Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından savaş suçlarıyla itham edilen İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, 24 Temmuz Çarşamba günü Kongre’nin ortak oturumunda konuşma yapacak. Bu davet, ABD hükümetinin İsrail devletiyle bir başka sınırsız dayanışma gösterisidir.
Netanyahu Washington’da sadece İsrail’i yöneten faşizan çetenin lideri olarak değil, aynı zamanda ABD emperyalizminin Ortadoğu’daki siyasi temsilcisi olarak konuşacak. Gazze toplumunu sistematik olarak yok eden ve toplu katliamlar yapan bir hükümetin lideri olarak Kongre’nin karşısına çıkacak ve alkış alacak. Gazze Sağlık Bakanlığı’na göre son dokuz ayda ölen Filistinlilerin sayısı 19 Haziran itibarıyla 37.396 kişiye ulaşmıştır.
Ne var ki, dünyanın en saygın hakemli tıp dergilerinden Lancet tarafından 5 Temmuz’da yayımlanan, yıkımın boyutlarına ilişkin daha yoğun bir analiz, resmi rakamın Ekim ayından bu yana öldürülen Filistinlilerin gerçek sayısının çok altında olduğunu belirtmektedir. Lancet, tespit edilen kurbanlara ek olarak, Birleşmiş Milletler’in raporunun, Şubat ayı sonu itibarıyla Gazze’deki tüm binaların yüzde 35’inin yıkıldığını ve 10 binden fazla insanın enkaz altında olduğunun güvenilir bir şekilde tahmin ettiğini belirtiyor.
Ancak bu 10 bin kurban resmi ölü sayısına eklendiğinde bile ortaya çıkan rakam, ölen gerçek insan sayısının çok altındadır. Lancet, Gazze’nin sosyal altyapısının tamamen yok edilmesinin neden olduğu dolaylı ölümlerin, top mermileri ve bombaların neden olduğu doğrudan ölümlerin kat kat üstünde olduğunu belirtmektedir. Lancet şöyle yazıyor:
Yakın geçmişteki çatışmalarda bu tür dolaylı ölümler doğrudan ölümlerin üç ile 15 katı arasında değişmektedir. Rapor edilen 37.396 ölüm için, her bir doğrudan ölüme karşılık dört dolaylı ölüm gibi ihtiyatlı bir tahmin uygulandığında, 186 bin veya daha fazla ölümün Gazze’deki mevcut çatışmayla ilişkilendirilebileceğini tahmin etmek mantıksız değildir. Gazze Şeridi’nin 2022 nüfus tahmini olan 2.375.259 kullanıldığında, bu rakam Gazze Şeridi’ndeki toplam nüfusun %7,9’una tekabül etmektedir.
Amerika Birleşik Devletleri’nin nüfusu yaklaşık 333 milyondur. Eğer Amerikalıların yüzde 7,9’u bir savaşta öldürülseydi, ölü sayısı 26,3 milyon kişi olurdu.
Netanyahu’ya yapılan davet, ABD hükümetinin Gazze halkına karşı yürütülen soykırım savaşındaki suç ortaklığını ortaya koyan siyasi bir provokasyondur.
Peki, bu provokasyona nasıl yanıt verilmelidir?
Dünya Sosyalist Web Sitesi, Sosyalist Eşitlik Partisi, Toplumsal Eşitlik İçin Uluslararası Gençlik ve Öğrenciler ve Taban Komitelerinin Uluslararası İşçi İttifakı, hem Netanyahu’nun ziyaretini hem de ABD hükümetindeki siyasi suç ortaklarını ve destekçilerini kınamak üzere Washington D.C.’de bir gösteri çağrısında bulundu. Bu gösteri, ABD emperyalizmi ile onun İsrail devletindeki ajanları arasında kurulmuş suç ittifakına karşı bu ülkedeki ve tüm dünyadaki kitlesel muhalefeti dile getirecek.
Frederick Douglass’ın sözlerini günümüze uygun küçük değişikliklerle aktarmama izin verirseniz: “Ulusun duyguları harekete geçirilmeli, dünyanın vicdanı uyandırılmalı... ABD hükümetinin ikiyüzlülüğü ifşa edilmeli; Filistin halkına ve tüm insanlığa karşı işlediği suçlar ilan edilmeli ve kınanmalıdır.”
Ancak gösterinin amacı; sadece öfkeyi ifade etmek değil, emperyalist militarizmin küresel patlamasıyla, Rusya ve Çin’e karşı nükleer savaşa doğru amansız tırmanışla ve işçi sınıfının demokratik ve sosyal haklarına yönelik saldırıyla ayrılmaz bir şekilde bağlantılı olan Gazze soykırımını sona erdirecek bir kitle hareketinin inşasına stratejik bir yön sağlamaktır. Geçtiğimiz yüzyılda iki dünya savaşı, faşizm, Holokost ve atom bombalarının atılması ile sonuçlanan, kökleri kapitalist sisteme dayanan aynı ekonomik çıkarlar ve siyasi süreçler bugün de iş başındadır.
Tarihten çıkarılan dersler bugünün mücadelelerine uygulanmalıdır.
Gösterinin ardından Sosyalist Eşitlik Partisi, aşağıdaki ilkeler temelinde kitlesel bir savaş karşıtı hareketin inşası için bir sosyalist strateji öne sürüp tartışmak üzere bir toplantı düzenleyecek:
- Savaşın temel nedeni, kapitalist ulus devlet sisteminde, dev şirketlerin küresel mali çıkarlarında ve Amerikan egemen sınıfının durmak bilmez dünya egemenliği dürtüsünde yatmaktadır.
- Savaşa karşı mücadele, Amerikan işçi sınıfının muazzam gücünün harekete geçirilmesini ve Demokratlardan ve Cumhuriyetçilerden, yani egemen sınıfın emperyalist savaş partilerinden siyasi bağımsızlığını gerektirir.
- Soykırıma ve savaşa karşı hareket uluslararası olmalı, işçileri ortak sınıf çıkarları temelinde küresel ölçekte birleştirmelidir.
24 Temmuz’da Washington, D.C.’ye gelin. Filistinlilere karşı işlenen suçlar karşısında bireysel ahlaki öfke yeterli değildir.
Kenarda durmayın. Savaşa son verecek ve dünyayı değiştirecek bir kitle hareketi inşa etmek için mücadeleye katılın.