılıçdaroğlu’nu desteklemeyi sürdürmüştü.

TİP’in bu yılki seçim kampanyası, ABD-NATO’nun Ukrayna’da Rusya’ya karşı emperyalist savaşını ve Gazze’de İsrail’in NATO destekli soykırımını, devam eden COVID-19 pandemisini görmezden gelmekte, işçi sınıfı ve gençlik içinde büyüyen toplumsal muhalefeti ve sola kayışı kapitalist sistemin iyileştirilebilir olduğu yanılsamasıyla frenleyip bastırmaya odaklanmaktadır.

TİP bu temelde, CHP, DEM Parti ve çeşitli sahte sol partilerle ilkesiz koltuk pazarlıklarıyla adaylar belirledi ve kapitalist partilerden gelen çok sayıda kişiyi kendi adayı olarak gösterdi.

Zan’ın dışında, ülke çapında CHP, geçtiğimiz yılki seçimlerde Erdoğan’ı destekleyen Demokratik Sol Parti (DSP), AKP’den kopan Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) ve Erdoğan’ın fiili müttefiki Vatan Partisi gibi çeşitli partilerde yöneticilik yapmış veya bu partilerden aday olmuş birçok kişi bunlar arasındadır.

CHP lideri Özgür Özel bu ilkesiz ittifakı şöyle özetlemişti: “TİP’le şöyle bir çalışma yaptık. CHP ile kafa kafaya gittiği ve kaybettirme riski olan yerlerde aday göstermediler. Biz de bir işçi kenti olan Gebze’de ilçe belediyesinde Erkan Baş bir iddia koydu orada. Kendisini biz destekliyoruz orada ama Kocaeli Büyükşehir’de, ilçelerde ve TİP’in aday göstermediği, bizim için yarışmalı olan yerlerde TİP seçmeni bu Gebze jestine karşılık Cumhuriyet Halk Partisi’ne destek verecek.”

Hatay’daki durum ise Özel’in “kaybettirme riski olan yerlerde aday göstermeme” ifadesiyle çelişiyordu.

23 Şubat ile 5 Mart arasında yapılan bir anket araştırmasında Gökhan Zan’ın oy oranının yüzde 12 olduğu açıklanmıştı. Azımsanamayacak bu oy oranı olasılığının sebebi emekçi kitlelerin özellikle deprem sonrası nefret ettikleri burjuva partilerine muhalefetiydi. Savaş’ın tekrar aday gösterilmesinin sebep olduğu bu oy kayması, CHP’ye Hatay’da seçimi kaybettirebilecek boyutta olabilirdi.

Nitekim CHP lideri Özgür Özel, 17 Mart’ta Sözcü gazetesinde yayımlanan röportajında, “Hatay’da en iyi alternatif Lütfü Savaş’tı. Hatay’dan iyi haberler geliyor. Başa baş bir yarış içindeyiz. TİP’in adayı seçim kaybettirme potansiyeline sahip,” diyordu.

TİP, Zan’ı ne kadar ilkesiz bir şekilde aday gösterdiyse, yine aynı derecede ilkesiz bir şekilde adaylıktan çekmiştir.

TİP lideri Baş, 19 Mart’ta T24’e verdiği röportajda Zan’ın ses kaydının montaj olduğu iddiası hakkında şunları söyledi: “Tabii teknik ayrıntısına çok vakıf değilim. Bu kriminal inceleme sonucunda ortaya çıkacak ama ‘deep fake’ dedikleri bir uygulamayla yapıldığını söylüyor ama kimi konuşmalarda da ‘Ben bu seçimi kazanamazsam da kendi geleceğimi düşünmem gerekir’ gibi birtakım ifadeleri de bizim arkadaşlarımıza söylüyor.”

Baş ardından “Bundan sonra Gökhan Zan kendisine kumpas kurulduğunu iddia ediyorsa bunu ispatlayacak,” diye ilan ederek, gerici #MeToo kampanyasında da kanıtlandığı üzere, dünya çapında sahte solun masumiyet karinesini ve adil yargılanma hakkını hiçe saymasını yineledi.

TİP İstanbul milletvekili Ahmet Şık da 25 Mart’ta ses kayıtlarını doğruladığını iddia ettiği bir “uzman incelemesi” raporunu açıkladı. Resmi hukuki bir geçerliliği olmayan bu rapordan, kayıtların 19 Mart ve 20 Mart’ta bu kişiye iletildiği anlaşılıyor. Buna göre TİP, henüz suçlama bu sözde uzman tarafından dahi teyit edilmeden ve güvenilirliği şüpheli kişiler tarafından iletilen bir kayda dayanarak 17 Mart’ta Zan’ı adaylıktan çekmişti.

Zan, Şık’a verdiği cevapta kanıt diye gösterilen rapora ilişkin şu ifadeleri kullandı: “Sayın Ahmet Şık, bilirkişi olduğunu iddia eden kişiye kaydı incelettiğini söylemiş bu rapor bir kuruluşa ait değildir, elinde yeterli teknolojik ekipman olup olmadığı bile meçhul olan bir kişiye aittir. İddia ettikleri raporun hiçbir geçerliliği yoktur. Biz bu incelemenin Türkiye’de en yetkin kuruluş olan Adli Tıp Ses ve Görüntü İnceleme İhtisas Kurulu’nca yapılmasını talep ettik, sonucuna itimat edilebilecek tek rapor da budur.”

Kayıtların olay patlak vermeden yaklaşık bir hafta önce TİP’e ulaştığı belirtilirken, Zan şunları ekliyordu: “… suç duyurusuna dair ifademi resmi olarak [17 Mart’ta] saat 21:19’da yapmış bulunmaktayım. TİP ise bundan 1 saat sonra saat 22:39’da suç duyurusunda bulunduğumu öğrendikten sonra tarafıma desteğini çektiğini beyan etmiştir. Hatta önceki günlerde de suç duyurusunda bulunma konusunda da beni oyalamış ve bekletmiştir.”

Dünya Troçkist hareketi Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’nin (DEUK) Türkiye şubesi olan Sosyalist Eşitlik Grubu (SEG), yerel seçim açıklamasında şunları belirtmişti: “İşçileri ve gençleri ulusal burjuvaziye yönlendirmeye çalışan sahte sol güçlere karşı, DEUK ve SEG, işçi sınıfını dünya çapında gelişen nesnel olarak devrimci krize hazırlama mücadelesi vermektedir.” Bu, DEUK’un Türkiye şubesi olarak Sosyalist Eşitlik Partisi’ni inşa etmek için mücadele vermek demektir.