Türkiye’de enflasyon tırmanırken yeni bir grev dalgası gelişiyor

Durmadan artan enflasyon, kötü çalışma koşulları ve derinleşen yoksulluk, dünyada yükselen işçi sınıfı hareketinin bir parçası olarak Türkiye’deki işçileri de mücadeleye itiyor.

Araç parçası üreticisi Standart Profil’in Düzce ve Manisa’da bulunan iki fabrikasında işçiler, 5 Ağustos’ta ek zam ve güvenli çalışma koşulları talebiyle ardı ardına fiili greve gittiler ve işyerlerini işgal ettiler. İktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi’nden (AKP) Düzce Belediye Başkanı Faruk Özlü, grevin ardından yaptığı açıklamada “yapılan bu kanun dışı eylem o kadar kötü ki, hukuk karşısında tüm yasal haklarınızı kaybetme gibi bir durumla karşı karşıyasınız” diyerek işçileri tehdit etti.

2.000’den fazla işçinin katıldığı bu fiili grev, 9 Ağustos’ta şirketin işçilerin taleplerini kabul etmesi üzerine sona erdi. Buna göre şirket, işçilere yüzde 28 oranında ek maaş zammı yapacak, 1.500 liralık alışveriş çeki verecek ve işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerini alacak.

Standard Profil’deki fiili grev, dünya genelinde olduğu gibi, durmadan artan hayat pahalılığı ve reel ücretlerde yaşanan kayıplara karşı işçi sınıfı içinde öfkenin ve mücadelenin büyüdüğü koşullarda meydana geldi. Türkiye’de yıllık resmi enflasyon Temmuz itibarıyla yüzde 79,60’a yükselmiş durumda. Bağımsız bir araştırma kuruluşu olan Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) ise yıllık enflasyonu yüzde 176 olarak hesapladı.

Toplumun ezici çoğunluğunu oluşturan işçilerin alım gücü hızla düşerken, ücretlere enflasyonun çok altında kalan zamlar yapılarak reel ücretler düşürülüyor.

Hükümet yanlısı Türk-İş konfederasyonunun raporuna göre, Temmuz ayında dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı 22.280 liraya, açlık sınırı ise 6.840 liraya yükseldi. Asgari ücret ise sadece 5.500 lira. Tüketici Hakları Derneği’nin bir araştırmasına göre Türkiye nüfusunun yüzde 90’ı yoksulluk sınırı altında yaşamaya çalışıyor.

Bu eşi görülmedik yoksullaşma, gerçekte işçi sınıfından mali sermayeye devasa bir servet aktarımı anlamına geliyor. Prof. Dr. Şenol Babuşcu’nun hesaplamalarına göre, Türkiye’de bankacılık sektörünün 2021 yılı ilk 6 ayındaki kârı 34 milyar lira iken 2022 yılı ilk 6 ayındaki kâr yüzde 401 artışla 169 milyar liraya ulaştı.

Egemen sınıfın, pandemi ve Ukrayna’daki savaşla beraber tırmanan toplumsal karşıdevrimi karşısında işçiler, ücretlerinin ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi talebiyle giderek artan oranda mücadeleye giriyorlar. Çok sayıda işçi mücadelesi arasında öne çıkanlar şunlar:

  • İstanbul’da bulunan Salcomp Xiaomi elektronik fabrikasında, Türk-İş’e bağlı Türk Metal sendikasının işbirliğiyle 400 işçi işten çıkarıldı. İşçilerin grev talebini reddeden sendikanın desteğiyle kendilerine taahhüt edilen tazminat verilmeyince, işçiler 3 Ağustos’ta fabrikayı işgal ettiler. Daha sonra işçiler, Türk Metal sendikası önünde protesto eylemi yaptılar.
  • Bursa’da bulunan Techomix elektronik fabrikasında Türk Metal’e üye olan işçiler, 5 Ağustos’ta greve gittiler.
  • Birleşik Krallık’taki Amazon işçilerin fiili grev dalgasının ortasında, büyük konfederasyonlardan bağımsız bir sendika olan DGD-SEN’e üye oldukları için işten atılan Amazon işçileri, 8 Ağustos’ta Kocaeli Dilovası’nda Amazon’un Türkiye deposu olarak faaliyet gösteren Ceva Lojistik önünde eyleme başladılar. Yaklaşık 3.000 işçinin çalıştığı depoda işçiler asgari ücretten sadece 100 lira fazla kazanıyorlar. Yaklaşık 600 işçi, maaşların ve çalışma koşullarının düzeltilmesi için imza topladı. İşçiler maaşların yanı sıra baskı, kuralsızlık, işçi sağlığı ve güvenliği, servisler ve yemekler konusunda adımlar atılmasını istediler. Şirket buna işçileri başka depolara sürgün ederek yanıt verdi.
  • İstanbul’daki ETF Tekstil işçileri, eylemlerinin 19. günü olan 9 Ağustos’ta polisin saldırısına uğradılar. 330 işçinin çalıştığı fabrikada işçiler, 6 Temmuz’dan itibaren “küçülme” gerekçesiyle işten çıkarılmaya başlandılar. 21 Temmuz’da işçiler fabrika içinde direnişe geçtiler. 31 Temmuz’da ise yönetim fabrikanın kapanacağını duyurdu ama işçilere alacaklarını vermedi. 9 Ağustos’ta patron, polis eşliğinde fabrikaya TIR’lar getirdi ve malları kaçırdı. Buna tepki gösteren işçilere ise polis saldırdı.
  • Ataşehir’de bir finans merkezi inşaatında çalışan YDA Group işçileri, 10 Ağustos’ta ihbar ve kıdem tazminatları, 45 saat üzeri mesaileri, hafta ve bayram tatilleri alacakları için şirket merkezi önünde eyleme başladılar. Ertesi gün yürüyüş düzenleyen işçiler ve eylemi takip eden gazeteci Zeynep Kuray polis tarafından gözaltına alındı.
  • Manisa’da bulunan Er Prefabrik’te 80 işçi, yüzde 45 ücret zammı taleplerine karşılık şirketin yüzde 30 zam yapması üzerine Perşembe günü iş bıraktı.
  • Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) yönetimindeki İzmir Büyükşehir Belediyesi Evde Sağlık ve Bakım İşçileri, işlerinden atıldıkları için iki haftadır belediye binası önünde eylem yapıyor ve işe geri alınmak istiyorlar. 8 Ağustos’ta işçiler, zabıtalar ve güvenlik personeli tarafından darp edildi.
  • İstanbul’da bulunan CHP yönetimindeki Beylikdüzü Belediyesi’nde çalışan temizlik işçileri, ek zam talepleri karşılanmayınca Cumartesi günü 2 saatlik bir uyarı grevi yaptılar.
  • CHP’li İstanbul, Kartal Belediyesi’nde işçilere eski asgari ücret olan 4.250 lira üzerinden yüzde 40 zam teklif edildi. İşçiler bu teklifi reddettiler. Daha sonra yüzde 50 oranındaki başka bir teklif de işçiler tarafından reddedildi.  
  • Kartal’da işçiler greve hazırlanırken, yine CHP yönetimindeki Kadıköy Belediyesi’nde de işiler yüzde 40’lık sefalet zammını reddettiler. İşçiler, bir aylık arabuluculuk sürecinin ardından greve çıkacaklar.

Basına konuşan işçiler hem CHP’yi hem de sahte sol grupların CHP ile birlikte yönettiği DİSK’e bağlı Genel-İş’i eleştirdiler. Bir işçi, CHP hakkında “İktidara yürüyoruz, diyen sözde sosyal demokrat CHP’li belediyeler, işçilerini açlık sınırının altında bırakarak mı iktidara yürüyecekler” derken iki ay önce bir Kartal Belediyesi işçisinin ekonomik sıkıntılar nedeniyle intihar ettiği belirtildi.

Bir işçinin, sendikanın “grev bütçesi olmadığını” belirtmesi, yani greve çıkan işçilere grev fonundan maaş verilmediğini ifade etmesi, işçilerin taban komitelerini kurarak kendilerine ait olan grev fonunu kontrolleri altına alması gerekliliğini ortaya koyuyor.

Genel-İş çok yakın zamanda defalarca belediye işçilerine ihanet etti. 2021’de İstanbul’da Kadıköy ve Maltepe belediyelerindeki grevler Genel-İş’in ihanetine uğradı. Aynı sendika bu yıl Mart ayında ise Adana’da Seyhan Belediyesi’nde alınan grev kararını uygulamaya koymadı ve kısa süre sonra bir satış sözleşmesi imzaladı. Çukurova Belediyesi’nde ise grev kararı, alındığı gün iptal edildi.

Türkiye’deki grev dalgası, kapitalizme karşı uluslararası ölçekte gelişmekte olan bir işçi sınıfı hareketinin parçasını oluşturuyor. Sri Lanka’daki kitlesel protestoların ve grevlerin devlet başkanını istifaya zorlamasının ardından, Türkiye de dâhil olmak üzere dünya genelinde egemen sınıflar, benzer toplumsal patlamaların kendi ülkelerinde yaşanmasından korkuyorlar. Tüm burjuva siyaset kurumu, işçi sınıfı içinde gelişen öfkeyi başka yöne saptırmaya çalışırken, sendikalar da sınıf mücadelesini bastırmak için ellerinden geleni yapıyor.

İşçiler için ileriye giden yol, kapitalizm yanlısı sendika bürokrasilerinden bağımsız taban komitelerinde örgütlenmekten geçiyor. Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’nin (DEUK) önayak olduğu Taban Komitelerinin Uluslararası İşçi İttifakı (TK-Uİİ), uluslararası işçi sınıfının nesnel olarak gelişen hareketini kapitalizme karşı birleştirip seferber etme mücadelesi veriyor. TK-Uİİ’nin dünya çapında her fabrikada ve işyerinde inşa edilmesi gerekiyor

Loading