Perspektif

Kongre Üyesi Tim Walberg Gazze’ye “Nagazaki ve Hiroşima gibi” davranılması çağrısında bulundu

Gazze’nin imhası ve Amerikan emperyalizminin soykırımcı küresel savaşı

Geçtiğimiz hafta Michigan’dan Cumhuriyetçi Kongre Üyesi Tim Walberg, ABD’nin İkinci Dünya Savaşı’nın sonunda, 1945’te atom bombalarıyla yok ettiği Japon şehirleri “Nagazaki ve Hiroşima” gibi Gazze’nin de tamamen imha edilmesi çağrısında bulundu.

Walberg, Ann Arbor’un güneyindeki Dundee’de düzenlenen genel katılımlı bir toplantıda “İnsani yardım için bir kuruş bile harcamamalıyız. Nagazaki ve Hiroşima gibi olmalı. Çabucak bitirelim,” dedi.

Filistinliler, 22 Şubat 2024 Perşembe günü Gazze Şeridi'nin Refah kentinde İsrail'in konutlara ve bir camiye düzenlediği saldırının ardından oluşan yıkıma bakıyor. (AP Photo/Fatima Shbair) [AP Photo/Fatima Shbair]

Bir kongre üyesinin tamamen savunmasız ve hapsedilmiş bir halkın imhası için yaptığı çağrı, Amerikan egemen sınıfını saran canice duyguları ifade etmektedir. On yıllar süren aralıksız savaşın ardından ABD, şimdiye kadar yalnızca Nazi Almanya'sı ile ilişkilendirilebilecek bir suçluluk düzeyine yaklaşmaktadır.

Demokratik Parti yetkililerinin sahte öfke ifadeleri ikiyüzlülüğün doruk noktasıdır. En üst düzey “CIA Demokratlarından” biri olan Temsilci Ellisa Slotkin, Walberg’in sözleri hakkında, “birisinin bunu önermesi çok ayıp,” dedi. Gerçekte ise, Cumhuriyetçi Kongre üyesi, Biden yönetiminin Gazze’ye yönelik politikasının temel içeriğini ifade ediyordu.

Netanyahu hükümeti, Beyaz Saray’ın da desteğiyle, Filistin sorununa getirdiği “nihai çözüm”ün bir parçası olarak Gazze’yi yerle bir etmeye, halkını açlıktan öldürmeye ve sağ kalanları da sürmeye karar vermiştir.

Biden’ın geçen hafta İsrail’e 1.800 adet 900 kiloluk bomba daha gönderme kararının anlamı budur.

İsrail küçük bir yerleşim bölgesi olan Gazze’de nükleer silah kullanmayacaktır, zira bu İsrail’i yaşanmaz hale getirecek ve Filistinliler yerlerinden edildikten sonra İsrail’in ele geçirmeyi umduğu sahil şeridindeki gayrimenkulleri radyasyona maruz bırakacaktır. Ancak İsrail daha şimdiden Gazze’ye Hiroşima ve Nagazaki’yi yerle bir eden bombaların üç katından fazla patlayıcı güce sahip 65.000 tondan fazla mühimmat attı.

Sonuç olarak Gazze şeridindeki binaların yüzde 54’ünden fazlası hasar gördü ya da yıkıldı; Nagazaki’nin bombalanmasının ardından bu oran yüzde 40’tı.

Walberg’in Filistinlilerin yok edilmesine yönelik açık çağrısı kadar önemli olan bir başka husus da, Gazze’deki soykırımın ABD’nin Ukrayna’da Rusya ile yürüttüğü vekalet savaşı ve Çin ile yaklaşan çatışmasıyla ilişkisi hakkında söyledikleriydi.

İsrail’i “en büyük müttefikimiz” olarak nitelendiren Walberg, Gazze’de açlık çeken nüfusu beslemeye yönelik her türlü hamlenin “İran ve Rusya”nın yanı sıra “Çin”e de bir hediye olacağını söyledi.

Gazze için “Nagazaki ve Hiroşima” çözümlerini öneren Walberg, hemen ardından “Ukrayna’da da aynısı olmalı” diyerek ABD’nin amacının “Rus güçlerini yok etmek” olması gerektiğini ifade etti.

Walberg daha sonra bir açıklama yaparak “Hamas ve Rusya ne kadar çabuk teslim olursa, ilerlemek o kadar kolay olacaktır,” dedi.

Başka bir deyişle, Walberg’in Gazze’deki soykırıma verdiği açık desteğe, “Rus güçlerini yok etmek” ve Rusya’yı “teslim olmaya” zorlamak amacıyla Rusya ile topyekûn savaş çağrısı eşlik etmiştir.

Walberg, tüm ABD siyaset kurumu ve medyasının gizlemeye çalıştığı şeyi açıkça söylemektedir. Biden yönetimi, ABD’nin Rusya ile savaş halinde olmadığını ve Çin ile “çatışma” istemediğini defalarca ilan etti. Tüm bunlar olurken NATO, finanse ettiği terörist gruplar tarafından Rusya sınırına sürülen tankları Ukrayna’ya göndermektedir.

Eğer ABD Rusya’yı “teslim olmaya” zorlamak ve Adolf Hitler’in yapamadığını başarmak için Rusya’ya karşı bir saldırı savaşı yürütmek istiyorsa, bu kaçınılmaz olarak İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana görülmemiş düzeyde ölüm ve yıkım gerektirecektir.

Bu bağlamda Gazze soykırımı, ölü sayısı on, hatta yüz milyonları bulacak olan küresel bir çatışmanın açılış perdesidir.

Dünya savaşı, soykırım ve nükleer holokost ihtimali gibi 20. yüzyılın en büyük dehşetleri yeniden ortaya çıkıyor.

Dünya Sosyalist Web Sitesi Yeni Yıl açıklamasında şu uyarıda bulunmuştu:

Gazze’deki savaş, soykırımı emperyalist politikanın kabul edilebilir bir aracı olarak normalleştirirken, Rusya’ya karşı ABD-NATO savaşının durmaksızın tırmanmasına, çatışmanın taktik ve stratejik nükleer silahların kullanılmasına yol açabileceğinin yüksek düzeyde bir olasılık olarak de facto kabul edilmesi eşlik etmektedir. 

Açıklama şu sonuca varıyor:

Bir bütün olarak ele alındığında, toplumsal barbarlığın farklı biçimlerinin normalleştirilmesi, kapitalist sınıfın bir çıkmaza girdiğini göstermektedir. Politikaları farklı toplum kırım biçimlerinden oluşan bir sınıfın tarihsel, ekonomik, sosyal ve siyasi meşruiyetinin tükendiği açıktır.

Gazze soykırımını destekleyen Biden, ABD siyaset kurumunun tamamı adına konuşmaktadır. Geçtiğimiz hafta Biden bir bağış toplama etkinliği düzenledi. Etkinliğe Biden’ın Gazze’deki soykırım savaşına verdiği desteği açıkça öven eski başkanlardan Bill Clinton ve Barack Obama da katıldı. Clinton, Biden için “İsrail’in varlığını korumayı gerçekten önemsiyor,” dedi.

Soykırım karşıtı protestocular Radio City Music Hall’da ABD politikasına karşı olduklarını dile getirdiklerinde Obama araya girerek Biden’ı savundu ve protestocuları Biden’ın İsrail’in soykırımını savunmasını “dinlemeye” istekli olmadıkları için eleştirdi.

Gazze soykırımının tüm ABD siyaset kurumunun geneli tarafından onaylanması, tüm dünyada işçiler ve gençler arasında büyüyen kitlesel muhalefet ile çelişmektedir. Hafta sonu boyunca yüz binlerce insan soykırıma karşı gösterilere katıldı. İsrail’de on binlerce kişi Netanyahu’nun istifasını talep eden kitlesel protestolarda yer aldı.

Soykırıma ve savaşa karşı büyüyen hareketi acilen sosyalist bir programla donatmak gereklidir. Sosyalist Eşitlik Partisi başkan adayı Joseph Kishore, X’te yaptığı açıklamada Walberg’in açıklamasına şu sözlerle yanıt verdi:

Soykırıma karşı muhalefet, ABD-NATO emperyalizmine karşı bir mücadele olarak geliştirilmelidir. Bu, işçi sınıfının kapitalist egemen seçkinlere ve soykırımı, nükleer savaşı normalleştirmelerine karşı seferber edilmesini gerektirir. Sosyalist Eşitlik Partisi seçim kampanyasında, savaşa karşı mücadeleyi eşitsizliğe ve kapitalist sisteme karşı mücadeleyle birleştirerek işçi sınıfı içinde bir önderlik geliştirmektedir. Bu temel ve acil bir görevdir.

Loading